Kıbrıslı uysaldır; Ağır başlıdır, şakacıdır; Barışçıdır, Hoş görür, sinirlenmez, Vurmaz, kırmaz, dökmez, saçmaz, Çok şey istemez, Sakindir, sessizdir… Yavaştır! Saftır ve herkesi kendi gibi zanneder. Kıbrıslının bu iyi huylu karakterinden yararlanmak isteyenler, bizi “koyun “ sananlar hep aldanmışlardır! Ancak; “ yavaş atın tekmesi ağır olur” dedikleri, ağırdan da ağır tekmeyi sırtlarında hissedenler, acı ile sağa sola kaçıştılar. “Cesurluğun yarısı kaçmaktır " demişler! Ya öbür yarısı… Öbür yarısı ihanettir, kancıklıktır, ayak oyunlarıdır, kumpastır, tuzaktır… Kalkınmış ülkelere bir bakar mısınız? Sekiz milyon nüfuslu, Konya İli kadar bir yüzölçümü olan Hollanda, Türkiye’den on misli fazla üretim yapmaktadır. Özellikle tarım ve süt ürünleri ihracatından çok paralar kazanıyor. Hollanda peynirleri markadır ve pahalı olmasına karşın “ peynir ekmek gibi “ satılmaktadır! Neden? Üreticisine; çiftçisine, hayvancısına sonsuz olanaklar tanır. Her türlü yardımı, sübvansiyonu yapar, teknik altyapıyı planlar ve uygular! Kim yapar bütün bunları? Devlet yapar, hükümetler yapar! Avrupa Birliği ülkelerinde, hükümetlerin en fazla korktuğu eylem, çiftçilerin eylemidir. Çiftçiler tarım makine ve araçları ile sokaklara döküldü mü, hükümetler de dökülür, dağılır, Tarım Bakanı mutlaka istifa eder. Kısacası çiftçiler, tüm diğer meslek ve sivil toplum örgütlerinden çok daha fazla etkilidir. Bundan dolayı hükümetler çiftçilerin gönlünü hoş tutmak için, onların bir dediklerini iki etmezler! Böylece üretim artar, dış satımdan daha fazla kazanan ülke, üreticisine adam gibi bakar! Bizde üretilen ne kaldı? Az biraz patates, biraz narenciye, süt, hellim, sera sebzeleri falan filan! Kuraklık olmazsa biraz da arpa… İşte o kadar! İflas etmemek için direnen birkaç yüz üreticiye bakamayan, onları desteklemekten aciz devlet ve hükümetler! Çiftçiler, hayvancılar öfkelenince … “ Nush (*) ile uslanmayanı etmeli tekdir (**), tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diyerek, kırdılar, yıktılar! Bu küçücük ülkenin yazarları, çizerleri, aydınları, uzmanları hep uyardılar, hatırlattılar, ikaz ettiler… … “Sırtınızı başkalarına dayamayın! Kendi işimizi kendimiz yapalım.” Geldiğimiz yere bakar mısınız? Bizim Cumhurbaşkanımızı yok saydılar! “Gel, bizi kurtar” diyerek Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sarıldılar… Ben, Cumhurbaşkanlığı seçimlerimizde, oy pusulasının üzerine, açık adımı- soyadımı da yazarak, oyumu Recep Tayyip Erdoğan’a vereceğim. Bizim adaylarımız lütfen alınmasınlar! (*) Nush Arapça öğüt. (**) Tekdir-Azarlama, paylama.