Siyasetin keşmekeşi içerisinde Cumhuriyetçi Türk Parti’nin durduğu noktayı sorgularken CTP’nin iktidara geldiği o noktaya kadar; ezilen bir parti, direnen bir parti gördüm hep. Yıllar yılı CTP’li bireyler için çocukluk anılarıma kazınan, “vatan haini”, “Rumcu” ve “komünist” yakıştırmaları ile darbe yiyen, kamuda donanımlı, deneyimli insanlar olmasına karşın, hiçbir zaman yükselmeyen, yükseltilmeyen, her fırsatta alaşağı edilen vatandaşlarımızdı CTP’li vatandaşlar. Gazetelere zorla verdirilen istifa yazılarını da unutmamalı toplum. “Artık CTP ile ilişkim kalmamıştır” ibarelerini hatırlamalı CTPliler. Baskının ne anlama geldiğini unutmamalı. Bir avuç kişiyken, ideolojileri, vizyonları ve söylemleri ile geçmiş ve bugün arasında CTP’de değişti. Açıkçası çocukluk zamanlarımda, sağ ve sol kavramını bilmezken, “Rumcu” solda “Anavatancı” sağda konumlandı benim için. Gün geldi, devran döndü, siyaset rüzgarları değişti bu topraklarda. Ezilen, iş verilmeyen, yükselmesine izin verilmeyen CTPliler de artık yarış içerisinde buldu kendilerini. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği çökünce, sosyalizm kavramı ve aslında özellikle komünizm kavramı itici güç olamamaya başladı değişen dünya düzeninde. Bu kez Sovyetlerin küllerinden doğan bir Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği’nin temelinde ise sermayenin serbest dolaşımı şekillenmeye başladı. Bu kez CTP’nin de yüzünü Sovyetlerden Brüksel’e dönmesi yadsınamazdı. Öyle de oldu. CTP’nin parti disiplini, birbirine kenetlenmesi ve insani yönü beni kendine hep hayran bırakmıştı. Emeği, emekçiyi, insani değerler ile hatırlaması, muhatap sunması, ilgilenmesi önemliydi. Hiç unutmam, Talat Cumhurbaşkanı seçildiği zaman Saray’da da değişim başladı. Bir gazeteci olarak, Denktaş’ın ardından basın mensupları için tahsis edilen bir odanın, sunulan bir bardak suyun veya çayın önemi büyüktü benim için. Bu adeta bir değişim gibiydi. Emeğe farklı bir saygı hissiyatı… Sonraları bir şeyler değişti CTP’de. Ben mi çok önyargılı oldum, yoksa kibir mi sardı dört bir yanı? Yılların Oktay Kayalp’ı hatta yılların Sümer Aygın’ı kibir yüzünden kaybetmedi mi bu parti içerisinde? Belediyelerin düşüşlerini gözlemlediğimizde “kendini beğenmişlik”, “bu dağları ben yarattım” yaklaşımlarındaki siyasilere seçmenleri derslerini vermedi mi? Halktan koptukları için, emekten, işçiden koptukları için, hatta basından koptukları için yenilgi elde etmediler mi? “Yıldızlı Belediyecilik” sloganı kötüydü. Slogan kibirliydi… Beklentileri çok yüksek tuttu ve çakılması da ayni sertlikte oldu. CTP’de hala kibirli, hırslı kişilerin olduğunu çok net görüyorum. Üstelik etkin rollerde… Bu kez CTP’de yeni bir sınav var. CTP’de ayni kibir sürecek mi Sibel Siber’in yarışında? Siber kibirlere alet edilecek mi dersiniz? Siber kurban edilecekmiş gibi hissediyorum... Yarış resmen yarın başlayacak. Bu yarış içerisinde daha çok yazıp çizeceğiz. Şimdi kim galip gelecek göreceğiz…