Bu günkü yazım Serdar Bey'den.

Arif Alasya

Serdar bey kendisini eleştirenlere serzenişte bulundu.Ben de Serdar beyi eleştirenlerden biri olarak Serdar beyin söylemlerinden bir kısmını köşeme aktarıyorum..

UBP-DP Hükümet programının mecliste okunması sonrası:

Muhalefetin oyunun olumsuz olmasının normal olduğunu belirterek, ‘’CTP-ÖRP hükümetinin programını aynen okusaydık ona da hayır derlerdi” dedi. 

“UBP-DP hükümeti olarak, tek bir sözümüz var. o da; son 3 yılın CTP’li iktidarlarından bu ülkeyi çok daha iyi yöneteceğimiz sözüdür”

Türkiye ile ilişkilerin olması gereken seviyeye taşınmasının esas hedefleri olduğunu da belirten Denktaş; Türkiye ile ilişkilerin bozulmasının bir toplum mühendisliği projesi olduğunu belirterek, öncelikli projelerinin Türkiye ile ilişkileri güçlendirmek olduğunu söyledi. 

“Bu ülkede ekonominin gelişmesi, çarkın dönmesi, kendi ayaklarımızın üzerinde durmanın yolu, izole edilmiş bu ortamda Türkiye ile ortak pazar kurmaktan, ortak ekonomik zemini kurmaktan ve 300 binlik pazarı, 85 milyon 300 bine çıkarmaktan geçer”

“Rum istedi diye insan haklarını ayakaltına mı alacağım? Tabii ki hayır. İnsan haklarını bu ülkede ezdirtmeyiz”
“bu ülkede doğan, büyüyen, hayatında Türkiye’ye gitmemiş çocuk bu ülkenin vatandaşıdır

Türkiye devletine olan yakınlığım, sevgim ve inancım değişmez. Öyle bir evde büyümedim. Aramızdaki fark işte bu” 

Her fırsatta kullandığı cümle..’’ "Ankara ile görüş ayrılığımız yok ama bu imajın yaratılmaya çalışılması doğru değildir" 

Bayram öncesi bir açıklama:

Bir bayram öncesi ilk kez sadece maaş ödeyerek değil,Devletin geçmişten kalan sektörsel borçlarının büyük çoğunluğun uda ödeyerek UBP-DP hükümetinin farklı olduğunu fiilen göstermeye çalıştık..60 günlük süre içinde "maaşlar ödenemez" noktasından çıktık,2014 Aralık ayından beridir ödenmeyen piyasa borçlarını da ödedik. Üç gün öncesine kadar tamamen kendi öz kaynaklarımızla idare ettik.Ve neticede Türkiye'den yardım akışının başlaması ile siyaseten geleceğimizi düşünerek değil,siyaseten geçmişte düşünülmeyen vatandaşın durumunu da göz önünde bulundurduk.Bu yaklaşımın daha da faydalı olabilmesi adına da "iç dayanışma" adına KUZEY’DEN alışveriş yapılmaması beklentimi dile getirdim...Bir hatırlatma,bir öneri,bir beklenti....Olması gerekeni bir işaret belki..."Sen karışamazsın" diye başladı yaygara...Karıştığım yok...Elbette herkes özgürdür...Keşke GÜNEY' dekiler de bizim kadar özgür olsa...

Ve Mercedes alımlarından sonra :

"Bu arabalar kişilere değil devlete alınmıştır.
34 bin euro her biri için fiyat biçilmiştir ve her 30 bin km'yi dolduran araba iade edilerek yenisi ek bir ödeme yapılmadan alınacaktır. Tüm servis ve yedek parça değişimi satıcıya aittir.
Her bir arabanın aylık maliyeti 380 euroya gelmektedir. Ve 10. Yılda devlet yine yeni bir araba sahibi olacaktır.. Popülist yaklaşımlarla makam arabası almama politikasını sürdürerek neredeyse sürdüğümüz arabanın bedeli kadar servis ve parça parası ödemek yerine bu yöntemi tercih ettim...
Makam arabasını sadece resmi törenler ve resmi misafirler geldiğinde kullanan bir siyasetçi olarak kaynak savurganlığı yaptığımı düşünmüyorum.. Aksine devlet adına 10 yıl vadeli bir yatırım olarak görüyorum bu alımı... Dört aya yakın bir süre içerisinde sağlığa eğitime, devlete yaptıkları işlerden dolayı alacaklı olanlara, memura ve daha birçok kesime yönelik mükellefiyetleri yerine getirdikten sonra Devletin makamlarına da bu yatırım yapıldı... Boşa harcama yapıldığını düşünmüyorum..."

Bu açıklamalar bir tek harf bile ilavem yoktur..Takdir da karar da sizlerindir