Biz 40 dervişiz, kırkımız da bir birimizi bilmişiz.

Ayşegül Garabli

Bundan önceki yazımdan siz nasıl bir mesaj aldınız bilmem ama

çoğu kişinin, vermek istediğim mesajı doğru aldığı gelen yorumlardan anlaşılıyor.

Ancak, bazı kişiler, algılarına göre yorum çıkarmış olmalılar ki, yoğun bir telefon trafiği yaşadım.

Ya da, ben kendimi yeterince ifade edemediğim için, yazımda, yanlış anlaşılmalara sebep olacak bazı ifadeler olmuş.

Öncelikle kabul etmeliyim ki, suçu günahı olmayan onca bebeğin öldürülmesine duyduğum öfke yazılarıma yansımış.

Ancak, cinayetin hiçbir türü onaylanmayacak bir durum olmasına karşın, işleyenin hep, kendince bir sebebi olmuştur..

Ya da öldürülen kişinin, her ne kadar cezası ölmesini gerektirmese de bir suçu vardır.

Peki ya bu bebeklerin?

Onlar konuşmadı, herhangi bir şey yapmadı, hatta ana rahmine düşme kararları bile onlara ait değildi.

Bu denli suçsuz günahsız bebeği öldürenlerin, “taammüden adam öldürme” suçundan yargılanmasını bile adil bulmuyorum.

Seri cinayet suçundan, en ağır şekilde yargılanmalılar diye düşünüyorum ve bu duruma öfke duymaktan kendimi alamıyorum.

Dolayısı ile, bu durumu hafifletecek, ya da normalleştirecek en ufak bir davranışa, ya da buna sebep olabilecek bir açıklamaya bile tahammül gösteremiyorum; ben de sizler gibi geriliyor, öfkeleniyorum.

Örneğin  önceki yazımda, Sn. Sibel Siber ile ilgili yaptığım yorumda, asla Sn. Siber’in bu cinayetleri yapanları koruduğunu ima etmek istememiştim.

Elbette ki; o da bir hekim ve bir anne olarak, bu yapılanlara, benim kadar öfkelidir.

Ancak Sn. Siber’in yaptığı açıklama, toplum içerisinde, cinayeti işleyenlerin, gerçekten hasta oldukları ve bu yüzden de tedavi edilmesi gerektiği algısı yarattı.

Tepkim bunaydı.

Elbette ki, hekimlerin, suçlu da olsa, idam mahkumu da olsa, bir hastayı tedavi etme zorunlulukları  vardır.

Hasta bir esir ya da bir savaş suçlusu olsa bile.

Ancak, böylesi vahim bir olayda, toplumun algısını değiştirebilecek bir açıklama yapmasını onaylamadım.

Zira, hala daha bu bebek katillerinin, sağlık durumlarını kullandıkları fikrindeyim.

Bu konuda, beni arayan Tabipler Birliği Başkanı, Filiz Besim ile uzun uzun konu hakkında sohbet ettik.

Bana süreci anlattı ve hekimlerle birlikte bu konu hakkında ne kadar  tepkili olduklarından söz etti.

Elbette hekimler de benim kadar bu kürtaj olayını iğrenç buluyor ve lanetliyor.

Zaten benim bundan en ufak bir şüphem yok.

Hiçbir yazımda, tüm hekimlerinböyle bir olaya onay verdiği ya da desteklediğine dair en ufak bir cümle dahi yok

Kaldı ki, yazılarımdaki çabam, birkaç hekimin yaptığı çirkinliğin ya da yanlışın,  hekimliklerin tümüne mal edilip, mesleklerinin itibarını,zedelememesi  yönündedir.

Kim, yazdığım yazıdan, bütün hekimleri kast etiğimi algılamış ya da böyle bir algı yaratmaya çalışıyor bilemem ama kişilerin yanlışlarının, ait oldukları camiaya mal edilmemesi ve meslek guruplarının itibarsızlaştırılmaması gerektiği konusunda, hassasiyetim ve büyük bir çabam var.

Sevgili Filiz’in de söylediği gibi, her meslek gurubunda çürük elmalar var, bunlar meslek guruplarının tümüne mal edilemez.

Zaten bu yönde, bir çok da yazım var.

Dolayısıyla, yazımda, tüm doktorları kast ettiğim gibi bir algı varsa, bu yanlış ve yanlıdır.

