Sarpten, “Yapılama tehdidinin hat safhada olduğu Mağusa Sulak Alanları’ndan Ayluga (Çanakkale) Göleti’nde 100 metrelik koruma şeridi içinde kalan bazı arazilerin koruma kapsamından çıkarılarak yapılaşmaya açılması son derece hatalıdır” dedi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Sarpten, biyolojik olduğu kadar çevresel, sosyal ve ekonomik nedenler dolayısıyla korunması gereken önemli ekosistemler olan sulak alanların korunmasının en temel konu olduğunu belirtti.
Sarpten, dörtlü koalisyon hükümeti döneminde derneğin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenen Sulak Alanlarının Korunması ve Yönetimi Tüzüğü’nün Bakanlar Kurulu’ndan geçtiğini ve Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini kaydetti.
Hasan Sarpten, “Yeni tüzük sayesinde ülkedeki 34 sulak alanın yasal statüde mutlak koruma altına alınmasına olanak sağlanadı” ifadelerini kullandı.
“ÖNEMLİ BİR KAZANIM AMA GERİ ADIMLAR GÖRMEKTEYİZ”
Tüzüğün geçmesini doğa ve çevre adına önemli bir kazanım olarak nitelendiren Sarpten, bununla birlikte, mevcut hükümet tarafından geçirilen tüzükte, önceki hükümet dönemindeki talepler doğrultusunda yapılan çalışmadan bazı geri adımlar atıldığını da üzülerek gördüklerini ifade etti.
Serpten şöyle devam etti:
“Yapılama tehdidinin hat safhada olduğu Mağusa Sulak Alanları’ndan Ayluga (Çanakkale) Göleti’nde 100 metrelik koruma şeridi içinde kalan bazı arazilerin koruma kapsamından çıkarılarak yapılaşmaya açılması son derece hatalıdır. Bunun dışında, yeni ‘Sulak Alanlarının Korunması ve Yönetimi Tüzüğünü’ çağdaş koruma stratejilerine uygun olarak sulak alanlarımızda ileriye dönük mutlak bir koruma sağlayacağına inanmaktayız.
Sulak alanları sadece ismen, eksik/yanlış bir şekilde ve herhangi bir bilimsel çalışma yapılmadan tek tip metraj hesaplarıyla korumaya çalışılan belirsizliklerle dolu eski tüzüğe karşın yeni tüzükte tüm sulak alanlar dijital haritaları ve tüm detayları ile arazide yapılan çalışmalar neticesinde şekillenen koruma seviyelerine göre belirlenmiştir. Net sınırlar konulduğu için de yeni tüzük sayesinde hem yapılaşma baskısı sulak alanlardan uzaklaştırılmış hem de vatandaşların keyfi mağduriyetler yaşamasının da önü kapanmış olmaktadır.”