Çiftetelli ve sirtaki zamanı

Oshan SABIRLI

Çocukluğum Geçitkale’de geçti. Geçitkale’de ailemin yaşadığı evin hemen karşısında bulunan şehitler abidesi yıllarca adeta evimin bir parçası gibi oldu. Üstelik çocukluğumun geçtiği o mekan ve hemen yanı başında olan çocuk parkı hayatımın şekillenmesinde de önemli bir mekandı. Orasının sembolik bir anlamı olduğunu, daha inşaat aşamasında, taş bloklar dikilirken anlatılanlar ile tanık olmuştum. Ben savaşı yaşamadım ama çevremde bulunan bir çok yakınımın 15 Kasım 1967 tarihinde Kıbrıs’ın güneyinde bulunan Geçitkale (Köfünye) ve Boğaziçi köylerine yapılan Rum – Yunan saldırılarının farklı hikayelerini duyarak büyüdüm. Tam 24 kişinin yaşamını kaybetmesi, 90’lık Mehmet Emin Ağa’nın üzerine gazyağı dökülüp yakılması ve benzer trajik hikayeler ile büyüdüm. Tanıdığım onlarca kişi ölümle burun buruna yaşarken şehit kelimesi ile böyle buluştum. Çocuk ruhumda şehitlerin benden yaşça çok büyük olduğunu düşünüyordum hep. Savaşın büyüklerin savaşı olduğu bilincinde, düşmanlar tarafından öldürülen kişilerde nefretin büyütüldüğü bir eğitim sisteminde büyüdüm. Büyüdüm ve savaşın toplum üzerinde ne büyük yaralar açtığını anladım. Üstelik “düşmanda” da benzer yaraların, benzer paranoyaların, benzer güvensizliklerin olduğunu fark ettim. *** Benim gibi, belki de sizin gibi sıradan insanların, yaşanan acılara yalnızca kulaktan duyma veya göz tanıklığı ile sahip olduğunu da anlamam geç oldu benim için. Şu anda kalbimin derinlerinde, şehit aileleri gibi kayıp yakınlarının acılarını da duyumsuyorum. Üstelik bu acıları yaşayanların yıllarca yüreklerine taş bastıkları, suskun gözlerle bazı tarihlerden nefret ettikleri ile de anlamam geç oldu. Toplum için, tarih kitapları içinde yazılan olayların insani boyutlarının renginin çok güçlü olduğunu da biliyorum. İşte sırf bu nedenle bile barışın, kin ve nefretten çok daha güçlü bir duygu olması gerekliliğine inanıyorum. *** Dün bir kez daha tank, top, tüfekli askeri resmi geçit törenleri vardı. “Dosta güven, düşmana korku verdi” bu geçit törenleri. Bugün Rum basınında yeniden Türk Savaş Uçakları Rum Hava Sahasını ihlal etti haberleri yayınlanmıştır. Üstelik Kıbrıs Sorunu’nun bir “işgal” sorunu olduğu haberleri de yer bulmaya devam ediyor Rum basınında. Hatta Cumhurbaşkanı’nın 20 Temmuz ile ilgili yaptığı açıklama “itiraf” şeklinde de sunuldu Rum gazetelerinde. *** Bizim Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olarak acılarımızın taptaze olduğu günlerden geçiyoruz. Savaşlarda birçok Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum yaşamını kaybetti. Üzerinden 41 yıl geçmiş olmasına karşın savaşın acısını en ağır şekilde hissedenler var. Özetle artık savaşın yıldönümleri yerine ortak barışın kutlamalarının zamanın çoktan geldi de geçiyor. Artık çiftetelli ve sirtaki oynamayı bilmek ve kaybettiklerimize kan ve barut yerine, huzur içinde karanfiller sunmak gerek.