TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki bölgeli federal modelin sürdürülebilir bir çözüm sağlayabileceğine inanmanın sadece bir "yanılsama" olacağını söyledi.
Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak gerçeklere dayanmasıyla mümkün olacağını belirten Çavuşoğlu, bu nedenle müzakere edilen iki devletli anlaşmayı düşünmenin zamanı geldiğine inandıklarını vurguladı.
Çavuşoğlu, Küresel Gazeteciler Konseyi’nin yayın organı Küresel Medya dergisine; Yukarı Karabağ, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Libya başta olmak üzere dış politikada 2020 yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"KIBRIS TÜRKLERİ BİR ÇÖZÜME ULAŞMAK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPTILAR"
Kıbrıs meselesine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Çavuşoğlu, önceki Kıbrıs müzakerelerinin adanın iki ortak sahibi arasındaki ortaklığı yenilemeyi amaçladığını ancak federasyona yönelik çabaların 50 yıldan fazla süre boyunca herhangi bir sonuç veremediğini kaydetti.
Çavuşoğlu, "Başarısızlığın basit bir nedeni var. Kıbrıs Rum tarafı, adanın ortak sahipleri olan Kıbrıslı Türklerle iktidarı ve serveti paylaşmak istemiyor." ifadelerini kullandı.
GKRY'nin, Kıbrıs Türkleriyle ortaklık nedeniyle sözde "üniter devletten" vazgeçmek istemediğini belirten Çavuşoğlu, bu nedenle iki toplumlu, iki bölgeli federal modelin sürdürülebilir bir çözüm sağlayabileceğine inanmanın sadece bir "yanılsama" olacağını söyledi.
Çavuşoğlu, Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak gerçeklere dayanmasıyla mümkün olacağını belirtti.
Bu nedenle, müzakere edilen iki devletli anlaşmayı düşünmenin zamanı geldiğine inandıklarını vurgulayan Çavuşoğlu, ekimde Kıbrıs Türklerinin Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı seçerek iki devletli çözüm konusunda müzakere etme isteğini dile getirdiğini belirtti.
Bakan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Tüm bu yıllar boyunca Kıbrıs Türkleri bir çözüme ulaşmak için ellerinden geleni yaptılar. İyi niyetleri, çabaları tecrit ve ambargo ile iade edilirken Kıbrıslı Rumlar 2004 yılında AB üyeliği ile ödüllendirildi. Kendilerini kısır bir döngüye kilitlemek ve kendilerine dayatılan statükoyu kınamak istemiyorlar. Çitle çevrili Maraş kentini açma kararı bu tavrın bir yansımasıdır. Kent, 46 yıldır Kıbrıs Türk makamlarının iyi niyetinin bir işareti olarak kapalı tutuluyor."
Maraş'ın çitle çevrili kısmı ile ilgili 2019'dan bu yana devam eden envanter çalışmasının olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, bu çalışmanın sonuçlarını dikkate alarak Kıbrıs Türk Hükümeti'nin tüm şehri açmayı planladığını ve başından beri mülkiyet haklarına saygı gösterileceğini vurguladığını kaydetti.
Çavuşoğlu, Maraş'ı yeniden canlandırma kararında Kıbrıs Türk makamlarını desteklediklerini belirterek, "Şehir uluslararası hukuka göre açıldıktan sonra, umut, barış ve bir arada yaşama sembolü olacaktır." dedi.
DOĞU AKDENİZ
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de barış ve istikrarı sağlamaya kararlı olduğunun altını çizerek "Attığımız olumlu adımlarla bunu tekrar tekrar göstermeye çalışıyoruz. Ne yazık ki, Yunanistan iyi niyet çabalarımıza karşılık vermiyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin çabalarına rağmen Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de gerilimi tırmandıran hareketlerini hatırlatan Çavuşoğlu, "Yunanistan, adil bir çözüme ancak ikili müzakerelerle ulaşılabileceğini biliyor ancak AB'yi bir koç olarak kullanmanın daha karlı bir yol olduğuna inanmak istiyor. Gerçeklik, Yunanistan'ın inandığı şeyle uyuşmuyor. Sürekli diyalog çağrılarımıza devam ediyoruz, aynı zamanda haklarımızı da koruyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, 10-11 Aralık 2020'de yapılan Avrupa Birliği (AB) Konseyi toplantısı öncesinde Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Fransa'nın Türkiye'ye karşı yaptırım uygulanması için AB'ye ciddi baskı uyguladığını bildiklerini belirterek bazı üye devletlerin kararlı ve sorumlu tutumu sayesinde bu fikrin çoğunluk tarafından benimsenmediğini kaydetti.
Bakan Çavuşoğlu, "Önümüzdeki dönemde AB'den beklediğimiz şey, bazı üye devletlerin dar çıkarlarına değil, daha büyük stratejik çıkarlarına öncelik vererek vizyoner bir duruş benimsemektir. AB'nin Türkiye-AB ilişkilerinde diyalog ve olumlu gündem yaratarak ilerleme kaydetmesini bekliyoruz. Türkiye bunun için her türlü çabayı desteklemeye hazırdır." ifadelerine yer verdi.
