KKTC’deki seçmenlerin çoğunuğu hatta tamamına yakın bir kısmı.
Ülkedeki sişyaseti nasıl yorumlarsınız?
Diye sorduğunuz bir soruya doğrudan verdikleri cevap ya’’Bu ülkede siyaset mi var?’’ya da ‘’Siyaset öldü’’cevaplarıdır.
Neden bu cevaplar alınıyor?Seçmeni bu cevapları vermeye iten nedenler nedir?
Bilerek veya bilmeyerek siyasetin bitmesine ,ölmesine kendilerinin neden olduğu gerçeğini kabullenmerzler.
Siyasallaşmanın başladığını varsayacağımız parlamenter sisteme geçiş yılı oılan 1976!yı kabukllenelim.
Kurulup seçime katılan partilerin siyasal ve sosyal yapılarına bakalım
Kıbrıs sorunu nedeniyle Milliyetçilik tutkusunu öne çıkaran partiler,Ezilenin yanında olduklarını iddia eden ve Kıbrıs’da çözümü savunan sol kulvardaki partiler.
İlk yapılan seçimlerde 1955’lerden başlayıp gelen milliyetçilik duygularının toplumda egemen olması nedeniyle Sağ partiler seçimlerde %75’i aşan bir oy oranı ile parlamentoda ekseriyet sağlamışlardır.
1976-1981 yılları arasında Hükumet eden bu görüş tamamıyle partizan ve kendileri ve yandaşları arasında gerek makam gerekse mal üleşimi yürüterek ülkedeki ilk populist yönetim uygulamasının temellerini atmışlardır.
1981’e gelindiğinde bu üleşim politikalarının dışında kalan kesime bir yönelme olmuş ve ancak alavare dalavere ile üleşimciler iktidarda kalabilmişlerdir.
Bu noktada değişimi sağlayacak partilerin temelde iki ideolojisi vardı
1- Hakça bir düzen kurlması
2- Kıbrıs sorununda çözüm.
Bu iki temede oluşan siyaset 1993 yılına kadar sürmüş ve yakalanan ilk değişimde meselenin bu temelde gelişmediği ortaya çıkmıştır.
Siyasetçiler vekil olmak ve makam sahibi olmak için siyaset yapmakta.Parti tabanı ise zamanında milliyetçilik kisvesi adına yapılan üleşimden bu kez halkçılık adına üleşmenin peşinde olmuşlardır.
Belki siyasetçilere yukarıdaki iki temel varoluş felsefesi üzerinde destek vererek yönetme yetkisiğ tabanları tarafından verilseydi bu noktaya gelinmeyecekti.
Halbuki taban ‘Biz bu güne kadar ezildik,şimdisırabizde’’felsefesi ile taleplerini yükseltince temel felsefelerin temeline dinamit koymuşlardr.
İşte 1993 sonrası artık ortada sağ ve sol siyasetçiler arasında farjklılaşmalar yavaş yavaş ortadan kalkmıştır..
Parti organlarını eklinde bulunduran siyasetçiler vekilllik,müdürlük,müşavirlik peşinde olmuşlar,onların destekçileri iş peşinde olmuşlardır.
Bu kervana sivil toplum örgütlerinin ve sendikaların katılması ile siyaset tam anlamıyla bir Üleşme arenasına dönmüştür.
Durumun bu hale gelmesine temelde partililer ve seçmen neden olduğu halde suç tamamen siyasetçilere yüklenerek ‘’Siyaseti siyasetçileröldürdü’’diye seçmen kendi sorumluluğundan kaçmaktadır.
Durumu net olarak algılamak için Siyası partilerde siyaset yapanlar kendilerinin siyasette olma nedenini sorgulamalı.Siyasi bir makam elde etmek mi?yoksa Partisinin ideoloıjisi için topluma hizmet etmek için mi?Örneğin ‘’Milliyetçi bir düzen kurmak için ‘’’’Hakça bir düzen kurmak işçin’’ mi ve en önemlisi ‘’Kıbrıs’da çözüm içişn mücadele etmek mi’’
Seçmen de kendisine şu soruyu soracak.’’Oy vereceği partiden veya vekil adayından çıkar sağlamak için mi yoksa ideolojisi için mi?’’oy veriyor.
İşte sandığa giden seçmen sayısındaki en büyük azalma bundandır.Ciğerci Ahmet’in dediği gibi ‘’Fasulyenin yahnisi gitti geldi aynisi’’demesinin nedeni yukarıda sıraladığım gerekçelerdir.
Gelen giden partiler ideolojilerini terk edip stzatükonun esiri olmuşlardır.
Toplumda en büyük eksiklik ideolajilerinkaybolmasıdır.İdeolojine sahip cıkarak destek arayan partiler ya da girmeyen partiler seçmen tarafından küçültülmekte veya sandığa gidip oy vermemekle cezaslandırılmaktadırlar.
Toplumun 1976 daki gibi ideolojiye sahip güçlü kadrolardan kurulmuş siyasi partilere ihtiyacı vardır.
Bu partinin gerek ekonomide gerekse Kıbrıs konusunda çözüm üzerine konumlandırılmış siyasi perspektifi olmalı ve bu ideolojine sahip çıkacak uygulkamarın içinde olmalıdır.
Parlemontoda temsil edilen hiçbir partinin böylesi bir perspektifi yoktur ve de onları bu konuma getiren onlara oy veren seçmenleridir.
Biğzim ‘’Ben’’değil ‘’Biz’’diyeceksiasetçilere ve siyasi partilere ihtiyacımız vardır.Benim bu yazımı en iyi görebilenler sandığa neden gitmediklerini sorgulayan seçmen olacaktır.
Seçilmişler mi?Kendi iç meselerine bakmadan halka karşı birlik beraberlikten bahsedenler olacaktır sadece gülüp geçeceklerdir.
Artık gülüp geçme zamanı bitmiştir bunun farkına varın.Kıbrıslının artık ne yer altı ne yer üstü ne de havada sözü kalmamıştır.Ekonomidetemsiliyetimiz neredeyse tekli rakamlara düşmüş beş on ailenin tekeline geçmiştir.Bankalarda ipotek olan mal varlıkları artık bankaların hanesindedir.Her geçen gün gerek Devlette gerekse özel sektörde çalışanların cebindeki para küçülmektedir.Hiçbir Hükumet soruna çözüm üretecek gücü kendinde bulamamaktadır.Parayı verenin düdüğü çaldığı bir düzende yaşamaktayız.Çözüm dahi artık Kıbrıslıya endeksli olmaktan çıktığını anlamamakta ısrar eden bir seçmen yapısına çoktan ulaşmıştır.
Yolun sonundayız ya artık ben değil biz diyecek ve ideolojisi olan çözüm perspektifi olan bir siyasallaşmayı seçeceğiz ya da savaş sonrası teslim olanların simgesi olan Beyaz Bayrağı çekeceğiz.