Sn. Hasan Tacoy’a açık mektup.
Sn. Bakan,
Bu ülkede camiye gitmek, kuran okumak ya da oruç tutmak yasak mı?
Ya da şöyle sorayım bu ülkede camiye gidenlere, dinini öğrenmek isteyenlere engel olan biri mi var ?
Oruç tutup, Kuran okuyanı ellerinden tutup engel mi olunuyor ?
Ülke düşman işgali altında da camiler mi kapatılıyor?
Siz ülkede kimlerin oruç tutup, namaz kıldığından haberdar mısınız?
Gerçi nüfusumuzu bilmiyorsunuz ama kuran okuyanların sayısını biliyor musunuz?
Elbette ki, kimsenin size inancını kanıtlama zorunluluğu yok.
Kaldı ki, bu ülkede yalnız Müslümanlar yaşamıyor ve yaşayan Müslümanların da Allah ile arasındaki ilişkiyi sizin bilmenize ya da dizayn etmeye çalışmanıza da gerek yok.
O yüzden benim amacım da ülkenin inancını kanıtlamak değil.
Ancak merak ettim, hangi istatistik veriye dayanarak, hangi bilimsel temelde bu ülkede yaşayan insanların inançsız olduğuna karar verdiniz ki,
“Biz camiye giden, Kur'an okuyan, oruç tutan toplum oluşturmak istiyoruz. Bu da ilkokullardan itibaren verilecek din ve ahlak eğitimi ile gerçekleştirilebilir. Ayrıca çocukları din ve ahlak konusunda yetiştirmeye çalışan Yar-Der gibi duyarlı STK'ların da desteklenmesi gerekir.. "
Cümlelerini kurma ihtiyacı duydunuz.
Siz oruç tutmayıp, namaz kılmıyor olabilirsiniz.
Bundan dolayı da tüm toplumu öyle sanabilirsiniz.
Sizin dini vecibelerinizi yerine getirip getirmediğiniz hiç kimseyi ilgilendirmediği gibi saygı da duyarız.
Ancak sizden de bize saygı duymanızı bekleriz.
Hadi şu an herkesi inançsız görüyorsunuz.
Dedelerinizi, nenelerinizi de mi hatırlamıyorsunuz?
Onlar ne İngiliz döneminde ne de Rum yönetiminde dinlerinden, inançlarından vazgeçmediler de, şimdi birden ne oldu da inançsız oldular?
Yani Kıbrıslı Türkler, Hıristiyan bir yönetim altında bile Müslümanlıklarını koruyup, inançlarını yaşadılarsa, şimdi ne oldu da inançsız oldular?
Siz ne demeye çalışıyorsunuz?
KKTC’ nüfusunun büyük çoğunluğu Türkiye göçmeni, yani onlar da inançsızdı ve adaya gelerek Kıbrıs Türkünü de mi inançsız yaptılar?
Yoksa amacınız sadece insanlara siyasal İslam’ı mı dayatmak?
Eğer amacınız o ise, kusura bakmayın ama siz kendi halkınızı hiç tanımamışsınız.
İngiliz’e, Rum’a boyun eğmemiş bir halk, sizin (!) siyasal islam dayatmanıza asla boyun eğmez ve asla geçit vermez.
Bir çok konuda naif davranıp ses çıkarmaya bilir.
Ancak söz konusu inançlarının dizayn edilip, siyasal bir İslam’ın dayatılmasıysa, hele ki çocukları mevzu bahis ise, hiç boyun eğmez.
Din adı altında daha bilişsel gelişimini tamamlamamış küçücük çocukların zihinlerinin bulandırılmasına asla izin vermez.
Küçücük çocukları, o medet umduğunuz “dergah” gibi, “dernek” gibi , kurs gibi gerici yapıların eline hiç terk etmez.
Bu halk buna izin vermez…
Gerçi siz Hükümet olduğunuzu ve eğitimin devlete ait bir yükümlülük olduğunu, ayrıca laik ve evrensel değerlere uygun çağdaş bir ülkede eğitim vermek için şerefiniz üzerine yemin ettiğinizi unutup, bu tür gerici oluşumlardan medet umuyor olabilirsiniz.
Ancak biz, “Din eğitimi” adı altında Türkiye’de Ensar Vakfında 42 erkek çocuğa yapılan tecavüzleri de unutmadık, Kıbrıs’ta SEVDOST DER başkanının istismar davasını da.
Ve bunlar gibi yüzlerce vakayı da unutmadı bu halk.
O yüzden biz, çocuklarımız ilime bilime dayalı çağdaş eğitimle ,sorgulayan ve kendi doğrularını kendileri bulan nesiller olarak yetişsinler istiyoruz.
İnancını bile kendi isteği ile araştırıp öğrensin istiyoruz Sn. Bakan!!!
Eğer gerçekten gaileniz bu halk ve çocuklarımızsa, bırakın halkın ve çocuklarımızın inancını sorgulayarak küçük yaştan itibaren çocuklarımıza siyasi İslam modelini dayatmayı.
Sorgulayan çocuklar yetiştirin.
Eğer sorgulayan nesiller yetiştirirseniz, onlar her tür bilgiye ulaşıp, dinlerini de, ilimlerini de en doğru şekilde öğrenirler merak etmeyin.
Biz Atatürk’ün çocuklarıyız ve O’nun ilkeleri doğrultusunda yetiştik.
Dolayısıyla ne bilimden ve çağdaşlıktan uzaklaştık ne de inancımızdan.
Çocuklarımız da bu ilkeler ışığında ,çağdaş bir eğitimde yetişsin istiyoruz.
Evrensel değerlerde yetişip, tüm dinleri öğrensin ve kendi inancını inandığı için severek öğrensin istiyoruz.
Dayatıldığı için değil.
Siz çocuklarınızı ya da varsa torunlarınızı bu umut bağladığınız “dernek ve dergahlara” teslim eder misiniz bilmem ama bizim gericiliğe, sapkınlığa ve hurafelere kurban edeceğimiz çocuklarımız yok Sn. Bakan.
Ayrıca unuttuğunuz bazı değerleri de hatırlatmak isterim.
Bu toplum ne dinsizdir ne de ahlaksız.
Dinini en güzel şekilde inandığı değerlerde yaşar ve yaşatır.
Çalmadan, haram yemeden, kalp kırmadan, insanları ötekileştirip ayrıştırmadan ve kimseyi inancı üzerinden sorgulayıp yargılamadan.
Bu aynı zamanda ahlaklarının göstergesidir.
En büyük ahlak bilgisi de, çocukları, ilime ve bilime dayalı, çağdaş bir eğitim sisteminde yetiştirmektir.
En büyük ahlak, çocuklara dini bilgilerini de çağdaş eğitimle vermektir.