DAÜ-SEN BASIN AÇIKLAMASI:
HÜKÜMET, YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN GEREĞİNİ YAPMIYOR VE KAMUOYUNU YANILTIYOR
Halkımız 2020 yılının Mart ayında COVID-19 nedeniyle tümden evlere kapanmıştı. Birkaç ay sonra sağlıkçılarımızın üstün başarısıyla salgının ülkemizde durdurulması sağlanmıştı. Ancak bazı çevrelerin öngörüsüzlüğüyle baskılanan Bakanlar Kurulu, 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren ülkemize karantinasız girişlere izin vermiş ve salgın yeniden başlamıştır.
DAÜ-SEN ile diğer sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin öncülüğündeki 2020 Haziran ayındaki miting ve eylemlerde bu uygulamaya karşı çıkmıştı. O gün söylediklerimizi 1 yıldır tekrar ediyoruz: Kuzey Kıbrıs’ı COVID-19’suz, yani güvenli bir alan kılabiliriz. Bu ise turizmi ve yükseköğretimi yeniden ve tam teşekküllü çalıştırmak için fırsattır.
Sendikamızın 2020-2021 Güz Dönemi’nde yüz yüze eğitimi başarmak için yaptığı önerileri de bu yöndeydi: Yerel bulaşı bitirelim, karantinalı girişlerle öğrencilerimizi ve hatta ailelerini bir program dahilinde ülkemize alalım. Bu olmazsa eğitimin çevrimiçi şekle kayacağını defalarca söyledik. Ancak Hükümetin kararı bu olmadı ve güvenli ülke yaratılması yönündeki politika 1 Temmuz’dan sonra terkedildi. Hükümet, güvenli ülke politikasını terk etmesine rağmen, Eylül 2020’de eğitimin yüz yüze olacağı yönündeki söylemlerine devam etti ve maalesef birçok alanda faaliyet gösteren iş sahibi ve işçi insanlarımızı boş vaatlerle yanılttı. İzlenen bu tutarsız politikanın sonucunda, yükseköğretim çok büyük oranda çevrimiçi oldu. Eylül 2020’ye gelinmeden Sendikamız hükümeti defalarca uyarmıştı.
Dahası, giderek artan yerel vakalara ve bu bağlamda sağlıkçıların uyarılarına, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesinin kararlarına duyarsız kalan hükümet yüzünden, daha Güz Dönemi bitmeden ülke tümden kapandı. Yani DAÜ-SEN’in öngörüleri tümden gerçekleşti, uyarılarının yerinde olduğu ispatlandı.
Bugün ise 2020 yılının yaz aylarındaki tartışmaların ve söylemlerin tekrarlandığını görmekteyiz. Yaz aylarından farklı olarak bu tartışmaları evlerimizde kapalı halde, SARS-CoV-2’nin çeşitli mutasyonlarının ülkemize geldiği bir halde yapmaktayız. Yani hükümetin ve ona fikir verenlerin siyaseti tümden iflas etmiştir. Tek değişen şey aşılamanın yavaş da olsa başlamasıdır.
Bakanlar Kurulu bir süre önce mezuniyet durumundaki öğrencilerin uygulama dersleri ve stajlarının yüz yüze yapılmasına yönelik bir karar almıştır. Buna ek olarak öğretimin %40 oranında çevrimiçi, %60 oranında ise yüz yüze yapılmasını kararlaştırmıştır. Benzer bir karar Güz Dönemi için de alınmış ancak uygulanamamıştır. Peki Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ne karar almıştır? YÖK ise ihtiyaçları imkanlarla imtihan edip mantık çerçevesinde bir karar almıştır. YÖK kararı üniversitelere olabildiğince esneklik sağlamakta, teorik derslerin mümkün olduğunca çevrimiçi yapılmasını tavsiye etmektedir. YÖK bununla da kalmayıp uygulamalı eğitimlerin “azami dikkatin gösterilmesi ve sıkı tedbirlerin alınması” şartıyla öğrenciler seyreltilerek, gruplara ayrılarak yüz yüze yapılabileceğini söylemektedir.
Bugünkü şartlarda KKTC Bakanlar Kurulu’nun %40 çevrimiçi, %60 yüz yüze kararının uygulanması mümkün müdür? Bu karar yerel bulaşın sona erdirilmesi, ülkeye güvenli girişlerin sağlanması, eğitimcilere ve tüm riskli gruplara aşı yapılması durumunda hayata geçirilebilir. Eğitim Bakanı Sayın Amcaoğlu’nun eğitimcilerin korunmasına yönelik açıklamaları ve genel yaklaşımları mantık ve vicdan çerçevesindedir. Ancak uygulamada görüyoruz ki, maalesef aşılama adaletsiz sürmekte, üniversite çalışanları, bu konudaki Bakanlar Kurulu kararına rağmen unutulmaktadır. Üniversite çalışanlarına bugün aşı yapılmaya başlansa uygulamalı dersler için dahi yüz yüze eğitim en az 8 hafta sonra başlayabilecektir. Bu gerçek bilinmesine rağmen, üniversite çalışanlarına değil başka meslek guruplarına öncelik veriliyor olması aslında hükümetin yüz yüze eğitim politikasının samimi olmadığını göstermektedir.
Geçtiğimiz dönem kaçırılan fırsat öyle görülüyor ki bu dönem de yanlış politikalarla kaçırılmak üzeredir. Zamanında gerekli tedbirleri almayan, alınan kararların yaşama geçmesi için gerekli düzenlemeleri ve denetimleri yapmayan hükümettir. Salgının kontrol altına alınması için kapanma noktasına gelinmesine sebep olmasına rağmen hükümet, oluşan ekonomik yıkımın sorumluluğunu da üstlenmemektedir. Bu sorumsuz hükümet, Bahar Dönemi için de aynı tavrı, maalesef, sürdürmektedir.
