Yıllardır, Kıbrıs sorunu ile ilgili, bir “Milli Dava” söylemi duyarım. Söyleyen taraf, kendisini “milliyetçi” olarak adlandırınca da, bu söylemin, milliyet ile ilgili olduğunu düşünürdüm hep. Sonra bir baktım ki, durum hiç de benim anladığım gibi değilmiş. Bu söylemi kullananların büyük bir bölümü , bizim anladığımız anlamda kullanmıyormuş “Milli Dava” söylemini. Meğerse onlar “Milli” deki “li” yi ek olarak kullanıyorlarmış. Asıl vurgu “Mil” deymiş. Elde tutulan toprak parçasını çevreleyen uzunluğun, kaç “mil” oluşuyla ilgiliymiş sürdürülen dava. Hele ki, söz konusu olan sahil ise, dava, daha çok milli oluyormuş meğerse. Dava, çok milli olunca , mal mülk konusunun çözümü de, global olmalı tabi ki! Yoksa, kendilerini milli zengin yapan o çok milli toprakların hesabı nasıl verilebilir ki? Hadi diyelim kılıfına uydurulup, bu çok milli mal mülkün hesabı verildi. Peki bu “Milli Dava” savunucuları, çok milli topraklarımız(!) üzerine yapılan onca gece kulübü, onca otel ve casino sahibine, hak sahibi olmadan mal mülk dağıttıklarına, hesap verebilecek cesaretteler mi? Ne de olsa, global işçi çalıştıran ve global hizmet veren bu işletmelere, izini de, işletmenin yapıldığı çok milli toprakları da, bu “milli dava” savunucuları verdi. Hiç hakkı olmayanlara, eş, dost diyerek, siyasi çıkar bekleyerek, malı mülkü bu, “milli dava” savunucuları dağıttı. Öyleyse, hesabını nasıl verecekler? Malları gerçek sahiplerine verseler, bu işletmelerin sahipleri hesap soracak; vermeseler, malların gerçek sahipleri, uluslar arası hukuk ile hesap soracaklar. O yüzden de, mal mülk sorununun global yolla çözülmesini savunmaktan ve eldeki çok milli davayı, karambolle kaynatmaktan başka çare yok. Böylece bir taşla, iki kuş birden vurulmuş olacak. Hem eldeki çok milli toprakların, malın, mülkün, hesabı verilmeden elde kalacak; hem de, haksız yere dağıtılanın hesabı verilmeyecek. Tabi ki, adamlar, olası bir çözümü, taşla, tüfekle de olsa engellemeye kalkar. Ne de olsa, mal, canın yongasıdır. Hele ki; çok milliyse.