Böyle gelmiş böyle gitmeyecek

Arif Alasya

Hemen hemen Başarısızlığın devam ettiği her konuda söylediğimiz bir şey var ‘’İpin ucu kaçtı bir defa toparlaması zordur.’’ Kıbrıs Türkünün ezilmemek için mücadele ettiği yıllarda sırtımızı dayadığımız kişilerin hatalı yaptığı her şeye büyük bir hoşgörü ile baktığımız için hiçbir zaman ipin ucu kaçtı diye bizi yönetenlere karşı direnişe geçmedik.Hatalı olan şeylere karşı çıkanlar da liderlik tarafından izole edilerek bertaraf edilmişti.O dönemlerde eğitim seviyesi Kıbrıslı Türkler arasında çok yüksek olmadığı için yanlışları dillendirenlerin sayısı çok çok azdı.Genelde dalaşma bu gün bile ayni terimi kullandığımız ve uluslar arası karşılığı olan ‘Toplum Liderliği ‘’için yapılmaktaydı. Yazımda 1974’e kadar süren bu kısır döngüyü anlatacak değilim, çünkü 1974’e gelinceye kadar Kıbrıs Türkü’nün eğitim seviyesi fersah fersah ileriye girmiş ve de 20 Temmuz 974 sonrası bu bilgisini uygulayacağı ortamı bulmuştur. 1974’e gelinceye kadar göçler yaşamış, ekonomik olarak küçülmüş ve de üretim içn kısıtlı alanlarda üretim yapmıştır.1974’de Kıbrıs Türk’ü çok geniş bir alanda her türlü üretimi yapacağı bir alanın sahibi olmuştur. Bunların yanında üretim yapacağı 160’ın üzerinde hammaddeleri depolarında hazır 160’ın üzerinde fabrikaya sahip olmuştur. İşte bu noktada acaba üzerine düşen görevi Liderlik kadromuz ve de onların kadrolarında yer alan kişiler yaptı mı? O günlerde ekonomik yapılanmamız için adaya gelen Ziya Müezzinoğlu kendi ülkelerinde planladıkları ekonomik kalkınma ve yapılanma modelini bizlere de dikte ederek bizdeki mevcut korumacı ve denetimli kooperatif modelinin yanına KİT ve Kurumları dahil ederek bir model uygulaması başlatmıştır. İşte o günlerde bu güne kadar uzayıp  gelecek teslimiyetçi rejimin temelleri atılmıştır. Bu sistemin kuruluşunda görev alanlar bir araya gelerek kendilerince bir düzen yaratacak şekilde Sn.R.R.Denktaş’ın çevresinde yer alarak UBP ‘diye bir siyasi oluşuma gitmişlerdir.Tüm diğer partiler bu partinin dışladığı ve ideolojik ayrılığı olan kişilerden oluşmuştur. İşte refah içinde olan  ve de bir merkezden talimatlı kişilerden oluşan bu kitle vatan,millet nutukları atarak kendilerine karşı duracakları perişan ederek yollarına devam etmişlerdir.Toplumsal zenginliğimizi  10-12 yıl içinde tüketmişlerdir. Özellikle 1986’dan itibaren Kıbrıs Türk’ü üretimden tamamen uzaklaştırılmış ve rahmetli Özal’ın başlattığı  sözde ‘’Sosyal ve ekonomik kalkınma’’ya dayalı aslında sadece ‘’borçlanma’’ya dayalı ekonomik paketlerle yönetilmeye başlandık ve de devam ediyoruz. Fakat kimsesi bize çıkıp 974-986 arası ekonomimizin büyüklüğü  ile bu paketlerin uygulamaya başlandığı 986 tarihinden günümüze ekonomik büyüklüğümüzü anlatmamaktadır. Küçülme ne kadardır, Oluşan büyüklük nüfusun kaçına yansımıştır. Bunların cevabı yoktur. Bu düzeni değiştireceğiz, hakça bir düzen kuracağız, bizi bu noktaya getirenlerden hesap soracağız diye yola çıkıp hükümete gelenler da aynen kendilerinden önce olanların yaptıklarını yapmışlar ve ekonomik kalkınma ile ilgili kendi planlarını oluşturmuşlar ve  birilerinden hesap sormamışlardır. En acı tarafı halkımıza ‘’İpin ucu kaçtı bir kere’’toparlama zor olacak sözcüklerinin arkasına sağlanarak yaptıkları icraatlarla ‘’Gelen ayni giden ayni’’felsefesini kazandırmışlardır. İşte bu iki felsefe arasına sıkışıp kalan halk bu felsefeleri yaratanların oluşturduğu  Bakan, Vekil, Müsteşar, Müdür, Müşavir gibi yöneticiler topluluğu ile  yürüttükleri  seçim kampanyaları ile seçime gitmekte ve bir mahalle baskısı ile seçim kazanmaktaydılar. Ancak şimdilerde yaşadığımız son birkaç seçim artık vatandaşın bu mahalle baskısından kurtulmaya başladığını göstermektedir. Halkımız Sandığa Böyle gelmiş böyle gitmesin diye gidip oylarını kullanarak ciddi bir değişim başlatmıştır. Sonuç olarak Artık böyle gelmiş böyle gitmeyecektir.