Son günlerde çocuklarla ilgili dinlediğim, görüntülerini izlediğim, aklımın almakta zorlandığı haberler hayatımdaki etkisini günler, geceler boyunca sürdürüyor. Düşüncemden, beynimden kovmaya ne kadar çabalasam da başaramıyorum. İzlerken kanımı donduran bu haberler, içimde kalan tek tük aydınlıkları da karartmaya yetiyor. O kadar ki, kış günlerinde özlemle beklediğim sabah güneşi bile o karanlığı aydınlatmaya muktedir olamıyor.
Dil alışkanlığından olsa gerek, “Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?” diyoruz ve nedense başımıza gelen kötülüklerin faili olarak hep başkalarını suçluyoruz. Böyle bir eğilimimiz var. Suçlayacak birini bulamayınca da doğaya, dünyaya saldırıp onu suçluyoruz. Aslında “dünyayı ne hale getirdik” diye sormalıyız kendimize. Her şeyi ile en güzel şekilde donatılmış, tüm olanaklarıyla insanoğluna sunulmuş bu gezegeni bile isyan ettirerek yörüngesinden kaydıran, dengesini bozan biziz. O kadar mükemmel şekilde yaratılmış ve canlıların hizmetine sunulmuş dünya o kadar kirletilmiş ki!.. Hem de kendini dünyadaki canlıların en değerlisi sanan insan tarafından…
Muhakkak ki her insana böyle bir suçu yüklemek, bu şekilde tanımlamak ve genellemek haksızlık olsa da yine bir gerçektir ki son zamanlarda artan çirkinlikler, sapkınlıklar, insan suretinde yaratılmış her varlığa insan denemeyeceğinin de kanıtıdır. En alçaltıcı sıfatlar bile bu insan müsveddeleri için kullanılmaktan utanır, hicap duyar.
Bu konuyla ilgili olarak geçen yıl da bir yazı yazmıştım. O zaman da sapık bir adam (pedofil) komşusunun üç buçuk yaşındaki kızına cinsel tacizde bulunduktan sonra öldürüp çöp bidonuna atmış sonra oradan çıkarıp ve ormanlık bir alana gömmüştü. Uzun araştırmalar ve sorgulamalar sonucu yakayı ele veren sapık tüyler ürperten olayı adım adım anlatmış ve hasta olduğunu söylemişti. Evet… O bir ruh hastasıydı. O bir PEDOFİL… Halk diliyle SÜBYANCI ydı. Sadece bu mu?.. Onun gibi daha birçok çocuk bu tip insanların tacizine uğramış, neticede ya öldürülmüş ya ömür boyu sosyal, psikolojik sorunlarla boğuşmaya mahkûm edilmiştir. Bundan daha vahim, daha çirkin, daha ahlaksız, daha vicdansız bir şey olabilir mi? İnsan demeye bin şahit isteyen bu sefil yaratıklar henüz bebek sayılan, daha hayatı tanımaya fırsat bulamamış çocukların yaşam hakkını ahlaksız hevesleri uğruna elinden alabiliyorlar.
Son zamanlarda bu tip olaylar dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye ve adamızda da daha sık görülmeye başlamıştır. Bu sebepledir ki ayni konuyu bir daha hafızalara getirmeyi, ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaşan ve kendini gizlemeyi beceren, karakterini bilmediğimiz hasta ruhlu insanların başımıza getirebileceği felâketleri önleyebilmek için bir uyarı olur amacıyla gerekli görüyorum.
Nedir şu Pedofili denilen ruh hastalığı? Nasıl tanıyacağız pedofilik kişilik yapısına sahip olanları? En doğrusu bunu uzmanlarından öğrenmek olacak kanaatindeyim.
* Pedofili ya da sübyancılık, yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlıktır. Pedofilik bireylerin aile içinde ve dışında sosyal ilişkileri kısıtlıdır. Daha çok içe kapanık, eşi ya da ailesiyle sıcak ilişki kuramayan, sosyal açıdan olgunlaşmamış kişilik özelliklerine sahip oldukları uzun yıllardır belirtilmektedir. Pedofililer- tipik olarak- yetişkin cinsel ilişkiden zevk almakta güçlük çekerler. Özgüvenleri eksik olabilir ve çocuklarla ilişkiyi yetişkinlere nazaran daha az tehdit edici bulurlar. Eğilimleri karşı cinse olduğu kadar kendi cinsine de olabilir.
Pedofilik bireylerin eylemlerini yaptıkları ortalama yaşlarının 40-70 yaş arası olduğu gösterilmiştir. Pedofili olgularının eylemlerinde genellikle zor kullanmadığı, aksine önce masum dokunma sonra uygunsuz dokunma, açık resimler gösterme, porno izletme gibi birçok fizik manipülasyon uyguladıkları gösterilmiştir. Bu bireyler için internet ortamından bilgi edinme, mağduru belirleme ve ilişki kurma, fantezi geliştirme, diğer sapkınlığı olan kişilerle bağlantı kurma gibi birçok istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için bir araç olmaya başlamıştır. Bu konuda aileler çok dikkatli olmalıdır.
Diğer istismar çeşitleriyle karşılaştırıldığında en ağır yaralar cinsel istismara bağlı gelişir. Çocuk bu travmayı ömür boyu unutamaz. Yapılan araştırmalar özellikle erkek çocukların ilerde istismarcı olma risk taşıdığını belirtmektedir. Çünkü istismarcıların birçoğu ergenlik öncesi dönemde istismar edilmiştir. İstismara uğrayan çocukları bekleyen diğer risk ise alkol ve madde bağımlılığıdır. Bunun yanı sıra yetişkinlikte çeşitli cinsel işlev problemleri yaşama riskleri vardır. Çocuklar travmaya çok çeşitli tepkiler verebilir. Kısa vadede veya uzun vadede travmanın etkileri farklı şekilde ortaya çıkabilir. Depresyon, uyku bozuklukları, kabus görme, ağlama krizleri, iştahın kesilmesi veya artması, altına kaçırma gibi farklı davranışlar ortaya çıkabilir. Aileler, çocuklarının davranışlarında bir değişiklik hissederse, çocuklarını dikkatli şekilde gözlemeleri, gün içine kimlerle vakit geçirdiklerini öğrenmeleri ve takip etmeleri gerekiyor. Eğer bu belirtiler daha da artarsa mutlaka uzmandan, pedagogdan profesyonel bir destek almaları gerekiyor.
Bu yüzden çocuklarınızın kimlerle vakit geçirdiğini takip edin. Çevrenize yeni taşınan bir komşu varsa ve çocuğunuzla çok ilgiliyse, o komşu hakkında biraz bilgi toplayın. Çocuğunuzun arkadaşlarıyla iletişim içinde olun ve son zamanlarda garip davranışları var mı arkadaşlarından öğrenin. Çocuğunuzun yakınındaki kişilere karşı dikkatli olun. Çocuğunuzla iletişim içinde olun. Onunla iletişiminiz bozuksa profesyonel destekle iletişiminizi geliştirin. Çocuklarınızın davranışlarını gözlemleyin. Bir şeyden şüphe ederseniz doğru şekilde konuşmaya çalışın. (Alıntı)