Nedense; Yaklaşan seçimlerle ilgili bir heyecan, göze batan bir hareketlilik yok! Büyük bir değişimin öncesi gibi duruyor her şey… Fırtına öncesindeki sessizlik gibi! Sessizlik ve suskunluk her yerde! Sanki hiç kimsenin umurunda değil olacak olanlar… Adaylar büyük ve görkemli mitinglere hazırlanıyorlar! Eski seçimlerimiz, konvoylara katılan araba sayısı ile değerlendirilirdi. “- Vay be! Araba kuyruğunun bir ucu Mağusa’da, öteki ucu Lefkoşa’da. Bitti bu iş, kazandık oğlum seçimi!” “- Ma ne kalabalık oldu, bilin! Yere tükürsen yer yok. Ya yaya, şaşaşa; omuzlarda getirdiler miting alanına…” Bu seçmene, bu insanlara ne oldu böyle? Partililer, partizanlar nerede? Nerede o kırıp döken, gözü kara militanlar? Geceler boyu adayların afişlerini duvarlara, yollara, elektrik direklerine… … dağlara, taşlara asan ve karşı tarafın militanları sökmesin diye her afişin yanında nöbet tutan o militanlar nerede? Anladılar ki; Başkaları makam kazanacak diye yırtınmaya, çırpınmaya, kavgaya gerek yok! Evinde otur, tv’den izle her şeyi. Yerli bir gazete al, bak neler yazmış bu işlere kafa yoranlar! Sonra düşün, kararını ver, git oyunu kullan… Seçim akşamı geç yine tv. nin başına, sonuçları izle, değerlendir! Avrupa ülkelerinde olduğu gibi! Bana göre; Heyecan ve kaygı duymanız gereken son seçimler 19 Nisan günkü “ lider “ seçimlerimiz olmalı… Evinizde sakin, sessiz otururken, gelecek endişesini de içinizde taşımalısınız! Ülkemiz, “ kaderi kırık “ Kıbrıs’ımız için, son kez, herkesin bir kalp çarpıntısı hissetmesi lazım! Önümüzdeki seçimler; “ – Bana ne, kim seçilirse seçilsin, aynı değil mi?” diyeceğiniz türden bir seçim değil! Artık bu deli saçmalığına bir nokta koymak zamanı çoktan geldi! Bu karabasan, bu paranoya bitmeli… Önümüzdeki kara perde kalkmalı artık! Dünyada çözülmeyecek gibi duran nice “ zor “ sorunlar çözüldü. İki Almanya birleşti. Yıkılmaz denen Berlin duvarı bir gecede yerle bir oldu. Geçmişte, bu yaşlanmış ve artık ölüm döşeğinde can çekişmekte olan kanserli “ Kıbrıs “ hastasını iyileştiremeyenlere… … “ – çekilin artık!” demek zorunluluğu vardır! Kim çözecek derseniz… Ben, Mustafa AKINCI’nın dürüst ve samimi olduğunu gördüm! Siz de benim gördüğümü görebiliyor musunuz?