Türkiye’de 16 Nisan tarihinde gerçekleşecek referandum öncesi, yurtdışı oy kullanımları tamamlandı. Bilindiği gibi ülkemizde de yurtdışı oy kullanımı bir kaç seçimdir uygulanmakta... 1 Kasım 2016 seçimlerinde Kıbrıs’tan katılım %34 olarak gerçekleşmişti. Bu son referandum oylamasına katılım ise %41 oldu.
Katılım oranındaki artış, refrandumun hemen her kesim tarafından kritik bir mesele olarak görülmesi ile bağlantılı. Kıbrıs gündemini önüne esas mesele olarak almış örgütlerin ve TC vatandaşlığı olmayan insanlarımızın dahi bu süreçle yakından ilgilendiği, çağrılar yaptığı ve taraf olduğu düşünülürse, katılım oranının artmasının gayet olağan olduğu daha net anlaşılır. Nitekim paralel bir artış tüm yurtdışı oylarında görülebiliyor.
Gene de TC vatandaşlarının Türkiye anayasası ile ilgili bu kritik referanduma katılım oranının %41 gibi düşük bir oranda kalması, üzerinde düşünmeye değer boyutlar barındırıyor.
***
Bilindiği gibi, ülkemiz solunda TC Devleti ile “Türkiyeli” insanları eşdeğer görmek yaygın bir yanılgı. Üstelik bunu daha da ileri görürerek; ister kırk yıldır Kıbrıs’ta yaşıyor olsun, ister Kıbrıs’ta doğup hiç Türkiye’ye gitmemiş olsun, isterse de çalışmak amacıyla Kıbrıs’ta bulunuyor olsun, Türkiye kökenli tüm insanlara “TC devletinin Kıbrıs’taki uzantıları” gözü ile bakan sözde sol örgütlerimiz de var. Bu örgütler; TC kökenli Kıbrıslı Türkleri, Elçilikten talimat alarak oy kullanan, “bizi” asimile etmekten keyif alan ve irademizi gasbetmek gibi özel bir misyon ile hareket eden bir kesim olarak kurguluyorlar...
“Türkiyeliler” genellemesinin içerisine sıkıştırılarak; emekçi, kadın, LGBT, solcu, sağcı, ateist, dinsiz vb tüm özgünlükleri yoksayılan bir insan grubu yaratılıyor. Sonra da TC devletinin Kıbrıs’taki olumsuz tüm uygulamalarından, bu insanlar sorumlu tutuluyor.
Yaratılan kurguya göre Türkiyeliler; Kıbrıs ile ilgili her şeye karşı negatif, en iyi ihtimalle duyarsız, Türkiye gündemini yakından takip ederken Kıbrıs gündeminden bihaber ve hem aklı hem kalbi hala Türkiye’de olan yekpare bir bütün oluştururlar. Peki bu gerçekten böyle mi?
***
Referandum oylamasına Kıbrıs’tan katılım oranı açıkça gösteriyor ki; Kıbrıs’ta yaşayan TC vatandaşlarının sadece %41’i Türkiye gündeminin bu kritik meselesi ile ilgileniyor. Referandum konusunun ne kadar büyük bir gündem olduğunu da göz önünde bulundurduğumuzda, bu yüzdeliğin de özel duruma uygun özel bir oran olduğunu görebiliriz.
Örneğin geçtiğimiz yıl gerçekleşen seçimlerde Kıbrıs’ta kullanılan yurtdışı oylarının düşüklüğü, TC elçisi tarafından özeleştirel bir açıklama yapılmasına ve bir sonraki seçimlerde katılımın artması için önlem alınacağına dair vaatler verilmesine neden olmuştu. Yani TC egemenleri de oranın düşük olduğunun farkında.
Nitekim bu yıl, katılımın artması için oy kullanılan mekan Elçilik dışına, kktc Eğitim bakanlığına bağlı bir okula taşındı, sandık sayısı arttırıldı, prosedürler kolaylaştırıldı. Dünyada hiçbir ülkede Elçilikler veya konsolosluklar dışında oy kullanılmazken, kktc’de katılımın artması için böyle bir uygulamaya gidildi.
