Bilim, kadın-erkek eşitliğinin hâlâ sağlanamadığı alanların başında geliyor. Saygın bilim dergilerinden "Cell"in genel yayın yönetmeni Emilie Marcus, bu konudaki görüşlerini DW'ye anlattı.
Deutsche Welle: Bilimde cinsiyet eşitliği sizce neden bu kadar önemli?
Emilie Marcus: Bilimin kendisi farklı perpektif ve bakış açılarının bizi ileriye taşıyacağını gösteriyor. Bunlar yeni fikirleri ortaya çıkarıyor. Böyle hareket etmek yerine sınırlandırır, bildik-tanıdıkla yetinir, çok çeşitliliği göz ardı ederseniz ilerlemeniz zor.
O yüzden bilimde ve diğer alanlarda bir karışıma gitmek, birden çok fikir ve perspektifi dikkate almak önem taşıyor. Çok çeşitliliğin bir boyutu, araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinde kadın ve erkekler arasında cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Dikkate alınması gereken başka yönler de var. Ancak konulara farklı şekilde yaklaştıklarından karışık ekipler daha iyi sonuçlar elde ediyor.
- Yeterli kadın uzman olmadığından bilimsel araştırmanın yapılamadığı alanlar var mı?
Marcus: Ar-Ge'de kadın sayısı düşük olduğundan belli bakış açılarının dikkate alınmadığını düşünüyorum. Tabi bu konuların gerçekten eşsiz olup olmadığını bilmiyorum. Bununla birlikte güncel cinsiyetler araştırması, tamamen kadınlardan oluşan araştırma gruplarının yalnızca erkeklerden oluşan ya da karışık ekiplerden daha farklı konulara yöneldiğini ortaya koyuyor.
Kadınların hiç ele alınmayan konulara yöneldiğinin kanıtları var. Konuya daha kapsamlı yaklaştığınızda ise kadınların karışık ekiplerde kendi perspektiflerini ifade etmesinin daha iyi olacağı kanaatine varıyoruz.
- Araştırmada kadınlar yer almadığı için hangi boyutların ele alınmadığı konusunda örnekler verebilir misiniz?
Marcus: Kadınlar daha duyarlı; araştırma sonuçlarıyla daha fazla ilgileniyor. Toplumsal boyutlarını da dikkate alıyorlar. Genel olarak bakıldığında kadınlar araştırmanın insani yönlerine daha fazla ilgi gösteriyor, toplum ve çevreye muhtemel yansımalarını gözden geçiriyorlar. Kadın araştırmacılar daha birleştirici davranıyor, farklı fikirlere açık olmakla birlikte kendi bakış açılarını da sorgulumaktan geri durmuyorlar. Homojen ve karışık olmayan bir grupta bu tavrın öne çıkması zor.
- Deneyimleriniz doğrultusunda daha iyi anlaştıklarından erkek araştırmacıların daha ziyade erkekleri desteklediğini söyleyebilir misiniz?
Marcus: Böyle bir genelleme yapmak istemiyorum. Kadın-erkek cepheleşmesi kimseye yarar getirmez. Bununla beraber farklı bakış açıları ve davranış tarzının olduğunu, erkeklerin daha kalabalık sayıda olduğunu kabul etmek gerek.
Benzer kişilerden meydana gelen bir grubun yeni üye arayışında aynı türü tercih ettiği bir gerçek. İster kadın isterse erkek olsun, bu her tür homojen grup için geçerli. O nedenle bu tür homojen ekiplerin oluşumu önlenmeli. Homojenlik yeni fikirlere açıklığı ve farklı düşünce tarzını engelliyor.
- Bilimde kadın-erkek eşitliği yeni bir konu değil. Bu konuda yapılmış birçok araştırma sonucuna rağmen değişen bir şey olmadı. Sizce bu nereden kaynaklanıyor?
Marcus: Bunun için bilim ve araştırma alemine biraz daha yakından göz atmalısınız. Burada belirleyici olan aşırı rekabet. Rekabet baskısı giderek artıyor. Bu, birçok kişiyi zorluyor. Buna bir de akademik araştırmanın son derece kişisel olması boyutu ekleniyor. Ödül de pozisyon da bireylere veriliyor.
Ekip boyutu daha geride kalıyor. Yoğun rekabete dayalı bu bireyci ortamı biraz da Olimpiyatlar'da piste çıkan bir atletin performansıyla kıyaslayabilirsiniz. İster kadın isterse erkek olsun, önemli değil. Kariyerleri için her şeyi yapmalı, birçok şeyden fedakârlık etmeliler. Ancak o taktirde bir yerlere gelebiliyorlar. Bunun her zaman en uygun ortam olduğunu söylemek zor.
Dr. Emilie Marcus, hücre biyolojisi (sitoloji) alanında yayın yapan bilim dergisi "Cell"in genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Marcus, bilimin geleceğinin tartışıldığı "Falling Walls Conference" başlıklı konferansa katılmak için geldiği Berlin'de DW muhabiri Manuela Kasper-Claridge'in sorularını yanıtladı.
© Deutsche Welle Türkçe
Manuela Kasper-Claridge