Cevaplanması gereken sorular yanıt bulmadıkça...

Derviş DOĞAN

12/14,yaşında bir çocuğun üzerine bomba düzenekleri yerleştirdiler ve onu sokağa saldılar.

Git öldür ve öl dediler.

Bir düğün evinin kapısına bıraktılar.

Pimini çektiler üzerindeki bombaların patlamasını sağladılar.

29’u çocuk olmak üzere toplam da  54 kişinin hayatına son verdiler.

Belki bu sayı daha da artacak.

Yüze yakın insanı yaraladılar.

Gaziantep’i kana buladılar.

80 milyon insanın yine yüreğini dağladılar.

Bu nasıl bir vicdansızlıktır?

İzahı yok.

Önlerine geleni yakıp yıkıyorlar.

Mahsum insanları öldürüyorlar.

Bunları yapanlar  insan olabilir mi?

Olamaz diyorum ama, maalesef insan kılığına girmiş yaratıklar sürüsü bunlar.

Gözleri dönmüş.

İnsanlıktan çıkmış hayvanlar sürüsü.

Hatta onlara hayvan bile demeye dilim varmıyor.

Herbiri birer kan emici olmuş.

Bir sürü insan görünümlü yaratık ortalarda geziniyor.

Peki kim bunlar?

Tarikatlar, şeyhler, şıklar, cemaatler.

Nasıl bu hale gelmişler?

Kimler bunlara göz yummuş?

Kimler bunları desteklemiş?

Türkiye içerisinde örgütlenmelerine olanak sağlamış?

Beslemiş, lojistik destek sağlamış, hastanelerinde tedavi olanakları vermiş?.

Türkiye’nin belli başlı kentlerinde örgütlenip  hücre evleri kurmalarına göz yummuş?

İşte Türkiye önce bu soruların cevaplarını bulmalı?

Zira bu cevaplarla yüzleşmedikten sonra bu sıkıntıların giderilmesi pek mümkün değildir.

Bunu birçok boyutta ele almak mümkündür.

Özellikle Türkiye’nin Suriye politikası içinde boğulması ve bunun sonuçlarını irdelemekle işe başlanabilir.

DEAŞ dedikleri ya da halk arasında İŞİD diye bilen sözde islami terör örgütünün ve benzeri unsurların öncelikle Türkiye’de kendilerine bu kadar rahat hareket etme alanı bulmalarının sebepleri ile yüzleşilmeli.

Neden?

Hafızalarımızı şöyle bir yoklayalım.

Hatırlayacaksınız Türkiye’de İŞİD, (DEAŞ) kaynaklı şiddet eylemleri yoğunlaşmaya yüz tuttuğu zaman dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğu çıkmış ve bunlar için bir grup kızgın genç ifadeleri kullanmıştı.

Bunlara gözü dönmüş teröristler diyememişti, onca masum  insanı katlederlerken.

Ve yine hatırlayalım, Paris katliamı sonrası yaşamını yitiren onca insanın üzerine başta Gaziantep olmak üzere Türkiye’nin belli başlı kentlerinde İŞİD(DEAŞ) sempatizanlarının oluşturduğu uzun konvoylarla sevinç gösterileri yapılmıştı.

Ve bir kez daha hatırlayalım, bu terör örgütüne mensup insanlar Türkiye Cumhuriyeti Devletine ait hastanelerde tedavi ediliyor haberlerini görüntülü olarak yine Türkiye basın yayın organlarında günlerce gördük ve okuduk.

İstanbul’un göbeğinde bir piknik alanında yüzlerce  İŞİD( DEAŞ) sempatizanının toplanıp cihat çağrısı yaptıkları görüntülerini  de yine Türkiye televizyonlarından izledik.

Dönelim 15 Temmuz darbe girişimine ve sonrasına..

Türkiye İçişleri Bakanı Efkan Ala diyor ki 81 ilin Emniyet Müdürünün 74’ü FETÖ yapılanmasının içinde.

Yani 84 illi Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde  74 ilin Emniyet Müdürü FETÖ terör örgütü bağlantılı.

Başka ne diyor Sayın Efkan Ala, 7 bin kadrolu MİT’in 6 bin 500’ü de FETÖ bağlantılı olduğunu  tespit etmişler.

Bu duruma göre öyle anlaşılıyor ki devletin kontrolü FETÖ diye tanımlanan terör örgütünün insiyatifindeydi.

Peki buradan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz?

Lakin ondan önce şu sorulara cevap bulmalıyız yine..

84 ilin 74 ilinde FETÖ bağlantılı Emniyet Müdürlerini oraya kimler atadı?

7 bin elemana sahip MİT’in 6 bin 500 elemanını o görevlere gelmesini kimler sağladı?

Peki sonuç?

Sonuç ortada.

Bugün bu örgütler  Türkiye’de insanları acımasızca öldürüyorlar..