Bugün Ulus’un doğum günü

Oshan SABIRLI

O olmadan geçen bir gün, hatta 1 yıl daha. Aradan tam 8 yıl geçti. Tam 8 yıl önce bugün, Ulus Baker Lefkoşa’da toprağa verildi. Yine sıcak bir yaz günüydü. Yine hüzün çökmüştü Lefkoşa’ya. Aslında Ankara’da da ağır bir hava vardı. Henüz yaşlı kategorisinde bile değildi Ulus, Hayatına bir başka ironisinde, o, doğduğu günde toprağa verildi…

Trajediler ile dolu bir hayatta, kocaman bir yürek göçerken,

Kıbrıs Türk Toplumuna çok şey kandırabilecekken Ulus Baker,

böbrek ve kalp yetmezliğinden hayata gözlerini yumdu.

Daha iyi bakılsa, Daha iyi beslense, Hastalığına teşhis daha önce konulsa, Kıbrıs’a gelse kurtulabilir miydi Ulus Baker? Bunların cevabını vermek için artık çok geç. Film gibi bir yaşam içinde, babası Sedat Baker’in trajik ölümü, Sonrasında annesi Pembe Marmara’nın kansere yenik düşüşü, Hayatın akışının bir anda değişmesi ve Ulus’u Ulus yapan değerler… O her iki ölümü de en ağır şekilde yaşadı ve boş verdi hayatı. Başkalarının bildiği gibi değil, kendi bildiği gibi yaşamayı seçti. Varlık içinde yokluk, yokluk içinde varlık buldu kendine. Kah paralı, kah aç geçirdi günlerini. Ulus, Kıbrıs’ta birçok kişinin hiç duymadığı, bilmediği bir Kıbrıslıydı. trajedilerle geçen ve yine trajediler ile yaşamı son bulan bir akademisyen, bir sosyolog, bir kültür adamı, kendi bildiği gibi yaşayan bir insandı. Mezarlık ziyaretlerini çok fazla sevmesem, Çok fazla mezarlığa gitmesem de beni çağırdığını hissettim Ulus’un. Lefkoşa Mezarlığında, gömülü olduğu mütevazi mezarı bu yıl çok fazla ziyaretçi bulmadı. Her gittiğimde çeşitli armağanların, votka şişelerinin, kasetlerin, müzik  CD’lerinin bulunduğu mezar bu yıl geçen yıllara oranla oldukça sessizdi. Ancak sevenleri onu ölüm yıldönümünde farklı aktivitelerle anmaya devam ediyor. Toplumun kaplıları dışında, kendi çemberini oluşturan, Kendi çemberi içerisinde ise sonuna kadar yaşayan birisiydi o. Kimine göre sorumsuz, tembel, rahat, saf, Kimine göre özgür, paylaşımcı, Kimine göre garip, anlaşılmaz, çatlak, Kimine göre ise bilge bir kişilikti. Bugün biz yine Ulus Baker’i anacayız. Üstelik onun doğum gününde ve toprağa veriliş tarihinde. Onun acısını bencilce yüreğimin derinlerinde hissediyorum. Hayatta olsaydı, bana, karakterimi kültürüme çok şey katacaktı. Sıkıştığımda, takıldığımda ansiklopedi gibi bu bilge adam başucu kaynağım olacaktı. Onun kadar rahat, kendimle barışık olmayacaktım belki, Belki sırf bu yüzden bile ona çok kızmaya devam edecektim. Ancak hem bana, hem de dünyaya çok şey katacaktı. Biliyorum.