Cumhuriyetçi Türk Patisi (CTP), su konusunda belediyelere ortak mücadele çağrısında bulundu.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Suyun belediyelere satış fiyatının 2.3 TL/ton olarak belirlenmesi, belediyelerin teknik ve idari kayıpları da göz önünde bulundurulduğunda,
- Yurttaşlarımıza sunulacak perakende satış fiyatlarının şu anki fiyatlarla karşılaştırıldığında aşırı derecede yüksek olmasına ve/veya
- Belediyelerin verili koşullarda zararına su dağıtma zorunluluğu ve geçiş döneminin daha ilk aylarında batma riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açacaktır.
Bu riskleri mümkün olduğunca azaltabilmek için CTP Mayıs ayında yaptığı açıklamada somut bir öneri ortaya koymuş ve belediyelerin, geçiş döneminde, özellikle kayıp kaçağı minimize edecek yatırımlar yapılıncaya kadar, bütçede halihazırda var olan, bu konu için ayrılmış 15.5 milyon TL kullanılarak desteklenmesini talep etmiştir.
Bu açıklamanın ardından Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Sayın Serdar Denktaş, 23 Mayıs 2016 tarihinde Cumhuriyet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “belediyelerin kayıplarını tartışmaya hazırız” demiş, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Sayın Çavuşoğlu ise 27 Mayıs 2016 tarihinde, “belediyelerden maliyet unsurlarının neler olduğunu bize sunmalarını istedik. Bu raporun sunulmasının ardından sıkıntıların aşılması için nasıl yardım edebileceğimiz konusunda çalışma yapacağız” diyerek Sayın Denktaş ile koşut biçimde merkezi idarenin belediyelere destek sağlaması yönünde yeşil ışık yakmıştır.
Buna karşın Sayın Çavuşoğlu, 9 Haziran 2016 tarihinde Meclis’te kendisine yöneltilen soruya bu kez “ben sübvansiyon yöntemine karşıyım. Böyle bir destek yapılmayacak” şeklinde yanıt vermiştir.
Bu tutarsız yaklaşımı anlamlandırmak mümkün değildir. Hükümet, tüketicileri aşırı perakende su satış fiyatlarını ödemek ve belediyeleri de batma riskiyle karşı karşıya bırakmak pahasına, 15.5 milyon TL’lik bu amaçla ayrılmış bütçe kalemini başka amaçlarla kullanmak mı istemektedir? Yoksa hedef, yaşanan süreçte, halkın su konusundaki haklı hassasiyetini kullanarak, belediyeleri dize getirmek ve bu yolla bir yandan sağ siyasetin bu ülkede yıllardır yaptığı gibi “biz hiçbir şey yapamayız” anlayışını besleyerek Kıbrıs Türk halkının özne pozisyonunu tahrip etmek, diğer yandan da belediye seçimleriyle ilgili siyasi rant elde etmek midir?
Bu şartlar altında hükümet, belediyeleri halkın su ihtiyacını ve “suyu istemiyorlar”, “Türkiye’ye karşıdırlar” gibi demagojik ve gerçekle ilgisi olmayan iddiaları bir yana bırakmak suretiyle,
- Belediyelerle derhal diyalog kurarak teknik çalışmaları süratle tamamlayıp, hükümet iradesiyle, ortak bir perakende satış fiyatı belirleme,
- Uygulama safhasında, defalarca sorulmuş olmasına karşın bir türlü açıklanmayan ancak beklenenden yüksek maliyet bileşenlerinden oluştuğu tahmin edilen 2.3 TL’lik fiyatın, ilk ay sonunda DSİ’nin ödediği tüm faturalar dikkate alınarak gözden geçirileceğini ve bu fiyatın yüksek olduğunun tespit edilmesi halinde Geçiş Dönemi Protokolü’nün somut veriler ışığında bir Ek Protokol’le revize edilmesi için gerekli girişimleri yapacağının sözünü verme,
- Bütçedeki 15.5 milyon TL kullanılarak, belediyelerin kayıp kaçaklarını giderecek yatırımlar yapılıncaya kadar sübvansiyon desteği vereceğini açıklama yönünde adım atma yükümlülüğü altındadır.
Bilinmelidir ki bu yükümlülük yerine getirilmeksizin belediyeler üzerinde kurulan ve şu anda yoğun biçimde devam ettirilen baskılar ve halkın su konusundaki haklı hassasiyeti de kullanılarak yürütülen “Türkiye’nin suyunu istemiyorlar” demagojisiyle kısa sürede belediyeler dize getirilebilir ancak orta vadede bunun sonucu, Kıbrıs Türk halkının kurumlarının zayıflatılmasından ve yurttaşlarımızın yaşam koşullarının daha da kötüleştirilmesinden başka bir şey olmayacak, bunun vebali de tabii ki bugün hükümet edenlere ait olacaktır.
Bu düşüncelerle, ciddi bir baskı altında oldukları ve halkın suya duyduğu ihtiyacı sahiplendikleri için abonelik sözleşmesini karşılaşacakları mali güçlüklere karşın imzalayan ve imzalayacak olan tüm belediyelerimize, hangi siyasi partiye mensup olurlarsa olsunlar, Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği çatısı altında, yukarıda belirtilen üç noktanın sağlanması için birlik ve beraberlik içinde mücadele etme ve Kıbrıs Türk halkının kurumlarının ve yurttaşların haklarının korunması için bu mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz.
Cumhuriyetçi Türk Partisi