Elbette Almanya veya Fransa gibi devletlerin, TC seçimleri için kamusal binalarını tahsis etmesini beklemek mümkün değil, bunu ancak bizim gibi işbirlikçi hükümetlere sahip uydu devletçiler yapabilir. Ne utançtır ki, dünyada bunu yapacak tıynette başka bir coğrafya çıkmadı...
Katılımı arttırmak için; AKP’nin ülkemizde miting düzenlemesi, bu mitinge UBP-DP hükümetinden iki bakanın katılıp konuşma yapması, dört günlük gazetemizin kapaklarının AKP’ye satılması, sokaklarımızda AKP seçim tırlarının dolaşması, kamusal binalara seçim pankartlarının asılması gibi onlarca uygulama yapıldı. Ama katılım %41’de kaldı.
***
Bu oranın ne kadar düşük olduğunu anlamak için, yukarda sayılanların hiçbirinin yapılmadığı, yani oy kullanımının olması gerektiği gibi elçiliklerde gerçekleştiği, mitinglere o ülkenin bakanlarının katılmadığı, sokaklarda tırların dolaşmadığı, gazetelerin manşetlerden çağrı yapmadığı bilinen ülkelerdeki katılım oranlarına bakmak yeterli.
Avusturalya’da katılım oranı %50,60, Hollanda’da %48,82, Almanya’da %48,62, Fransa’da %45,67 ve genel olarak yurtdışı katılım ortalaması %47... Kıbrıs’ta ise her şeye rağmen sadece %41...
Bu oranlar açıkça gösteriyor ki; “Türkiyeliler” denilerek hayali bir özel misyon yüklenen insanlar, itham edildikleri gibi davranmıyorlar. Sanıldığı gibi Türkiye gündemine özel bir ilgi duymuyorlar, hatta Türkiye gündemine ilgileri herhangi bir Avrupa ülkesindeki vatandaşlarından daha az...
Sadece bu olgu bile, yıllardır geviş getirir gibi yinelenen “asimilatör Türkiyeli” söylencesinin kof bir efsane olduğunun ispatıdır.
***
Bu durum her zaman böyle kalır mı?
TC egemenleri uzunca bir süredir bu olgunun farkında ve tersine çevirmek için çaba içerisinde.
Ama TC egemenlerinin bu çabasına yapılabilecek en büyük hizmet; işte, okulda, sendikada, eğitimde, sağlıkta kısacası günlük yaşamın hepimizi etkileyen gerçek boyutlarında yapay bir “Türkiyelilik-Kıbrıslılık” ayrımının körükleyicilğini bizim üstlenmemizdir. İşbirlikçi başbakanımızın büyük bir “tesadüf” eseri tam da referandumdan önce söylediği “Kıbrıslılar yoktur, Türkler ve Yunanlılar vardır” provokasyonuna gelmemiz; Türkiye kökenli insanların aidiyet duygularını zedeleyecek şekilde çıkışlarda bulunmamızdır. Bu coğrafyayı kendine vatan bilmiş ve TC’nin değil kendi günlük yaşamının gündemleri ile ilgilenen insanlara, isteyerek veya istemeyerek “sen buralı değilsin” demektir...
Eğer bunları yaparsak, TC devletinin arzularını gerçek kılabiliriz. Bölünür, parçalanır,zayıflar, yokoluruz...
Yada ortak dertlerimize ortak çözümler bulmak için, gönül birliği, el birliği ederiz. Peşkeş çekilen doğamızı beraber savunur, özel sektördeki sömürüye birlikte dur der, eğitim ve sağlıkta gasbedilen haklarımız için beraber direniriz. Bizi bölmelerine, birbirimize kırdırmalarına izin vermez; emeğin hakları için sermayeye, işgale ve yerli işbirlikçilerine karşı günlük hayatı merkeze alan bir duruşla dikleniriz.
Seçim bizim, ne ekersek onu biçeceğiz...