KKTC dediğimiz coğrafyada yaşayan Rumca Konuşan Kıbrıslılar ile Türkçe Konuşan Kıbrıslılar, üzerinde yaşadıkları cennet parçasını ‘Cehenneme’ çevirme kavgasını sürdürüyorlar. Özellikle adını KKTC koyduğumuz coğrafyada yaşanan denetimsizlik ve nemelazımcılık, ülke insanının çevresine karşı ilgisiz, duyarsız ve nemelazımcı konumuna sokan ‘Kıbrıs Sendromu’ hastası olmasına neden oluyor. Şahsi menfaatlerin ön planda tutulduğu KKTC’de, yaşanan denetimsizlik ülkeyi Kanser, Kalp ve benzeri ölümcül hastalıkların merkezi konumuna soktu. Eskiden birisi ansızın öldüğü zaman ona ‘Kanı buldu’ zavallı hakkın rahmetine kavuştu teşhisi konurdu. Ancak şimdi zaman değişti ve tıp ilerledi. Bu nedenle ölenlerin neden öldüğü ve ölümün nereden kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Cennetten bir parça olan, ancak cehenneme çevrilen Ada’nın Kuzeyinde Kanser ve kalp nüfus oranına vurulduğu zaman ülke standartlarının çok üzerinde bir rakama tekabül eder. Yani bir başka deyişle bizleri dünya sıralamasında ilk sıralara yerleştirir. Buna CMC ve elektrik santrallerindeki bacaların çıkardıkları dumanların neden olduğu veya artı getirdiği ileri sürülürken adres hep Aksa olarak gösterildi. Birilerine şirin görünme gayreti içerisine giren bazı siyasetçilerimiz vurun abalıya misali Aksa’yı ‘Target’ yaparak yaylım ateşine tuttu. Ancak Aksa’yı gez, göz arpacık diye hedef yaparken, kendilerinin sorumlu olduğu Tekneci’ye baca takma işini hep es geçti. Denize akan petrol sonrasında Aksa’nın 140 bin cezayı öderim gerisine karışmam deme lüksünde bulunmayıp yasalara göre hiçte mecburiyeti olmamasına karşın 7-8 Milyon Törkiş Lira ödeyerek, denizi temizlediğini görmezden gelerek, kolayı seçerek suskun kalan Aksa’ya saldırmayı marifet saydılar. Eğitimcinin doktor, çevrecinin doktor, bilmem necinin doktor olup da alakaya maydanoz bölümlerde bakanlık yaptıkları ülkede, kırık, çıkık uzmanı Çevreden sorumlu doktorumuz da ekranlara bakarak hadde, Aksa bacasına 15 Aralık tarihine kadar filtreyi takmasın da görelim imasında bulunması teşbihte hata olmaz misali tam bir Malkoçoğlu meydan okuması gibiydi. Sonuçta Aksa filtreyi taktı ve deneme işlemlerine başladı. Fotoğraflar da çekildi. Çıkık ve kırık uzmanı doktorumuzun bacaya bakarken daha önce sarf ettiği sözlerden dolayı pişmanlık duyup duymadığını bilmiyorum. Ancak bundan sonraki görevi bir çevre bakanı olarak Tekneciğin de bacasına filtre taktırtmak olduğunu sanırım artık bilmesi gerekir. Bence küçücük dağları ben yarattım edası ile Aksa filtreyi takmasın da görelim imasında bulunmasının bir benzer imasını da Teknecik için yapmalı. Konuyu Bakanlar Kuruluna taşıyıp o bölgede yaşayan insanların da can taşıdığını hatırlamalı. İskele Bölgesinde yaşayanların can, Esentepe bölgesinde yaşayanların patlıcan olmadığını onların da can taşıdığını bildiğini bize göstertmeli. Bunu yapmaması halinde sırf Aksa’yı dövmek için birilerinin ‘kırbacı’ olmayı tercih ettiğini düşünmek zorunda kalacağımızı da bilmeli. Bilmem anlatabildim mi? ***** Sahibine Mesajlar Sayın Özkan Yorgancıoğlu DP-UG’den bir Milletvekili daha UBP’ye geçiyor. Kısacası hükümete bir kişi daha ‘Sorry be Annem’ diyecek. Bizim Minik Kuşlar, Menteş kardeşimiz Sorry dedikten sonra, ardından Silihtardan verilecek bir işaret ile birkaç kişinin daha Adios Muçaços demeye hazırlandıklarını söylüyor. Neyse siz bu tip işler ile başınızı ağrıtmayın. Narenciyeciye 15’inde ödeme sözü verdikten sonra 25 Aralık tarihinde ödeyeceğiz demeye, o gün gelince de Allah bize bizde size demeye hazırlananın. Bu tip incir çekirdeğini doldurmayan milletvekili transferlerini Popaza gelen Babatya’ya da gelsin kopan koptuğu yerde kalsın diyerek bırakın adamlarınız takibe alsın. Sizin Narenciyeciye ‘Sorry be Annem’ çiftçiye ‘Bekle be Annem’ hayvan üreticisine de ‘ Nayır be Annem’ deme göreviniz var. ** Sayın Gencay Eroğlu, gördüğümüze göre Gençlik Dairesini uçurmaya devam ediyorsunuz. Sahi ama eskiden tekerleği pas tuttuğu için dönmeyen bu Gençlik Dairesi