Yeni Komisyon ve yeni Parlamentosu ile AB bir sonraki kurumsal döngüsünün başlangıcında. Bu da üye olan 27 ülke hükümetini geleceğin küresel dünyasında birliğin rolüne, ağırlığına ve kendi başına hareket etme kapasitesine ilişkin sorgulamalar yapmaya yöneltiyor.
Görece küçük nüfuslu, küçük ekonomik ve askeri güce sahip birçok Avrupa devleti karar mekanizmalarında yer aldıkları bu birliğin gücü ve kapasitesi sayesinde dünya üzerinde normalden çok daha büyük bir etki alanına ve güvenliğe kavuştu. Dünyanın en büyük beşinci ekonomisi olan İngiltere geniş istihbarat ağı, yüksek teknoloji seviyesi, askeri yatırımları ve savunma alanındaki tecrübeleri ile bu etki gücünün en önemli aktörlerinden biri.
İngilteresiz bir AB savunma ve güvenlik alanında zafiyet yaşar mı?
İngiltere de aynı şekilde tüm AB üyelerinin katkıda bulunduğu ortak veri tabanlarından, güvenlik hizmetlerinden ve kolektif kapasiteden fayda sağlıyor. Ne var ki, Brexit gerçekleşirse -özellikle de anlaşmasız olarak gerçekleşirse- çeşitli sebeplerden ötürü bir takım işbirlikleri eskisi gibi devam edemeyebilir.
Bu konu, diğer pek çok meselenin yanı sıra, Brexit sonrası İngiltere-AB ilişkilerinin önemli gündemlerinden biri. Ortak Avrupa ordusu oluşturma adımları atan birliğin İngiltere ile üçüncü bir ülke olarak işbirliği yapıp yapmayacağı tartışılıyor çünkü İngilteresiz bir stratejik otonominin aynı ağırlığa sahip olmayacağı ileri sürülüyor.
ABD merkezli 'Defense News' haber portalının Avrupa Editörü Sebastian Sprenger Euronews Türkçe'ye konuyla ilgili değerlendirmede bulunarak şunları söyledi:
"Avrupa Birliği Brexit ile birlikte savunma ve güvenlik alanında en etkili üyelerinden birisini kaybetmiş olacak. Bu siyasi realite, bugüne kadar kıtasal ve kıtalararası oyuncuların savunma departmanları arasında her seviyede oluşmuş iyi ilişkileri bir şekilde gölgeleyecektir. Örneğin Berlin ve Londra arasında bunun olduğuna şahit olacağız."
'Avrupa Ordusu' girişimleri zora mı girecek?
2016'da gerçekleşen Brexit referandumundan bu yana Brüksel ortak savunma alanda entegrasyonun devam etmesi yönünde tavır alsa da savunma ve dış politika gibi konular Londra'nın daha önce veto kullanmaktan veya birlikten farklı hareket etmekten çekinmediği alanlar oldu.
2017 yılında ortak askeri kabiliyet ve operasyon kapasitesi oluşturmak için Kalıcı İşbirliği Yapısı (PESCO) kurulmuş ve Komisyon tarafından üye ülkelerin savunma harcamalarında işbirliği yaratmak adına Avrupa Savunma Fonu (EDF) önerisi getirilmişti. Bu fona bir sonraki uzun dönem bütçesi (MFF) için yaklaşık 13 milyar euro ayrılması planlandı. Bu alandaki nihai hedef 2021-2027 dönemi için ortak savunmaya 22,5 milyar euro ayırmak. Ne var ki, ABD'nin dolaylı ve İngiltere'nin doğrudan katkıları olmadan bu hedefe ulaşılmasının zor olduğu belirtiliyor.
Henüz 'Avrupa ordusu' gibi bir yapıdan söz etmek için çok erken ancak özellikle Almanya ve Fransa arasında bu yönde yapılan entegrasyon girişimleri göze çarpmaya başladı.