Geldiğimiz noktada yerel bulaş hala kontrol altına alınamamıştır. 3 haftalık kapanma dahi bulaşı bitirmemiş, ancak azaltmıştır. Şimdi yeniden ve hemen açılma konuşulmaktadır. Ancak hükümet yetkilileri dahi Mart içinde yeni bir vaka patlaması olacağını belirtmektedir. Yani hükümet, eğitim için önerdiklerinin gereğini yapmamaktadır.
Tüm bu olgular ışığında yüz yüze eğitim için değişmez zeminin ne olduğunu yeniden hatırlatmak istiyoruz. Bu zemin tartışmasız “güvenli ülke” politikasının hedefe ulaştığı bir zemindir. İçinde bulunduğumuz durumda ise bu zeminin gerçekleştirilmesi aşağıda belirtilen 3 koşula bağlıdır:
Yerel bulaşın bitirilmesi ve kontrol altına alınması
Karantinalı ve kontrollü girişlerin sağlanması ve
Tüm risk grupları ile eğitimde aktif çalışacak kesimlerin aşılanmasının tamamlanması.
Bu koşulların bir plan dahilinde gerçekleşmesi mümkündür. Kapanma kararı ile yerel bulaşın giderek azaldığı açık bir şekilde görülmektedir. Hatalı bir açılma ile süreç tersine döndürülmemelidir. Aşılamada öncelik sırası hiçbir şekilde bozulmamalıdır. Ancak tüm bunların sağlanması durumunda yüz yüze eğitime başlamak mümkün görünmektedir. Adaya gelecek öğrencilerin hayatını riske atamayız. İç bulaş riski yüksekse öğrencilerin yüz yüze eğitimi tercih etmeleri Bahar, Yaz veya Güz Dönemlerinde mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla yüz yüze eğitim için öğrencilerin adaya gelebilmesinin zemini yine “güvenli ülke” koşullarını gerçekleştirmektir.
Bu nedenle, gerekli koşulların oluşturulacağı zamandan önce eğitimin yüz yüze başlaması pratik açıdan mümkün değildir. Yüz yüze eğitimin gerçekleştirilebilmesi Bakanlar Kurulunun bu yönde aldığı karar ile ilgili değil, bu kararın gereği olan koşulların hayata geçirilmesi ile ilgilidir. Bu koşullara ne kadar erken ulaşırsak, yüz yüze eğitim de o kadar erken ve yüksek katılımla başlar.
Bu vesile ile bir kez daha kamuoyunu uyarmak istiyoruz: Yüz yüze eğitim mümkündür, ancak kararlı bir şekilde “güvenli ülke politikası” uygulanmalı ve en erken zamanda gerekli koşullar gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde, 2020 Güz döneminde kaçırılan fırsat, önümüzdeki süreçte de kaçırılacaktır.
Geldiğimiz noktada şunu da belirtmekte fayda vardır: Mart 2020’den beri gerek tam zamanlı gerekse yarı zamanlı tüm hocalarımız görevlerini eksiksiz ve büyük bir özveri ile çevrimiçi olarak yürütmekte, öğrencilerimiz ise derslere ve sınavlara yüz yüze eğitimde olandan daha büyük oranda katılım göstermektedir. Geçtiğimiz yıl çevrimiçi eğitimde başarılı olabilmek için, hocalarımız olağanın çok üstünde zaman ve emek harcamıştır. Çevrimiçi eğitim sağlık açısından daha güvenli bir ortam sunmakla beraber, yüz yüze eğitim ortamına göre hocalarımızın çok daha fazla emek harcadığı bir eğitim modelidir. Ev veya ofisinden mesai yapan hocalarımızın 1 yıldır iş yükü korkunç seviyede artmıştır. Buna ek olarak evden veya ofisten ders vermenin zorlukları da yaşamlarının bir parçası olmuştur. Bu nedenle eğitim için gerekli sağlıklı ortamı ilk ve en çok talep edenlerin başında akademik personel bulunmaktadır.
Sendikamız, yüz yüze eğitim için güvenli bir ülke yaratılması talebinde bulunurken bunu sadece akademik, pedagojik nedenlerle değil, bu sağlıksız ortamın kurbanı olan emekçileri de düşünmüştür. İş insanımız ve işçilerimiz için rahatça üretebilecekleri, sağlık açısından güvenli bir ülke hayatidir. İnsanlarımızın beklentilerini bu sefer boş çıkartmamak hükümetin en önemli sorumluluğudur. Tüm bu uyarılarımız hem hocalarımız hem de diğer ekmek mücadelesi veren insanlarımız içindir. Sendikamız pandeminin ilk gününden itibaren hem öğrencilerimiz, hem de halkımızla en çok dayanışma gösteren sivil toplum örgütlerindendir. Üyelerimiz ve Sendikamız her yardımın, her dayanışmanın içinde yer almıştır. İş çevrelerinin, emekçilerin ve esnafın ekonomik kaygılarını görüyoruz ve haklı buluyoruz. İsteğimiz yüz yüze eğitimdir. Aylardır kamuoyunu bu yönde bilgilendiriyoruz ve hükümeti karar almaya çağırıyoruz. Ortaya konan koşullar ve hedefler imkânsız değil uygulanabilirdir. Ekonomik krizden çıkış yolu da buradadır.
DAÜ-SEN