"Bir taykacık" Serdar Bey!

Ediz TUNCEL

Bu ülkenin, bu halkın sanki uğraşacak başka derdi yokmuş gibi, bizim siyasiler tam anlamıyla abuk subuk işlerle uğraşıyorlar... Serdar Bey gitmiş, TFF'den KKTC'de şube açma talebinde bulunmuş, TFF'nin KKTC'de şube açmasına karşı çıkan tepkiler yüzünden de TC iktidarının siyasilerinden özür dilemiş... Eeee, şimdi sormazlar mı Serdar Bey'e, noldu bizim seçim kitapçığındaki "Bir taykacık Türkiye" meselesi??? Sevgili kardeşim, özür dilemesi gereken bir taraf varsa, o da öncelikle Türkiye'nin gelmiş geçmiş tüm iktidarlarıdır... Türkiye'nin gelmiş geçmiş tüm iktidarları KKTC'yi ve Kıbrıs Türkünü mandıra düzenine sokma yolunda özel çaba sarfettikleri; Rum tarafıyla 4 Mart 1964 tarihinde imzaladıkları 186 sayılı BM kararıyla, o gün bugündür, Kıbrıs Türkünü Rumlar karşısında "isyancı, devleti yıkıcı" pozisyonuna düşürdükleri ve Rum hükümetini Kıbrıs'ın resmi hükümeti olarak tanıdıkları, kırk yıldır kapılar arkasında ve çoğu zaman da aleni olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmi temsilcisi olarak tanınan Rumlarla gündüz kavga edip gece hırsızlığa beraber çıktıkları için, ve keza, Kıbrıslı Rumlarla her türlü siyasi ilişkiyi, ticaret ve sportif ilişkiyi KUSURSUZ bir beceriyle götürdükleri için, ve daha dahası, Kıbrıslı Türklere hem spor ambargosu koydukları hem de bir zırnık malını Türkiye limanlarından içeri sokmadıkları için, ve daha dahası, bugüne kadar bir tek kendini akıllı, dünyayı ve Kıbrıs Türkünü de ahmak zannederek, Kıbrıs sorunu konusunda günlerini sadece Rum tarafını suçlayarak, kendi çözüm fikrini (aslında hiç olmayan fikrini) bir türlü açıklayamadığı ve görüşme masasında karşı tarafın Kıbrıs Türk tarafını köşeye sıkıştırmasına önemli katkılar sağladığı için, ve daha dahası, bazı ipsiz sapsızları KKTC sınırları içine sokarak, Kıbrıs Türkünü aklına hayaline gelmeyen vahşet, şiddet, tecavüz ve akla hayale gelmeyecek adli suç olaylarıyla tanışmak zorunda bıraktığı için  Kıbrıs Türkünden özür dilemelidirler. Bu kadar rezillikten sonra özür dilemek de yetmez aslında ya, o ayrı mesele... İkinci olarak, Serdar Denktaş'ın deyimiyle, yine "bir taykacık" diyelim, ve iğneyi başkasına batırırken çuvaldızı da kendimize batıralım. Bizim gelmiş geçmiş tüm siyasilerimiz, sadece Serdar Denktaş değil, gerek Rum tarafı, gerekse Türkiye iktidarları tarafından bu halkın aşağılanmasına, ve dahası, toplumsal yapının da kendi içinde kokuşmasına ve toplum içinde düşmanlıklar yaratılmasına koltuk uğruna az ya da çok, isteyerek ya da istemeyerek sebep olmuşlardır, ama olmuşlardır... Bu ülkede siyasi yapı, delegesiyle, milletvekiliyle, parti üyesiyle, bilmem daha nesiyle, siyasi tarikat ve siyasi çete yapısından öteye gidememiştir. Konu bu noktadan açılmışken, bizim siyaset marangozlarına da bir daha soralım: Be kardeşim, karar vereceksiniz, ya devlet adamısınız ya da partizan kılığındaki sokak çetelerinin, sokak çapulcularının çete başısınız... Kırk senedir inatla değiştirmedikleri bu kafalarla, bizim gelmiş geçmiş tüm siyasilerimiz de kendi halklarına yaptıkları ve yapılmasına vesile oldukları kötülüklerden dolayı özür dilemelidir. bir daha "Bir taykacık" derken, şunu da hatırlatalım. Özellikle son zamanlarda, konu açıldığında sokaktaki insanlar arasında siyasilere ağır bir şekilde sövmeyen bir tek adam göremedim daha... Hem sövüyorlar, hem seçiyorlar, orası da ayrı bir mesele. Lakin şu da bir gerçek ki, son seçimlerde sokaktaki adam sövdüğüne bir daha oy vermiyor, sandığa gömüyor... Aklınızda olsun, çünkü hem Türkiye iktidarlarının hem de KKTC siyasilerinin en büyük derdi, "OYDUR", EN AZINDAN OYUN KİME GİDECEĞİDİR... Gelelim TFF'na...Gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz.