HALEP - Ali Demir Suriye'de silah ve patlama seslerinin bir an olsun kesilmediği Halep kentinde, halk gecenin zifiri karanlığında her türlü tehlikeyi göze alarak teravih namazlarına gidiyor. Halepli ebeveynler ve çocukları, teravihlerde kısa süreliğine de olsa gündüz bulamadıkları huzuru arıyor. UNESCO'nun tarihi ve kültürel miras listesinde yer alan ancak rejim güçlerinin saldırılarında harabeye dönen ünlü Halep Çarşısı ve Emevi Camisi'nin bulunduğu kadim kent Halep'te, savaşın tüm acımasızlığına rağmen halk günlük faaliyetlerini bir şekilde devam ettirmenin mücadelesini veriyor. Ramazanın manevi atmosferini camilerde en güzel biçimde hissetmek isteyen Halepliler, rejim güçlerinin sivil silahlı ayrımı yapmaksızın roket ve havan toplarıyla saldırdığı, kimi zaman havadan bombaladığı kentte, muhaliflerin denetimindeki bölgelerin camilerinde bir araya gelmeye çalışıyor. Teravih namazı, üçüncü ramazanlarını da kan ve göz yaşı içinde geçiren Halepliler için dayanışma göstermek ve moral bulmak açısından önemli bir motivasyon kaynağı. Bu nedenle pek çok Halepli, savaşın inadına teravih namazlarına gidiyor. Maruf Cami yaşamın merkezi Eski Halep bölgesinde hatimle teravih namazı kıldırılan camilerden Maruf Camisi'nde, kent halkı her an bombardımanın hedefi olma tehlikesine rağmen metîn ve kendinden emin biçimde namazlara katılıyor. Bölgede elektrik olmadığı için karanlıkta yollarını bulmada ustalaşan Halepliler, yıkık dökük binalar arasından sıyrılarak camiye ulaşıyor. Halkın nispeten yoğun olduğu yerlerde hareket etmeyi kolaylaştırmak için kullanılan jenaratörler yardımıyla caminin çevresi bir nebze olsun aydınlatılıyor. Böylece Maruf Camisi, yanıbaşındaki birkaç binayla, savaş bir taraftan her şeyi tüketse de adeta yaşamın merkezi haline gelmiş. Patlama ve silah seslerine aldırmadan camiye ulaşanlardan kimi Kur'an-ı Kerim okurken, kimi dehşet ve stresten bir an olsun uzak kaldığı hissine kapılarak dinlenmeye çalışıyor. Camiye gelenlerin çoğu genç ve çocuklar. Tedriginlik çocukların yüzünde artık yer etse de onlar da güçleri nispetinde savaşa meydan okuyor; huzur ortamından istifade edip sağa sola koşuşturuyor, neşe buluyorlar. Maruf Camisi'nde yarım saatte kılınan teravih namazının ardından imam, cemaate moral ve dayanma gücü aşılayan bir konuşma yapıyor. Haleplilere, savaşın neden olduğu ölüm korkusunun artık hayatlarının bir parçası haline geldiğini ancak bunun ibadetlerini engellemememesi gerektiğini, sabır ve tevekkülle mücadelelerine devam etmek zorunda olduklarını anlatıyor. Ölümden korkacak neyimiz kaldı? Bu arada camideki çocuklar kendilerine yöneltilen fotoğraf makinesinin flaşı patlayınca birden tedirgin oluyor. Tüm cesaretleriyle koşturarak üzerimize geliyorlar. Arka arkaya hep bir ağızdan "Çekme çekme", "Güvenlik" diye bağırıyorlar. "Neyin güvenliği" dediğimizde, 12 yaşındaki Muhammed Ensar, "Ne malum Esed'in adamı olmadığın" yanıtını veriyor. Muhammed, gündüzleri arkadaşlarını göremediğini ama akşam olunca camide toplandıklarını anlatıyor. Muhammed, "Dışardaki patlamaları duymuyor musun, niye korkmuyorsun?" diye sorulduğunda, "Askerler halkı artık daha fazla vuruyor, bunu biliyoruz zaten. Ama kaderimizde ne varsa onu yaşarız. Ölümden korkacak neyimiz kaldı? Toplar bombalar patlıyor ama bize göre sanki maytap patlıyor" diyor. Ailesiyle teravihe gelen 13 yaşındaki Ömer Sadık, camiye gelirken zorlandığını ve heyecanlandığını çünkü şehre sürekli bomba yağdığını ama dayanmaktan başka çarelerinin olmadığını söylüyor. Ömer, ömrünün belki de en güzel döneminde tanıklık ettiği savaşın sona ereceği günü beklerken, Esed rejiminden kurtulmak için her akşam teravihte kardeşleri ve ebevynleriyle dua ettiğini dile getiyor. Küçük Ömer, Maruf Camisi'nde geçirdiği vakit için, "Burada olmayı seviyorum, içim rahat oluyor. Gündüz yaşadığımız sıkıntılardan uzak oluyoruz sanki. Kardeşlerim ve annem babam da iyi görünüyorlar burada" diyor.