Hükümet edenler, Hükmedenler yani, Kimlere, nasıl, nerede hükmedeceklerini bilmeyince; Neden hükümet ettiklerini unutunca, Ve çevrelerinde dolaşan açgözlülerin; Yamukluğu, Yalancılığı, Yalakalığı, Gammazcılığı sayesinde, ‘Ne oldum delisi’ paranoyası da bastırınca; Bizim gibi, Midesinden bir yerlere bağlı olanları, Okumayan, Bilgisiz, Bilinçsiz, Kör kütükleri… Üretmeyenleri yani. Dünyada olup bitenlerden habersiz olanları, Hükümranlıkları altına alarak, Hükümet yerine, Hükümdar oluverdiler. Ve onlara göre demokrasi; Başkaldıranları, karşı duranları, hak hukuk arayanları, Dövmek, Uslandırmak, Yola getirmek için kullanılan sopadır. Böyle bir demokrasi anlayışı içinde, Dört beş yılda bir mazlumların önüne konulan sandık; Nenemin çeyiz sandığından çok daha ucuzdur. Ülkemizde; Seçim olayına yüksekten, kuşbakışı bakınca, manzara şöyledir: ‘Gelecekler bu kapıya, s…tir etmezsem ne olayım’ ‘Para guzzum para, veren düdüğü çalar.’ ‘Tam on beş oyum var, bin liradan eder on beş bin, ver parayı al mazbatayı.’ ‘Üç çocuğumdan birini alsaydılar işe, şimdi hatırladılar bizi, b…kumu yesinler.’ Ve daha neler söylenir neler. Sömürüye karşı, halkın hükmedenlere gösterdiği ahlaksız tepki. Anlaşılmaz olan şu: Her seçim öncesi yaşananlara rağmen , Her seferinde aldatılmış olanların bir çoğu yine de, bile bile, bu sefer olur umuduyla, Kapı kapı gezen vezirlerin, nazırların sözlerine bir daha kanarlar. Ve bu gibilerde kandırılmak alışkanlık haline gelir. Beş yıl çabucak geçer, Bir beş yıl daha; Sıkıntılar, yokluklar içinde beklemeye devam ederken kimisi bu dünyadan cennete göç eder. Kimisi de; Dünyamızın bu köşesindeki cehenneme avdet eder. Devletin gözden çıkardıkları; İşsizler, Fukaralar, Yarı aç yaşayanlar, Çaresiz hastalık pençesinde sağlık hizmeti alamayanlar, Zamlanan her şey için devlete vergi veren yurttaşlara, Bu ramazan ayında; Hurili, perili, şaraplı cenneti vermek için din-diyanet yarışa girer. Hade, hep birlikte koşalım cennete doğru…