Fakat,fark ettim ki; yazımda, Sn. Siber’in, “cinayeti işleyenleri koruduğu” gibi yanlış bir algıya sebep olmuşum.

Sanırım bundan dolayı, Sn. Siber’e, bir özür borçluyum.

Orada söylemek istediğim, Sn Siber’in açıklamasının, bu canileri korumaya çalışanların kendilerini haklı görmesine olanak vermesiydi.

Zira bu kürtaj cinayetini işleyenler, sağlıkta yaşamış oldukları bazı durumları kullanıyorlar fikrindeyim hala.

Yapılan açıklamaları ve sosyal medya paylaşımlarını dikkatle okudum.

Söz konusu kişilerin, tansiyonları yükselmiş ve kalpleri hızlı atmaya başlamış, bu yüzden de hastaneye yatırılmışlar.

Kimse kusura bakmasın ama öyle bir durumda kalplerinin durmadığına şükretsinler.

Onca cinayetin ortaya çıkması ile elbette ki, tansiyon da fırlar, kalp atışları da tavan yapar

Ve böyle bir durumda, suçlu dahi olsalar, tedavi altına alınmaları normal.

Ancak, bu belirtiler,  tüm yakalananlar için geçerli.

Eminim ki, her yakalanan suçlunun kalbi ağzından fırlıyordur ve tansiyonları tavan yapıyordur.

Benim dile getirmek istediğim bu değildi.

Yakalanan doktorların, tıbbi bilgilerini ve daha önceden (varsa) geçirmiş oldukları rahatsızlıkları, kurnazlıkla kullanıyor olmaları ve bazı doktorların da bunu onaylıyor ya da sessiz kalmakla onay veriyor olması idi.

Sizce de sadece iki yakalananın tansiyonunun yada kalp atışlarının yükselmesi ilginç değil mi?

Yakalanan herkese aynı Hipokrat yemini hassasiyeti gösteriliyor mu?

Mesela 2014 yılının haziran ayında Polis Müfettişi Mehmet Bayraktar’ı öldürdüğü iddiası ile yakalanan kayınpederi Mehmet Veçhi, ailesinin başvurusu üzerine mahkeme kararı ile 10 gün hastanede tutulmuş, sonra polise teslim edilmişti. Ve yine ailesinin baş vurusu ile, çok ağır hasta olduğu gerekçesi ile, hücreye konulmamış, poliste düzenlenen ayrı bir odada tutuklu kalmıştı.

Diğer yandan, kürtaj cinayetini işleyen, sözüm ona doktorlardan birisine daha önce stent takılmış ancak şu an stentin takıldığı noktada bir çökme ya da daralma olmadığını yine doktorların kendisi söylüyor.

Diğerinin ise damarı %50 tıkalıymış, her ikisi de geçmişten gelen bu rahatsızlıkları ile, işlerini yapmaya devam etmiyorlar mıydı?

Bebekleri öldürürken, kalpleri tehlikede değil miydi?

Kaldı ki, ikisi de, ayaklarıyla önce Girne Akçiçek Hastanesine gitti, orada hiçbir müdahale yapılmadı ve yine tıpış, tıpış ayaklarıyla Dr. Nalbantoğlu’na geldiler.

Burada doktorların gelmesini beklemişler.

O zaman hayati tehlikeleri yok muydu?

Yazımdan dolayı, ben değil, aile fertlerim arandı.

Okuldan öğrenci velisi aranıyor gibi, aile fertlerimin taciz edilmesi ile ne umut edildi?

Onlar benim kulağımı mı çekeceklerdi?

İşte bu yapılan tam da anlatmak istediğimin kanıtı.

Sistemin nasıl işlediğinin göstergesi.

Ahbap çavuş ilişkisiyle, torpille işler dönüyor.

Ya da aracılar var.

Birileri arar, diğerleri yapar.

Ancak, hiç kimse ailemden herhangi bir ferti taciz ederek bana ayar vermeye kalkışmasın.

Zira ben bu düzene savaş açmış biriyim.

Ayrıca hiç kimse tüm doktorları da bu sürece dahil etmeye kalkmasın.

Bu toplum, doktorlar içerisindeki bir ,iki çürük elmayı da biliyor, yeminine bağlı yüzlerce onurlu doktoru da.

Zira biz ufacık bir adada 40 dervişiz, kırkımız da bir birimizi biliriz.