ABD İLE İLİŞKİLER
Çavuşoğlu, ABD Başkanlığına seçilen Joe Biden'ın görevlerini hem iç hem de dış olarak kritik bir zamanda üstleneceğini belirtti.
İlk işaretlerin, salgına ve diğer önemli iç meselelere karşı mücadelenin Biden yönetiminin önceliği olacağını gösterdiğini kaydeden Çavuşoğlu, öte yandan uluslararası arenada da acil dikkat gerektirebilecek birçok acil sorunun olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, Türkiye ve ABD'nin karşılıklı çıkarlara ve ortak değerlere dayanan köklü ve zaman içinde test edilmiş bir ittifaka sahip olduğunu belirtti.
Bakan Çavuşoğlu, ABD'nin geleneksel tarafsız duruşuna bağlı kalması durumunda Doğu Akdeniz gibi diğer bölgesel meselelerde yapıcı rol oynayabileceğine de işaret etti.
ABD'nin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve YPG gibi terör örgütleriyle eylemsizliği veya iş birliğinin Türkiye'nin ulusal güvenliği üzerinde doğrudan sonuçları olduğunu belirten Çavuşoğlu, yeni ABD yönetimini bu konularda acil harekete geçmeye çağırdı.
Çavuşoğlu, "Her halükarda, diyalog ve diplomasi yoluyla anlaşmazlıklarımızın üstesinden gelmemiz gerektiğine inanıyoruz. Tehditlerin ve yaptırımların dilinin bu kadar önemli bir ilişkide yeri yoktur." ifadelerini kullandı.
ABD yönetiminin Türkiye'ye karşı "ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA)" yaptırım kararlarını kınayan Çavuşoğlu, "Giden ABD yönetiminin, ikili ilişkilerimizi ve bölgedeki kendi çıkarlarını feda etme riski pahasına iç siyasi çıkarlara boyun eğmeyi seçmesi talihsiz bir durumdur. Türkiye elbette bu karara karşı gerekli adımları atacak ve uygun gördüğü bir şekilde ve zamanlamada misilleme yapacaktır. ABD'yi bu ciddi hatayı derhal düzeltmesini bekliyoruz ve teşvik ediyoruz." dedi.
Öte yandan Çavuşoğlu, iki ülke ilişkilerini etkileyen olumsuz sorunları ele almak için Biden'ın dışişleri bakanı adayı Antony Blinken ve ekibi ile birlikte çalışmayı dört gözle beklediklerini söyledi.
DAĞLIK KARABAĞ
Dağlık Karabağ ihtilafının nedeninin, bir ülkenin diğerinin topraklarını işgal etmesi nedeniyle uluslararası hukukun açık bir şekilde ihlal edilmesi olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, mevcut duruma 30 yılın ardından gelinmesinin üzücü olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, Ermenistan'ın saldırılarına rağmen Azerbaycan'ın hızlı ve kararlı şekilde kendini savunduğunu, işgal altındaki topraklarının önemli bir bölümünü kontrol altına aldığını ve çatışmanın 9 Kasım 2020'de ortak deklarasyonla 44 gün sonra sona erdiğini hatırlattı.
Bu bildirinin her şeyden önce, "Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'a ait olduğunu" tekrarladığını, 7 ilçenin tamamını hak sahibine iade ettiğini, ateşkes kurduğunu ve bir milyon Azerbaycanlı yerinden edilmiş kişinin evlerine geri dönmesini öngördüğünü belirten Çavuşoğlu, "Ortak deklarasyon, Minsk sürecinin yıllar içinde ürettiği fikir ve ilkeleri de geniş ölçüde yansıtmaktadır. Minsk Grubu yine de gerekirse bir rol oynayabilir. Eş başkanlar nesnel, yapıcı olmalı ve geçmişte sürecin kötü performansından ders almalıdır." dedi.
Çavuşoğlu, bölgede kalıcı barış sağlamak için gerçek bir fırsat penceresi açıldığının altını çizdi.
Bununla beraber sadece çatışmanın son 44 gününe odaklanmanın ve Azerbaycan'ın kültürel mirasının, tapınaklarının, altyapısının, ekonomisinin ve ekolojisinin son 30 yıllık yıkımını göz ardı etmenin "yanıltıcı" olacağını vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Azerbaycan'ın davetine yanıt olarak, ateşkese uyumun sağlanması ve yeniden yapılanma için çalışmaya devam edeceğiz. Ateşkesi izlemek için Rusya ile ortak bir merkez kurduk. Bu ateşkes çok önemlidir ve korunmalıdır. Bundan sonra Ermeni tarafının bu ateşkese ve ortak deklarasyonda kabul edilen koşullara uymasını, yeni maceralardan kaçınmasını ve Azerbaycan'ın işgal altındaki tüm topraklarda egemenliğini tanıyacak kalıcı bir siyasi çözüme giden yolu açmasını bekliyoruz. Anlaşma devam ederse ve Azerbaycan-Ermeni Pisti gelişirse, bu durum Türk-Ermeni pistine olumlu yansıyacaktır."
