Taner Ulutaş Arada Bir Kuzey’de Meltem şeklinde esmeye başlayan Mustafa Akıncı rüzgârı Güney’de de kendini hissettirmeye başladı. Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra önce Türkiye’de yaşanan ve KKTC’yi Yavru’luktan Kardeşliğe terfi ettiren değişime tanık olduk. Şimdilerde de bu değişim, Güney’de de kendini iyice hissettirmeye başladı. Akıncı, Eiden ve Anastasiadis’in yemeğini büyük puntolar ile veren Rum Gazeteleri, eskiden Güney’den Kuzey’e doğru, sert esen rüzgârların artık yerini yaz akşamlarında püfür püfür esen Meltem’e bıraktığını ima etti. Akıncı – Anastasiadis görüşmesindeki olumlu havaya, Rum ve Türk Sivil Toplum Örgütlerinden de destek geldi. Yağan yağmura karşın ‘Ara Bölgede’ toplanan halk, çözüm çağrısı yaparken, 52 yıllık kavga artık sona ersin ve Rumca konuşan halk ile Türkçe konuşan halkın iki federasyon bir çatı altında yaşam sürsün çağrısında bulundu. Bu dakikadan sonra yaz akşamlarında püfür püfür esip serinleten Meltem, yerini Lodos’a bırakır mı diye sorarsanız bakın onu bilmem ama sanmam derim. Şuanda Van Gogh’un tablosuna baktığım zaman gördüğüm güzelliğe benzer bir görüntünün yansıdığını ve Umut rüzgârlarının kendisini alabildiğince hissettirmeye başladığını söyleyebilirim. İsrail’in Tamar ve Navihan bölgesindeki gaz ve petrolü Türkiye’ye taşıyacak olan boru hattının idaresi için Türkiye’nin önde gelen Holdinglerinden Zorlu’nun adı geçiyor. Bu durum Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliğin suni olduğunu ve iş ticarete gelince iki ülkenin de bir arada iş yapabileceğini gösterir. Bunun yanı sıra birde sıvılaştırılmış gazın yalnız su ile gidebileceği düşünülürse ve bizdeki gibi Rum Kesimine de benzer boru hatları döşendiği gözlemlenirse birilerinin artık ‘GAZ’ çıkartmasına gerek kalmadığını da görürüz. Bence Türkiye’nin Amanos ve Toros dağları ile Beşparmak ile Trodos dağlarının oluşturduğu Kıbrıs altındaki çukurda binlerce yılın biriken fosillerden dolayı bir petrol denizinin oluştuğu kanaatindeyim. Petrol, Irak, Libya ve benzer ülkelere felaket getirdi. Ama bu defa galiba bu defa işe yarayacak ve buralarda çözümsüzlükten dolayı yaşanan felaketi çözüme taşıyacak düşüncesindeyim. Bugüne kadar çözüme androş koyanların Uluslar arası güçlerin oluşturduğu güç karşısında yaptıkları bentlerin fazla dayanamayacağı inancındayım. Akıncı’nın seçilmesinden sonra GSM operatörlerinin de roaming olayının çözümü için kolları sıvadığına tanık olduk. Maraş konusu da gündeme daha sık düşerken bu konuda halkın alıştırma moduna sokulmaya çalışıldığını görüyoruz. Sırada daha çok sınır kapılarının açılmasının olduğu dile getiriliyor. Kıbrıs haricinde dünyanın hiçbir ülkesinde ‘Utanç Duvarı’ kalmadığına vurgu yapılıyor. Son Mohigan gibi son Utanç duvarının bulunduğu Lefkoşa’daki Utanç Duvarının da yıkılması gerektiği belirtiliyor. Bu duvarın kevgire dönmesi için çok sayıda sınır kapılarının açılması gerektiğine özellikle vurgu yapılıyor. Uzun lafın kısası, eskiden görüşme odasına girilince biz çözüm yanlısıyız diyen ancak o odadan çıkıp bir iş yerinin açılışında ‘Mantin’ keserken bize toprak bırakmayacaklar. Bir karış toprak vermeyiz diyenler gitti. Onların yerine her iki tarafı memnun edecek. Adil bir çözüm deyip görüşme odasında ne konuşursa Festivallerde ayni şeyleri terennüm edenler geldi. Ve sanırım bu dik duruş her iki topluma da güven verdi. O zaman hadde hayırlısı. İnşallah bu defa çözüm sonrasında hadde şerefe, yassu griye fon deep deriz.