Sprenger askeri alanda geriye Avrupa'yı ve İngiltere'yi birleştiren yegane resmi güvenlik rejimi olarak NATO'nun kalacağını belirterek şunu ekliyor:
"Öyle tahmin ediyorum ki; Johnson hükümeti, NATO müttefikliği ile Avrupa askeri müttefikliğinin birbiriyle rekabet içinde olacak iki olgu ve yapı olduğuna dair Amerikan algılarına oynayacaktır ve bu da Avrupa'nın savunma alanındaki girişimlerini zorlaştıracaktır"
Savunma ve güvenlik yeni Komisyon'un öncelikleri arasında
Kasım ayı itibarı ile Komisyon başkanı olacak olan Alman eski Savunma Bakanı Ursula von der Leyen de komisyon politikalarına "Avrupa güvenliğine entegre ve kapsamlı yaklaşım" başlığı altında yeni adımlar ekleneceğini duyurdu.
Bu adımlardan biri EDF'yi güçlendirmek ve bir diğeri dış politika konularında Nitelikli Oy Çoğunluğu (QMV) sistemini kullanmak. QMV ile; üye ülke sayısının yüzde 55'ini ve AB nüfusunun yüzde 65'ini temsil eden ülkeler uzlaştığında alınan kararın AB ortak politikası haline gelmesi kast ediliyor.
Uzay alanında ortak girişimler
Yeni Komisyon ayrıca 'Savunma Endüstrisi ve Uzay' başlığı altında yeni bir portfolyo oluşturacak. Bu alanda "Açık ve rekabetçi bir Avrupa savunma ekipmanları pazarı" oluşturulması hedefleniyor. Aynı çatı altında uzay programları geliştirilecek ve fonlanacak. Bu programlardan elde edilecek veriler ve son ürünler tüm birlik ülkelerinin kullanımına açık olacak. İngiltere de bundan yararlanmak isterse nasıl bir süreçle muhattap olacağı henüz bilinmiyor.
Macron Avrupa Güvenli Konseyi'nin kurulmasını istiyor
Avrupa'nın ortak savunması için en çok bastıran ülkelerin başında Fransa geliyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu alanda tüm diğer liderlerden daha hırslı ve iddialı gözüküyor. Avrupa'nın kurumsal ve yapısal olarak yenilenmesi çerçevesinde yeni bir savunma ve güvnelik antlaşması hazırlanmasını isteyen Macron, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) benzeri bir 'Avrupa Güvenlik Konseyi' oluşturmak bu yeni karar alma mekanizması içerisinde Avrupa Birliği'nin Rusya ve Çin gibi üyelerin veto ettiği alanlarda otonom adımlar atabilmesini istiyor.
Macron: İngilteresiz olmaz
Ağustos ayında Paris'te gerçekleşen G7 zirvesinde Macron, 'Avrupa hükümranlığı' meselesinin önemine vurgu yapmış, bu alanda gerekli adımlar atılmazsa dünya arenasında Avrupa'nın küçük oyuncu olarak ABD ve Çin gibi aktörlerin gerisinde kalacağı uyarısında bulunmuştu.
Macron Avrupa hükümranlığının en önemli ayağının savunma olduğunu ifade ediyor ve bu hükümranlık sahasının İngiltere'nin katkısı olmadan kurulamayacağını ileri sürüyor.
Brexit sonrası için bir plan var mı?
Ne Komisyon ne de 27 AB ülkesi şu ana kadar Brexit sonrası bu alanda nasıl bir işbirliği olacağına ilişkin detaylı bir gelecek vizyonundan bahsetmiş değil.
Kıtadaki iki büyük askeri güçten biri olan İngiltere'nin AB kurumlarından ve karar mekanizmalarından çıktıktan sonra Avrupa'nın güvenliğine ve savunmasına vereceği katkının hangi seviyede ve alanda olacağı önemli ölçüde belirsizliğini koruyor ve bu durum her iki tarafın çıkarları için de olumsuz bir tablo çiziyor.
İlişki çerçevesi May anlaşması ile belirlemişti
Euronews Türkçe'ye konuşan Avrupa Savunma Ajansı (EDA) yetkilisi Elisabeth Schoeffmann Brexit sonrası taraflar arasında savunma ve güvenlik alanında kurulması hedeflenen ilişki çerçevesinin Kasım 2018'de Theresa May hükümeti ile varılan Brexit anlaşması'nın 'Siyasi Deklarasyon' ekinde taahhüt edildiğini ifade ediyor.
Bu siyasi taahhüde göre savunma araştırmaları ve endüstriyel işbirliğinin spesifik projelerde enteroperabiliteyi (Muharebe sistemlerinin müşterek ve irtibatlı işlerliği ve karşılıklı kullanımı) arttıracak şekilde hareket edileceği belirtiliyordu.
