Kıbrıs sorununda “sorun” kabul edilen konular nerdeyse 99% oranında çözüldü veya çözümüne yaklaşıldı.
Arada bir ayak sürümeler de çıkmıyor değil, ama görünen köy kılavuz istemez, bu sorunla ilgilenen herkes mavi boncuk dağıtmamak için kendini zor tutuyor.
Bu arada, ne ilginçtir ki, Atatürk’ün ölümünden sonra lafazanlık abidesi olmaktan öteye bir milim gidemeyen, Atatürk’ün modern Türkiyesi çatır çatır bölünürken, şeyhler, şıhlar, aşiretler, cemaatler, tarikatlar ülkesine dönüşürken, sadece Ortadoğu’nun değil, dünyanın en saygın ordularından biri olan Türk ordusu binbir entrika ve komplo ile çökertilirken, bütün komşularıyla Türkiye’nin ilişkileri rezil rüsva olurken, Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi bataklığına gırtlağına kadar gömülürken, dehşet ve vahşet Türkiye’nin her yanını sararken gıkı çıkmayan ve “entel dantel” politikasından, laforizmalardan medet uman CHP’nin müstakbel genel başkanı Kılıçdaroğlu buyurmuşlar…Rumlar Annan Planı’nı reddedince olay bitmişmiş, şimdi ise AKP Kıbrıs’ı satmaya çalışıyormuş!!!
Yani, anlayacağınız, ortada bir “Bizans entrikası” var, Kılıçdaroğlu’na göre!
Heyyyyttttttt!!!!...derdi, Cüneyt Arkın’ın Bizans ile savaştığı filmlerden birinde başrollerde oynasaydı…
Yedirmeyyüük Gıbrız’ı, gan döktük, can verdükkk, masada vermeyükkk, Bizans oyununa gelmeyükkk, biz Osmanoğullarıyıkkk!!! diye nutuk sallardı, belindeki plastik akıncı kılıcının kabzasını tutarak, ve gerine gerine meydana doğru yürüyerek…
Amma velakin, muhterem beyfendinin Cüneyt Arkın’ın filmlerinde kullanılan figüranların zerresi kadar bile hükmü yok, siyaset sahnesinde…
Bakmayın siz lakabının “Gandi” olduğuna, ve Kıbrıs’ı babasının malı sandığına…
Tarihin çöplüğünü boylamamak için inadına direniyor, siyasette malzeme namına ne bulursa kullanıyor…
Kıbrıs’ı satıyorlar diye terelelli tuttura dursun CHP ve Kılıçdaroğlu, AKP’nin akıl tutulmasına uğramış muhteremlerinden bazıları tescilli cinsi sapıkları aklamak, kollamak için yasa çıkarmaya çalışıyor, gereken tüm hazırlıkları yapıyor, ama çevresinde olup bitenlerden bihaber olan CHP’nin haberi, ancak taslak önlerine geldiğinde oluyor…
Meraktan soruyorum, acaba Türkiye kafasına yıkılırken, sapıkları koruma ve kollama yasası burnunun dibine dayanırken ruhu duymayan CHP, ve keza CHP başkanlık koltuğuna 404 ile yapışmış olan ve hamasetten medet uman Kılıçdaroğlu, tarihinde Kıbrıs meselesinin ne olduğunu, özünde ne olduğunu, bu sorunu bu hallere getirenin kimler olduğunu, statüko dediğimiz ganimet ve rant düzeninden kimlerin küpünü doldurduğunu hiç merak etti mi???
Bu kafalarla gide dursun CHP, AKP yüz sene daha iktidarda kalır…
Ne acıdır ki, bizim coğrafyada faşizmin Allahını yapanlar sağ ve statükocu siyaset değil, sol ve sığ siyaset ve siyasetçilerdir…
Bu arada, Kılıçdaroğlu ve CHP, beğensin ya da beğenmesin, Kıbrıs’ta garantör olmak demek, Kıbrıs’ın tapusunu almak demek değildir, tekrardan hatırlatalım…
Mesele Kıbrıs’ın tapusunun kimde olduğu meselesiyse, Kıbrıs’ın tapusu Osmanlı tarafından çoktan satıldı, İnönü de Kıbrıs’ın resmi ve yasal hükümetinin Rumlar tarafından temsil edildiğini 1964’de paşa paşa onayladı, o günden beridir de Türkiye ve Rum tarafı gündüz kavga edip, gece hırsızlığa beraber çıkmaktadırlar…
Belli ki Kılıçdaroğlu’nun da CHP’nin de bundan haberi yok!!!
Şimdi masada, son kalan kırıntılardan ne kurtarabilirsek onun derdindeyiz, Kıbrıs’da Kıbrıslı Türklerin varlığını tescilleme, varlığımızı hukuksal açıdan garanti altına alma ve Türkiye’nin başına 60 seneden beridir bela olan ve önünü tıkayan bu lanet olası sorunu ilelebet defetme derdindeyiz…
Türkiye kendi açısından zaten gerekeni yaptı, İsrail ile enerji konusunda işbirliği anlaşmasını şak diye imzaladı…
Rum tarafı ve Yunanistan da Mısır ile işi bitirdi…
CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun ruhu bile duymadı…
Çözümün ayak sesleri gümbür gümbür geliyor ki, Kıbrıslı Türkler başlarına ne geleceğinin derdindeyken, çözüm sonrasında “malın” kimler tarafından nasıl kullanılacağı, nerden gelip nereye gideceği daha görüşmeler hızlanmadan halledildi, ve alışılageldiği üzere, bu süreçte bir tek Kıbrıslı Türkler söz sahibi olamadı, bir de bunlardan CHP’nin haberi olmadı…
Kıbrıslı Türkler, zaten 1878’de İngilize satıldıklarında, 1960’da NATO’nun çıkarları doğrultusunda kullanıldıklarında, 1963 ve 1974’de ABD’nin ve NATO’nun pis işlerine bulaştırılıp da gettolarda yaşayıp, toplu mezarlara gömüldüklerinde, 1974 sonrasında bir mandıra düzeninden farksız olan statükoya esir edildiklerinde de söz sahibi değillerdi…
Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan CHP ise Atatürk sonrasında “her dönemin” partisiydi, ama gerçek anlamda, hiçbir konuda söz sahibi değildi…
Kıbrıslı Türk ile CHP’nin ortak yönü bu işte…Sahnededir ama söz sahibi değildir.
Bugünse, gözü körolası enerji ve dolayısıyla temsil ettiği para sayesinde Kıbrıslı Türkler söz sahibi oldular ve çoğunluğun seçtiği Mustafa Akıncı da bu lanet olası sorunu bir sona doğru götürüyor…
En kötü çözüm, en kötü tedavi, sinsi sinsi eritip bitiren ve sonu belirsiz, sonsuz sorundan, sonsuz hastalıktan daha iyidir…
En kötü iktidar da CHP gibi sağı-solu belli olmayan, yalaşık bulaşık statüko siyasetinden medet uman, özünden kopmuş ve artık çakma demokrasiden beslenmeyi ibadet sayan siyasi parti kılığındaki güruhlardan daha iyidir…
Bizdeki çakma solculardan da Kılıçdaroğlu’na “nedir senin dediğin?” diye soracak bir Allah kulu çıkmadı ya, bizdeki “mal ve malzemenin” de ne olduğunu bir kez daha görmüş olduk…
Hade rastgele bakalım!