Çavuşoğlu, bölgedeki istikrarın Ermeni halkı ve Ermenistan için de iyi olduğunu ve Türkiye'nin uzun süredir devam eden bölge vizyonunun tüm ülkeler için "kapsayıcı bir iş birliği ve ortak refah alanını" öngördüğünü belirterek "Bu nedenle Azerbaycan'ın 6 ülkenin bölgesel formatı için girişimini destekliyoruz. Bu, barış ve refah için bölgesel mülkiyeti artıracaktır." değerlendirmesini yaptı.
LİBYA
Libya'da siyasi çözüm ve Türkiye'nin bu konudaki tutumuna ilişkin değerlendirmelere de yer veren Çavuşoğlu, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) liderliğindeki siyasi süreci desteklediğini, Libya siyasi diyalog Forumu'nun ilk sonuçlarının olumlu olduğunu ve Libyalıların 24 Aralık 2021'de seçim yapma kararını memnuniyetle karşılığını belirtti.
Çavuşoğlu, Forumun başarısının üyeleri arasındaki uzlaşma düzeyine ve tüm paydaşların pozisyonlarının hizalanmasına bağlı olduğunu kaydetti.
Bölünmüş yasama organını birleştirmek için çabaların da mevcut olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, hem Trablus hem de Tobruk'tan 130 Temsilciler Meclisi üyesinin Fas'ın Tanca kentinde bir toplantı düzenlediğini hatırlattı.
Çavuşoğlu, Libyalıların Libya liderliğindeki ve Libya'ya ait bir siyasi çözümü gerçekleştirmek için meseleleri kendi ellerine alma konusundaki samimi çabalarını takdir ettiklerini ancak siyasi ilerleme ile sahadaki askeri durum arasındaki güçlü bağımlılığın göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Ateşkesin korunması gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, "En başından beri, Libya'da devam eden çatışmaya askeri çözüm getirme girişimlerini kararlı bir şekilde reddederek konumumuzu vurguladık. Krize askeri bir çözüm yok. Türkiye durumu dengede tutmasaydı, Libya siyasi süreci bu kadar uzun süre engelleyerek kaosa sürüklenecekti. Bu amaçla, Libya içi diyaloğa desteğimizi sürdüreceğiz ve uygulanabilir, kapsayıcı, kalıcı ve barışçıl bir siyasi çözüm için fırsat penceresini açık tutmaya devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"BAKANLIĞIM, AŞI İLE İLGİLİ DEVAM EDEN ÇALIŞMALARI KÜRESEL DÜZEYDE YAKINDAN TAKİP EDİYOR"
Çavuşoğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınını kontrol etmek için Türkiye'nin en başından beri son derece gayretli davrandığını ve güçlü sağlık altyapısının sağladığı kaynakları harekete geçirerek bu ciddi tehdide etkili bir şekilde karşı çıktığını belirtti.
Türkiye'nin salgınla mücadele konusundaki çaba ve çalışmalarına ilişkin detaylara yer veren Çavuşoğlu, ayrıca Türkiye'nin çeşitli ülkelere tıbbi tedarik sağlama konusunda "sorumlu, insan merkezli, vicdani ve ilkeli bir yaklaşım" benimsediğini de vurguladı.
Çavuşoğlu, dünyanın dört bir yanından tıbbi tedarik taleplerini karşılamak için son derece ciddi çaba gösterdiklerini belirterek "Bugüne kadar Türkiye, ister tıbbi ekipman satın almak ister ihracat yapmak ve bağış yapmak için izin şeklinde olsun, 158 ülkeden talep aldı. Türkiye'nin şimdiye kadar 156 ülkeye dayanışma elini uzattığı için mutluyuz. Bireysel ülkelerin yanı sıra, 11 uluslararası kuruluşun taleplerini karşıladık." ifadesini kullandı.
Öte yandan Çavuşoğlu, Türkiye'nin gıda güvenliği sorunlarıyla karşı karşıya kalan ülkelere yiyecek sağladığını, mülteciler, yerinden edilmiş insanlar, engelliler, ebeveyn bakımı olmayan çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere savunmasız gruplara özel yardım programları uyguladığını ve bazı gelişmekte olan ülkelerde, yerel kaynakları kullanarak kişisel koruyucu materyal üretimi için mentorluk programları düzenlediğini belirtti.
Kovid-19 ile mücadelede 30 ülkede, yaklaşık 50 Türk şirketinin de Kovid-19 salgınına karşı mücadelede destek sağladığını belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'nin bugüne kadar Kovid-19 ile mücadele için uluslararası çabalara yaptığı katkı, Türkiye'nin sadece mutluluk zamanlarında değil, aynı zamanda belada da güvenilir bir ortak, arkadaş olduğunu bir kez daha gösterdi." değerlendirmesini yaptı.
Çavuşoğlu, Kovid-19 aşısını tüm dünya nüfusuna tedarik etmenin önemli olduğunu vurgulayarak "Bakanlığım, aşı ile ilgili devam eden çalışmaları küresel düzeyde yakından takip ediyor. Türkiye ayrıca Kovid-19'a karşı bir aşı geliştirmek için kendi araştırmalarını yürütmektedir." dedi.