için ne yakıtı kullanmaya başladınız? Gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması için onlara Gençlik lokalleri hazırladınız. Şimdi uyuşturucu bağımlıları için bir dizi çalışmalar yapıyorsunuz. Ama siz yemeği pişirip akıdelendirdikten ve sofraya koyduktan sonra bakıyorum, TAK sizin isminizi bile habere yazma zahmetinde bulunmadı. Her zaman söylerim bu Gençlik Dairesinde un var, irmik var. Şeker var. Eskiden helvayı pişirecek iyi usta olmadığından helva kıvamında olmazdı. Ama şimdi usta geldi. Usta gelince helva da tam kıvamında oluyor. Aman göz haset tutmasın diyeyim. ** Sayın Murat Çaptuğ, birileri Aksa’nın filtresi, Aksa’nın filtresi diye diye bir yerlerini yırtıp başına geçiriyordu. Şimdi Aksa’nn filtresi takıldı. Peki, soruyorum o birileri şimdi ağızlarına tekneciği sakız yapacak mı? Kırık ve çıkık uzmanı Çevre Bakanının, birilerine uyarak düne kadar atıp tuttuğu Aksa’nın tesislerine gelirken sanırım yüzü biraz kızardı. Aksa filtreyi taktı. Takmasına taktı da o mama isteyip de mama gurguralarında kalınca yeri göğü inleten zattı muhteremler şimdi dillerine neyi dolayacak diye doğrusu çok merak ediyorum. Sayın Çaptuğ ünlü düşünür Goethe, içimizdeki akıl, kiminle savaşması gerektiğini bir bilse, büyük bir kuvvet olurdu dedi. Ama o akıl birilerinde yoksa Goethe ne yapsın? ** Sayın Menteş Aytaç, minareyi çalacak olan kılıfını önceden hazırlarmış derler. Sende şu sıralar kılıf hazırlamak ile meşgulsün diyorlar. Sevgili Menteş, hükümetin verdiği sözleri yerine getirmediğini Güzelyurt bölgesinin umutsuzluğa itildiğini ve bu sürecin kendisinde Güzelyurt'un gözden çıkarıldığı hissini verdiğini söylüyorsun da tüm bunlar şimdi mi hatırına geldi. Güzelyurt’ta tek sahip çıkan parti UBP’dir diyerek şöför efendiye çağrıda bulunduğunu ve ‘Şöför bey’ Yağcılar durağında inecekler var az sağ tarafa çekermisin dediğin hissine kapıldım. Ah Menteş’im ah. Bana ben parti değiştirmem. Değiştirirsem etek giyerim dediğin gün hatırıma geldi. Nerden mi hatırıma geldi. Söyleyeyim. Geçen gün çarşıya gittim. Çok güzel İskoç ve yandan yırtmaçlı etekler gördüm. Birden hediye alma damarım tuttu. Ama sakın yanlış anlama sana almak için değil. Sen parti değiştirmiyorsun ki. ** Sayın Hüda Hüdaverdi, Başbakan Yardımcılığı Müsteşarı olarak senin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördüm. Belediyelerimizin ve Belediyeleri idare eden Başkanlarının Türkiye’den gelecek suyu yönetme kapasitelerinin olmadığını ne güzel söyledin. Onların beceriksiz olduklarını yüzlerine baka baka ne güzel ifade ettin. Müsaade edersen açıklamanın eksik kalan kısmını tamamlamak isterim. Biz beceriksiz ve besleme Kıbrıslı Türkler olarak kendi kendimizi bile idare edemiyoruz. Millet üç dört hamle ötesini hesaplayan satranç oynarken biz attığı zarı oynamak zorunda kalan tavlayı ‘Venediklilerin’ yaptığı ve bizlere armağan ettiği dikili taşın altında oynamayı tercih ediyoruz. Bu nedenle ülkeyi yönetme kapasiteleri olmayan bazı üst düzey bürokrat ve siyasinin de yönetme özürlü oluşları nedeniyle yerlerine Türkiye’den birilerinin atanması taraftarıyım. Zaten oradan Tak diye verilen emirler Şak diye yerine getirilmiyor mu? Ha öyle ha böyle ne olmuş yani. Değilmi ama? ** Sağlık Bakanı Ahmet Gülle, Kıbrıs Türk Optik Gözlükçüler Birliği Yasa Tasarısı’nın, Bakanlar Kurulu’na sunulma aşamasına geldiğini açıkladınız. Aman Sayın Bakanım bu tür açıklamaları sakın yapmayın. Gözlükler daha iyi olursa ve her şey net görülürse sonra memleketteki ahval ve şerait durumu ortaya çıkmayacak mı? Hal böyle olunca millet birçok siyasiye ‘Sorry be Annem’ deyip ‘Pandoranın kutusuna gömmeyecek mi? Tamam siz ve Müsteşarınız dürüst, çalışkan, üst düzey idareciler olabilirsiniz. Ama bazı siyasiler ile onların yardakçılarına yazık olmayacak mı? Bataklıkta ‘Gülistanlık’ olmayacağını görüp, laga luga yapanları o bataklıkta boğmayacak mı? Lütfen siz bu gözlük işini birkez daha düşünseniz diyorum. [caption id="attachment_43860" align="alignright" width="670"]