Son günlerde; Bir tartışmadır gidiyor… Sağlık Bakanlığı, bazı kronik hastalıkların ilaçlarını bulmakta sıkıntı çekiyor. MS, kanser tedavisinde kullanılan bir takım pahalı ilaçlar, diabet ilaçları, kalp hastalarının almak mecburiyetinde oldukları ilaçlar, sinir sistemi hastalıklarının ilaçları v.b. Bildiğim kadarıyla, bu ilaçların önemli bir kısmı Avrupa ülkelerinden ithal ediliyor. Böyle olunca; Paranız yoksa eğer, Hiçbir ülke sizi adam yerine koymaz. Banka havalesi, ilgili ilaç şirketinin hesabına yatmayınca, ilaçlarınız da gönderilmez. Elin yabancısını, sizin hastalarınızın durumu hiç ilgilendirmez. Veresiye veya taksitli satışları da yoktur. “- sen gönder, ben havaleyi daha sonra yatırırım” gibi alaturka tekliflere nazikçe “excusez-moi, nonnonsieur”(*) yanıtını alırsınız Hele adresinizde bir de Avrupalının hiç sevmediği, tanımadığı TRNC kısaltması varsa… … hastalarınız ölüme bir adım daha yaklaştılar demektir. İşte, KKTC’nin ve özelde Sağlık Bakanlığının “ umumi ahvali” bundan ibarettir. Plansızlık, dağınıklık, bilgisizlik de eklenince; Hele,istatistik verilerindenhabersiz iseniz… …Ve parasızlığın yanında, hastalar hakkında da yeterli bilgiler elinizde yoksa; Ki eminim yoktur; ( Sağlık Bakanlığı KKTC’de kaç diabet, kaç MS, kaç Parkinson, kaç kanser hastası olduğunu ve hangi hastanın hangi ilacı nasıl kullandığını biliyorsa lütfen açıklasın, yukarıdaki sözlerimi geri alacağım.) O zaman ortalıkta, açıkta, çaresiz ve pejmürde kalırsınız. Bir gerçeğin tespitini yaptık, eleştirdik, söylenmedik laf bırakmadık da; Çözümü ne? diye soracak olanlara önce şunu söylemeliyim: Bir ülkenin, ister büyük, ister bizim gibi küçücük olsun, sağlık planlaması çoook ciddi iştir. Önce, koruyucu hekimlik ve aile hekimliğinden başlamak lazım. Hastalıkları tedavi etmek zor iştir. Pahalıdır. Esas olan, hastalıkların ortaya çıkışını önlemektir. Kendi ulusal ilaç sanayiniz de yoksa, Hastaneleriniz de yetersizse; işte böyle bocalayıp durursunuz… … Olan gariban hastalarınıza olur. Zenginlerin bu konuda zaten bir sorunu yoktur ve sizden istedikleri bir şey de yoktur. Size muhtaç olanlar, kapınızı çalanlar fakir, yoksul ve yoksun insanlardır. SİZ; EMEKÇİLERİN BAKANI VE BAKANLIĞI OLMALISINIZ. Devletin varlığı ve devamlılığı, yoksul ve yoksun insanların, asgari ücretlilerin özverileri ile mümkündür. Genel bütçe içinde, sağlık harcamalarının biraz daha artırılması, en azından bulunamayan, pahalı ilaçların alımına yeterli olacaktır. Emekçileri, emeklileri; yani halkı küstürmeyin, gücendirmeyin. Bu kesimin siyasilerle barışması çok dramatik olur. Bizden söylemesi… (*) Fransızca, özür dilerim, hayır bayım [review]