Bir cumartesi hikayesi…

Kıvanç BUHARA

Dün, Öğle saatlerinde, Bugün Detay’daki yazımı yazmak için, kafamda olayları ve haberleri tasarlarken… … yavaş yavaş ve sessizce avluya giren bir arkadaşım seslendi! “ - Napan be doktor! Çık yahu dışarı, bak ne güzel güneşli bir hava var, uyuz olacan o evin içinde…” Yazmayı düşündüklerimin tümü uçup gitti birden! Kapıyı açtım, karşımda eski bir arkadaşım duruyor. Ayağında askeri botlar, başında yeşil bir kavboy şapkası, elinde uzun bir değnek var! “ - Ooo, hangi rüzgar fırlattı seni buralara, bu kıyafet ne böyle!” diye tepki verdim… “- Bizden kurtulacağını zannedersen yanılın ahbap, cehenneme da gitsen gelir seni buluruk!” “Nereden çıktın şimdi” diye düşünmek de istemedim doğrusu, çünkü çoktandır buluşmadığımız bir dosttu gelen… “- Hade içeri gel, bir nescafe ikram edeyim…” dedim, itiraz etti! “ - Nescafe pahalıdır, zarara sokmayalım seni, ancak bir kahveni içerik…” Konuşması sanki iki kişilikti, çoğul konuşuyordu yani… “ - Tamam kahve yapayım, nasıl olsun?” “ -Benimki sade, gelecek olanın da orta” dedi… “ - Gelecek başka biri daha mı var?” Yol kenarına park ettiği arabasına doğru döndü, eliyle gel işareti yaptı! “ - Gel gel, burasıdır, doğru geldik, evdedir” deyince… … arabadan inen altmışlı yaşlarda, zayıf uzun boylu, spor giyimli bir bayan bize doğru gelmeye başladı! “ - Dikkatli bak bakalım tanıyacan mı?” dedi arkadaşım… Aradan uzun yıllar geçince… Bir de hayatın getirip götürdüklerini de yanına kattığınız zaman, insanın uğradığı fizik değişiklikler onu tanınmaz hale getirebiliyor! Bayan yaklaştıkça daha dikkatli bakıyorum! Vallahi hiçbir fikrim yok! Tanıyamadım… Geldi, yanımda durdu, elleri ceketinin cebinde, öylece yüzüme bakıyor… Ben de ona bakıyorum! “ - Hoş geldin…” dedim. Konuşmadı. İskemle uzattım… Oturmadı! “ - Tanıyamadıysan, oturmayacağım!” dedi… Sesi? Aman Allah’ım bu ses… Olamaz. “- Seval bu kadar yaşlanmış ve değişmiş olamaz!” Bir an sarsıldım, yüzümün kızardığını hissettim, sözler yüreğimde düğümlendi, adeta konuşamadım! “ - Seval, hoş geldin” dedim sessizce! Güldü, elini uzattı, “ hoş buluştuk “ dedi… Ortaokuldan sınıf arkadaşım, sırdaşım, beraber sinemaya gittiğimiz Seval’di gelen… *** Uzun saatler sohbet ettik… Eski arkadaşları konuştuk! Kimler kaldı, kimler sonsuzluğa göçtü… Giderken ikimiz de ağlamaklı olduk… Gözyaşlarımızı sakladık birbirimizden… Geride hüzünler ve yaşamın acımasızlığı kaldı sadece…