KKTC’de emirnameler gibi birçok kanun gücündeki kararnameler yazboz tahtasına dönüştü. Bazı kesimlere menfaat sağlanması için çıkartılan emirnamelerin, sağladığı menfaatler sona erdikten sonra eski haline çekilmesi artık olağan hale dönüştü. Emirnameler dışında kaçak yapılara da göz yumulması da vatandaşın yahu bu memlekette neler oluyor demesine sebep oluyor.
Girne Artemis Otel, Zeyko yanında göğe doğru yükselirken, tarihsel yapılara hasar vermesi görmezden gelindi. Denizden 100 metre geride yapılacak denilen yapılar sahile kadar inerken, ne tarihi eser, ne futbol sahası nede halkın denize girmesini sağlayacak sahil bırakıldı. Bizim buralarda, Adalet mülkün temelidir diyorlar. Bence yanlış. Çünkü Mülk adaletsizliğin temeli olmuş durumda. İsterseniz Cratos, Artemis, Nuh’un Gemisi ve Eleksus Otele bakın. Oralardan halkın malıdır denilen denize girebilirseniz anlınızı karışlarım.
Güney’de oteller, halkın denize girmesini kesinlikle önleyemezken bizim tarafta sahil ensesi kalın gerdanı sarkık birilerine peşkeş çekildikten sonra haddi varsa birisi o kapıdan denize gireceğim desin. Desin de elin mi yoksa beyin mi yaman olduğunu görür.
Hazreti Ömer Tekkesi gibi dini ibadet ve tarihi yerlerin yanına bile kumar turizmine doping yapacak tesisler yapılırken, halk gibi siyasilerimiz de buna seyirci kalıyor.
Nedense bütün insanların eşit doğduğu söyleniyor. Ama bazılarının çeşit ve ayrıcalıklı doğduğu söylenmiyor. Koruma altında olan bir SİT alanı YDÜ’ye 49 yıllığına peşkeş çekilirken ben yaptım oldu denilebiliyor. Sonrasında da ben bilmezdim savunmasına geçiliyor. BAFRA bölgesi oteller sayesinde, halkın denize girişi ‘Yasah Hemşerim’ bölgesine dönüşmüş durumda. Burada denize serbestçe girebilmesi gereken halk OUT, para babaları ve güçlüler IN olmuş durumda.
**
Tarım Arazileri ile ilgili açıklamaları siyasilerden bilmem kaç milyon kez işittik. 191 dönüm Tarım Arazisi dağıtılacak ve bunları hak eden alacak açıklamalarına bakarak vay be dedik. Sonrasında ise söylenenlerin tam tersi yapılanları görünce kasıklarımı tuta tuta gülmekten kendimi alamadım.
91 bin dönüm arazi kira usulü ile dağıtıldı. 100 bin dönüm de hak edene verilecek dendi. Denmesine dendi de Allah Rahmet Eylesin, kapıdan girenin ve çıkanın hesabı tutulamayan Abbas’ın Şerif de ben hala ‘Bakireyim ‘ diyordu.
Sonuçta 100 bin dönüm tutanın elinde ya beleş kaldı. Ses eden bir Allah’ın kulu siyasi çıkmadı. Malum beraber yürüdük sandık yolunda beraber ıslanacağız mamma yolunda denilerek üç maymunları oynamaları herhalde boşuna değildi.
Tarım Arazileri üzerine hemde vatandaş olmayanlar tarafından (Benden istenirse isim de verebilirim) ev yapıldı. Mağusa 5’nci bölgesinde, Tarım Arazilerinin üzerine ev yapılmaktan anası ağladı. Tuzla tarafında yedek parça ve doğrultmacı dükkânları açıldı. Bir sokum arazi hemen hemen kalmadı. Bazı gençlere ev yapmaları için verilen arsalar, üzerine temel döküldükten sonra hatırı sayılır paralara satıldı. Şehit ailelerine verilen arsalar ala una alatre denilerek binlerce sterlin alıcı buldu. Peki, bizim 4 oktavdan ses vermesi gereken ve ses gücünü 7 desibelin üzerine çıkartması gereken siyasilerimiz nerde?
Birileri Köpeksiz köy buldu, değneksiz geziyor. Girne inisiyatifi bu konuda iyi çıkış yaptı. Keşke diğer sivil toplum örgütleri onları örnek alsa diyorum.
*****
Cumhurbaşkanlığı Dairesi ‘Bandabuliya’ oldu
KKTC’nin en yüksek makamı olan Cumhurbaşkanlığına bağlı daire manav dükkanına dönüştürüldü.
