The Hill’in haberine göre raporda imzası bulunan 15 binden fazla bilim insanı, son dönemde kırılan çok sayıda sıcaklık rekorunun gezegenin ‘yaşamsal belirtilerine yönelik ciddi tehditler’e işaret ettiğini yazdı.
‘Yaşamsal belirtiler’ insan nüfusu ve enerji tüketiminden Brezilya Amazon yağmur ormanlarının kaybına kadar uzanan 35 göstergeyi ifade ediyor. Rapora göre bu yaşamsal göstergelerden yirmisi şu anda rekor düzeyde aşırılık gösteriyor.
Buna göre temel sera gazlarından üçü -karbondioksit, azot oksit ve metan- rekor seviyelerde. Yazarlar ayrıca 2023’ün kayıtlara geçen en sıcak yaz mevsimi olduğunu ve muhtemelen şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıllar arasında yer alacağını belirtti.
Raporda okyanus asitliği, buzul kalınlığı ve Grönland buz kütlesi tüm zamanların en düşük seviyelerine ulaşırken okyanusların her zamankinden daha sıcak olduğuna da dikkat çekildi.
Uyarıda ayrıca, bazı çevrelerin ‘yeşil toparlanma’ umutlarına rağmen, Covid-19 kapanmalarınınn kaldırılmasının ardından fosil yakıt kullanımının hızla arttığına dikkat çekildi.
Yenilenebilir enerji tüketimi 2021 ve 2022 yılları arasında yüzde 17 arttı, ancak fosil yakıt enerji tüketimi hala yaklaşık 15 kat daha fazla.
‘Tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını destekleyen bir sistem gerekiyor’
Yazarlar insanlığın, içinde bulunduğumuz on yılın sonuna kadar ormansızlaşmayı tersine çevirme yolunda olmadığını ve yıkıcı Kanada orman yangınlarının hem ormansızlaşmaya hem de karbon emisyonlarına katkıda bulunduğunu yazdı.
Bilim insanları, en büyük zorluklardan birinin geleneksel ekonomik büyüme fikri ile ekolojik hedefler arasındaki çatışma olduğunu söyledi.
“Bu nedenle ekonomimizi, zenginlerin aşırı tüketimi yerine tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını destekleyen bir sisteme dönüştürmemiz gerekiyor” diyen yazarlar, 2019’da küresel emisyonların yüzde 48’inin en zengin yüzde 10’luk kesim tarafından yayıldığını, en alttaki yüzde 50’lik kesimin ise sadece yüzde 12’sini yaydığını belirtti:
“Yalnızca karbon azaltımı ve iklim değişikliğine odaklanmak yerine, altta yatan ekolojik aşım sorununu ele almak, uzun vadede bu zorluklardan kurtulmamız için bize en iyi şansı verecektir. Bu, dünyadaki tüm yaşam için derin bir fark yaratma anımız. Zamanın akışına dayanacak bir değişim mirası yaratmak için bunu sarsılmaz bir cesaret ve kararlılıkla kucaklamalıyız.”