Malum geçtiğimiz gün Güney Kıbrıs’ta fanatik bir grup yine Kuzey Kıbrıs plakalı bir araca ve dolayısı ile aracın içerisinde bulunan 3 Kıbrıslı Türk’e, saldırıda bulundular, taciz ettiler..
Elbette bu faşist anlayışı tüm Kıbrıslı Rumlara mal etmek doğru değildir.
Emin olun ki bu fanatik grupların tavırlarından onlar da rahatsızlık duymaktadırlar.
Fakat şu çok açık ki, kendini bilmez ırkçı yaklaşım içerisinde olan bu gruplar azınlıkta da olsalar bu ve benzeri saldırıları Güney’de özellikle Kıbrıslı Türklere karşı yapıyorlar.
Ve bunu yaparken çekincesiz icra ediyorlar.
Peki ne demek çekincesiz?
Şu demek; bu çirkin tavırlarda bulunan fanatikler bu tür saldırılar sonrası maalesef yasaların öngördüğü şekilde değil tamamen duygusal reflekslerle Rum otoritesi tarafından korunuyorlar.
Yani vuruyorlar, kırıyorlar lakin yasalar nezdinde cezai bir uygulama ile karşı karşıya kalmıyorlar.
Bu da onlara bu yönde motivasyon kazandırıyor.
Korundukları bilincini yaygınlaştırıyor.
Malum hadisenin yaşanmasının hemen akabinde, Kuzey’deki otoritenin tepkisi Güney makamlarına bildirilmiş ve yasal önlemlerin alınmasını isteyen diplomatik girişimler yapılmıştır.
Bu girişimlerin akabinde Rum makamlarınca yapılan açıklamalarda, bu saldırının orada tesadüf eseri bulunan Türklere yönelik olmadığı ve Rumlara ait başka araçlara da saldırıda bulunulduğu bunu yapanların ise bir futbol takımının taraftarları olduğu bilgisi gelmiştir.
Olamaz mı?
Elbette olur.
Hatta bu magandaların Kıbrıslı Türkler ile birlikte 5 Kıbrıslı Rumun daha araçlarına saldırıda bulunmaları kabuledilebilir değil.
Üzüntü verici ve kaygı duyulması gereken bir hadise.
Ve/fakat Güney Kıbrıs’ta bu ve benzeri tavırlarla her an karşılaşabileceğimiz endişesi taşımak da istemiyoruz artık.
Sanırım bu endişemizi empati yaparak bizleri anlayabilir Rum makamları.
Zira bir vesile ile bu saldırılar farklı aralıklarla Kıbrıslı Türklere hiç hoş olmayan şekillerde yapılmaktadır.
Bunun önüne bir türlü geçilemiyor.
Peki neden?
Çünkü bu saldırıları gerçekleştiren gruplara caydırıcı nitelik taşıyan yasal mevzuatlar uygulanmıyor.
Ya da uygulanamıyor.
Haliyle bu durumdan onlar da cesaret alıyorlar.
Ve benzeri faaliyetlerini rahatça icra etmeye devam ediyorlar.
Dolayısı ile bu önlemi Güney Kıbrıs’ta alacak olan Rum makamlarıdır.
Rum polisidir, adli makamlarıdır.
Bu coğrafyada barışa inanmış,çözümü destekleyen halklardır.
Halklar ikna olmadan, bu süreci özümsemeden nihai bir ortaklığa adım atmak mümkün değil.
Önce bunun iyice idrak edilmesi gerekir.
Dolayısı ile Güney Kıbrıs’a bir vesile ile giden Kıbrıslı Türklerin her seferinde böylesi endişelerle karşı karşıya bırakılması hiç hoş değil.
Yarın bir gün adada sağlanan bir anlaşma ile bu coğrafyanın ortak paydaşları olacağız.
Bunun için yapılan çalışmalar var.
Ortaya konan emekler var.
Siyasi temaslar var.
Ama bunun sadece masada varılan mutabaktlarla gerçekleşemeyeceği de bir gerçek.
Halkların aktif katılımı olmadan adada bir birlikteliğin yürümesi çok da mümkün görünmüyor.
O zaman bunun fiiliyatta uygulanabilir somut adımlarla desteklenmesi gerekir.
Eğer eşit bir algıda ortak bir coğrafyanın yurttaşları olacaksak bu hassasiyetlerin karşılklı hissiyatlarla dikkate alınması ve bunun üzerinden politikaların belirlenmesi elzemdir.
Yoksa ikide bir Güney’de maruz kaldığımız bu ve benzeri saldırıları münferit hadiseler diye göreceksek veyahut algı bu şekilde geliştirilecekse ve bu sorunlar hasıraltı edilecektir, bilin ki bunun bir sonu olmayacaktır ve ileride daha büyük sorunlarla karşı karşıya geleceğiz.