Bandabuliya’ya dönüştürülen Cumhurbaşkanlığı Dairesinde, kasa ve poşetler içerisinde domates, fasulye, börülce, yumurta, kavun, zeytinyağı ve birçok yiyecek maddesi satılırken bu duruma yetkili hiç kimsenin müdahale etmediği öne sürülüyor..
Halkın yanısıra birçok daireden gelen memurlar manav dükkânına dönüştürülen Cumhurbaşkanlığı Dairesinden, ihtiyaçları olan yiyecek maddelerini satın alırken, Cumhurbaşkanlığı prestijinin de ayaklar altına alınmasına neden oluyor.
Cumhurbaşkanlığı Dairesinden alış veriş yapan güvenilir bir vatandaş yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanlığı makamı bizim için çok yüce bir makamdır. Bu makama bağlı dairelerde kavun, domates, yumurta, zeytinyağı, börülce, fasulye satılması garibime gitti. Tamam bende bu satılan yiyeceklerden satın aldım. Satın alırken Müsteşar ve Müdürün kızmaması için onların izin verip vermediklerini de sordum. Onlar da satın alıyorlar denince korkusuzca satın aldım. Adam kasa ve poşetlere 3-4 kilo 20-30 poşet içerisinde satacağı yiyecekleri danışmanlığın önüne yığar bizde gider alırız dedi.
Ayni vatandaş açıklamasına devamla bu yiyeceklerin Yayla tarafından Postada çalışan birisi tarafından Van araba ile getirildiğini, burada çalışan odacı vasıtası ile de satıldığını öğrendim. Dolu Poşeti 15 TL civarında bir miktara domates de aldım. Böğrülce, zeytinyağı, yumurta ve fasulye gibi yiyecek de çok aldım. Benim gibi başka dairelerden gelip manavdan alır gibi Cumhurbaşkanlığı Dairesinden yiyecek alan veya telefon ile sipariş veren memurlar da var ifadesinde bulundu.
*****
Hani RHA’lar dairelerde kullanılacaktı?
Cumhurbaşkanlığında mevzuata uygun olarak yapılmayan işlere tepkiler giderek büyüyor.
Mevzuata aykırı olarak Müdür Gülden İlkman’a odacı tahsis edildiği ve Müdür Gülden ilkman’a tahsis edilen odacının Müdürün arabasını sabahleyin park etmekten başka iş yapmadığı öne sürülüyor
Müdür arabasını park ettikten sonra domates, yumurta, zeytinyağı gibi yiyecek maddelerinin satışı ile ilgilendiği öne sürülen odacının geriye kalan saatlerde de bütün bir gün oturduğu belirtiliyor.
Mevzuata aykırı bu durumun yanısıra görüşme heyeti başkanı Özdil Nami ile görüşme heyetine tahsis edilen RHA arabanın da odacı tarafından Dikmen’deki evine gidiş ve gelişlerde kullanıldığı ileri sürülüyor.
Görüşmeci Özdil Nami’nin RHA’yı kullanmayıp evine yaya olarak gidip geldiği öne sürülürken, bir süredir ödenmesi zorunlu olan sosyal sigorta ve İhtiyat Sandığı yatırımlarının da kontrolerin Ankara’ya gitmesi nedeni ile yapılmadığı öne sürülüyor. Bütçe kontrollerinin olmaması nedeni ödenemeyen bazı harcamalar ve telefon ücretlerinin de cezaya düştüğü ve bu ödemelerin cezalı olarak ödenmekte olduğu belirtildi.
*****
Fıkra
Ananda var
Babası çocuğuna güzel bir iş kurmak için paçaları sıvamış. Ancak oğlan salak olduğu için hiç bir işi beceremiyormuş.Babası ona ne is bulduysa hepsini elini yüzüne bulaştırmış berbat etmiş.
En sonunda babası tam otomatik bir sosis fabrikası kurdurmuş. Çocuğunu elinden tutup bari işi öğrensin diye hemen fabrikadaki bir sosis makinesinin başına götürmüş.
- "Bak oğlum" demiş. "Buradan böyle öküzü yolluyorsun... aha diğer taraftan sosis olarak çıkıyor bu kadar basit anladın mı?". Çocuk dinlemeden başını sallamış sallamış ve sonra babasının yüzüne salak salak bakmış ve;
- "peki buba buradan sosisi goysak öteki taraftan öküz olarak çıkar mı ?" diye merakla sormuş. Babası hemen cevaplamış:
- "Maalesef evladım o teknoloji bir tek senin ananda var..."
*****
Günün sözü
Biz para ile adam olmadık
Her parası olanı da
Adam yerine
koymadık
*****
Günün fotosu