Detay Gazetesi olarak geçtiğimiz günlerde Merkezi Cezaevi hakkında TDP Lefkoşa Milletvekili’nin gündeme getirdiği iddiaları manşetine taşıdık. Bu haberde özellikle şartlı tahliye konusunda çarpıcı ifadeler yer alıyordu. Bu haberi okurken, kendimce bir kez daha cezaevinin ıslah kabiliyeti olup olmadığını sorguladım. Hatta uzun zaman önce bir avukat arkadaşımın anlattığı bir olay aklıma geldi. Avukat arkadaşım bir müvekkilinin başından geçen olayı anlatmıştı. Ülkemizde üniversite eğitimi gören bir genç, Türkiye’den kendisine tek bir adet extacy göndermiş. Bu uyuşturucu posta görevlileri tarafından postada yakalanmış. Ardından yapılan inceleme doğrultusunda, bu genç gözaltına alınmış ve cezaevine gönderilmiş. Hikâye her gün gazetelerin 2’inci ve 3’üncü sayfalarından tanık olduğumuz hikâyeler gibi. Her gün birçoğunu medyadan takip ediyoruz. Bu avukat dostumun anlattığı hikâyenin devamında kendine tek bir extacy (yalnızca aspirin büyüklüğünde bir hap) gönderen bu gencin cezaevinde yaşadıkları çok daha çarpıcı şekilde karşıma çıktı. Avukat dostum, gencin yasa eli ile suça itildiğini söylüyordu. Üstelik gencin bu ülkede uyuşturucu konusunda hiçbir bağlantısının olmadığını ve sırf bu yüzden uyuşturucuyu (takriben değeri 50-100 TL olmalı) Türkiye’den kendisine gönderdiğini kaydediyordu ve cezaevinde gencin yaşadıklarına dikkat çekiyordu. *** Genç cezaevine yalnızca bir extacy ile düşmesi nedeni ile dalga konusu olmuş. Üstelik cezaevinde çok daha yüklü uyuşturuculardan tutuklananlar bu hükümlüye “yakın zamanda çıkacaksın, al sana numara, istediğin kadar uyuşturucu talep et, adımızı ver yeter” şeklinde davranmış. *** Cezaevinin ıslah etme konusunda “ne kadar başarılı” olduğunu gözler önüne seren bir diyalogdan alıntılardı bunlar. Yasalarımızın ve cezaevinin gram ve miligramlarla yakalanan gençlerin sicillerine işlenen uyuşturucu suçlarının birçok kişinin hayatını kararttığını, onları ıslah etmekten ziyade onları suça ittiğini görebiliyoruz. Bu gençler cezasız kalsın demiyorum. Hatta verilecek cezaların ibret verici olmasını sonuna kadar destekleyenlerdenim. Ancak çözümümün doğru olmadığı gün gibi aşikar. Bu ülkede maalesef uyuşturucu en önemli gerçeklerimiz arasında. Uyuşturucu bağımlılığının artış gösterdiği, kullanıcıların yaş oranının giderek düştüğü, bağımlılık tedavi olanaklarının, tedavi merkezi olmaması nedeni ile fayda etmediği, içici ve satıcıların ayni kefede bulunduğu gözlemleniyor. Alternatif ceza yöntemlerinin bir an önce yürürlüğe konulması şart. Maalesef merkezi cezaevinin hiç kimseyi ıslah edebilme gibi bir konumu yok. Her hükümet döneminde, cezaevine neşter vurulacağı iddia edilse de, balık istifi gibi hükümlülerin iç içe yaşadığı sürekli ifade ediliyor. Uyuşturucunun bir devlet politikası olmaması, daha birçok ocağı yakacak, ıslah edilmesi için dava okunanlar normal yaşama yeni torbacılar (uyuşturucu satıcıları) olarak geri dönecektir.