Sinemalarda gösterime giren “Unutursam Fısılda” isimli Çağan Irmak filmi hakkında, geçtiğimiz günlerde sizinle duygu ve düşüncelerimi paylaşmıştım. Çağan Irmak’ın diğer tüm filmlerini seyretmiş olmama karşın, iş yoğunluğumdan olsa gerek, sinemada görmeye fırsat bulamadığım bir diğer film ile geçtiğimiz akşam rötarlı da ola buluşma fırsatı buldum. Farklı bir göç hikâyesini, Aidiyet duygusu içerisinde, toplumsal baskıları, Eksikliklerimizi gözler önüne seriyordu film. “Dedemin İnsanları”ndan bahsediyorum. Şu an film sinemada gösterilmese de, bu filmi muhakkak tüm Kıbrıslıların görmesi gerek. Çektiğimiz acıları, bozulan psikolojimizi ve aile yapımızı, umut ve umutsuzluklarımızla, hatta korkularımızla buluşup, iç dünyamız ile yüzleşebileceğimiz bir film aslında “Dedemin İnsanları”. 2003 yılında sınırların yeniden karşılıklı geçişlere açılması ile tahmin edilemez hikâyeler yaşandı bu topraklarda. Kanla sıvanan, barut kokusu hala gitmemiş bir coğrafyada, dost ve düşman kavramları arasında filizlenen çocukluğumuz, gençliğimiz, umutsuzluklarımızı, kini ve öfkeyi büyüttü. Oysa film Akdeniz’de, Ege’de, Türklerle Yunanlıların, Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumların ne kadar çok benzettiğini bir kez daha hatırlattı. Dün, Arabahmet’te veya Lokmacı Barikatı dolaylarında gezerken gördüğümüz kediler aklıma geldi. Dini olmayan, sınır tanımayan kedilerin ne denli özgür olduğunu düşündüm. Kâh AB toprağında, kah kimsenin tanımadığı uluslararası literatürlere “işgal toprağı” olarak geçen ülkem coğrafyasında, dinlerimiz ve dillerimiz ayrı da olsa da, biz Kıbrıslılardan çok, Kedilerin ve kuşların özgürlüğü tattığı gerçeğini fark ettim. Birbiri ile savaşan, birbirini öldüren, binlerce kaybın olduğu bir savaş coğrafyasında, göçmen olan yüz binlerce Kıbrıslı, 30 yıl sonra göç ettikleri topraklara bir turist gibi gitme şansı buldu. Hatta 30 yıl önce terk ederken bıraktığı çocukluk anılarını, eski aile fotoğraflarını sapasağlam teslim aldı eski düşmanlarından. Ela, filo mou, arkadaş gibi yabancı kelimelerin, bozuk şivelerde ruhumuzu delip geçen samimiyetlerini de hissettik savaş çığırtkanlığı yapan, kin kusan söylemlerde. “Dedemin İnsanları” “Gavur olmak” üzerine bir film. Tam da Kıbrıslı Türkleri anlatıyor. Ne Türkiye’ye ne Kıbrıs’ın güneyinde bulunan insanlara yaranamamışlar. Kimse gerçekten sevmemiş, saymamış, inanmamış, dinlememiş kendilerini. Anavatan, Yavruvatan söylemlerinde hem bir dikta rejimi hissetmişiz yaşamlarımızda. Bizi sevdiğini söyleyenlerin, etle tırnak olduğunu savunanların şüpheci bakışlarında biz de aslında kullanıldığımızı hissetmişiz çoğu zaman. Rüştümüzü ispatlama çabamız yeniden göç dalgaları yaratmış. Bu kez, anne babalarımızın doğduğu topraklardan, tamamen gurbet diyarların hayalini, bizi biz olduğumuz için, becerilerimize göre bizi seveceklerini düşündüğümüz çok uzak diyarlara kaçmayı düşünmüşüz ve kaçmışız. Bir şişemiz de olmamış uzaklara gönderip hayal edip, bekleyip çocukluğumuzu bize geri verecek umutlar için. Bugün kendinize bir fırsat verin ve hayatınızın 118 dakikasını bu filme ayırın. Pişman olmayacaksınız. [review]