Aynı siyasi deklarasyon altında İngiltere'nin Brexit sonrasında da EDA çatısı altındaki savunma araştırmalarına ve kapasite geliştirme çalışmalarına katılabileceği belirtilirken -her biri için ayrı onay verilmesi gerekecek olsa da- ajansın gelecekteki projelerine ortak olabileceği kaydediliyordu. Schoeffmann bunun için bir 'İdari Anlaşma' da yapıldığına dikkat çekerek benzer idari anlaşmaların Norveç, İsviçre, Sırbistan ve Ukrayna ile de yapıldığını dile getiriyor.
Elbette tüm bunlar İngiltere Parlamentosu, içerisinde siyasi deklarasyonun da bulunduğu May anlaşmasını onaylamış olsaydı bir anlam ifade edecekti. O durumda bile sıkıntı ek olarak sunulan siyasi deklarasyonun bağlayıcılığının anlaşmanın kendisi ile aynı düzeyde olmamasıydı. Sonuç olarak; anlaşma olsa dahi olası bir konjonktür değişimi nedeniyle verilen siyasi taahhütler tutulmayabilir.
İngiltere çıkarsa hedefler ile kaynaklar arasında uyuşmazlık doğacak
Avrupa Sayıştayı (ECA) yetkililerinden gelen son açıklamalarda AB'nin savunma alanında yapmayı hedeflediği yatırım ve harcamaların İngiltere'nin çekilmesiyle oluşacak boşluğu kapatmaya yetmeyeceği ve "Stratejik otonomi hedefi ile kaynaklar arasında ciddi bir uyuşmazlık doğacağı" belirtiliyor.
Her ne kadar bir önceki İngiltere Başbakanı Theresa May ve Başbakan Boris Johnson Avrupa güvenliği ve savunması konusunda işbirliğine devam edeceklerini belirtmiş olsalar da Brexit'in gerçekleşmesi halinde gelecekteki ilişkiler; bağlayıcılığı olmayan, siyasi değişikliklerden etkilenmeye açık ve karşılıklı güven üzerine kurulu bir yapıya dönüşecek. Olası bir anlaşmasız Brexit sonrası yaşanacaklar ise ilişkileri köklü şekilde bozabilir ve karşılıklı güveni zedeleyebilir.
Sert Brexit sonrası işbirliği farklı düzlemlere kayabilir
Bunlarla birlikte anlaşmasız bir Brexit sonrasında dahi İngiltere stratejik olarak çıkar gördüğü konularda gönüllü olarak çeşitli seviyelerde katkı sunmaya devam edebilir ve karşılığında AB'den ihtiyaç duyduğu ortak istihbari bilgileri elde edebilir.
AB'nin üye olmayan ve örneğin kişisel verilerin korunması gibi alanlarda aynı standartlara uymak zorunda bulunmayan bir üçüncü ülke ile ne seviyede güvenlik işbirliği yapmak isteyeceği ve ne tür bilgileri paylaşmaya istekli olacağı ise yine bir başka önemli soru işareti.
AB dışındaki üçüncü ülkelerin PESCO'da nasıl bir işbirliği yapabileceği konusu da netlik kazanmış değil zira Brüksel'in üçüncü tarafların katkısına açık olan ancak karar mekanizmalarında söz hakkı tanımayan işleyişi İngiltere'ye cazip gelmeyebilir.
Bu noktada 'gönüllü olmak'tan çok tarafların 'mecbur kalma' halinin önemli bir rol oynacağı düşünülüyor.
NATO iki taraf arasında yeterli işlevi görür mü?
NATO savunma konusunda Avrupa'nın ana arterini oluşturmaya devam edecek ve bu nedenle ABD ile olan müttefikliğin AB ile İngiltere'nin ortak buluşma noktası olmaya devam etmesi kaçınılmaz.
Son olarak, İngiltere Avrupa'da sadece savunma alanında kayda değer gördüğü birkaç ülke ile ikili anlaşmalar yaparak da kendisi için yeterli olacak bir portfolyo oluşturabilir. Böyle bir anlaşma hali hazırda Fransa ile mevcut. İngiltere Macron tarafından önerilip kurulmuş olan 'Avrupa Müdahale İnsiyatifi' (EII) grubunun bir üyesi.