Şu sıralar Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne (DAÜ) garip bir saldırı stratejisi var. Arka arkaya, yeni rektör vekiline sistematik olarak farklı odaklardan saldırıldığını görüyoruz. Üstelik bu işi yapanların savundukları ile yaptıkları tam bir tezat oluşturuyor. DAÜ’den eğitim alan, tüm bunların yanı sıra DAÜ’de asistanlık yapan, akademik kadroyu, akademiyi bilen, işleyişin tam merkezinde de bulunan biri olarak üniversitede yaşananları analiz etmek benim için çok daha kolay. “DAÜ’ye siyaset karıştırmayın” diyerek üniversitede yaşanan gelişmeleri eleştirenler, tam da siyasetin göbeğinde bulunuyor. Farklı siyasi odakların merkezinden gelen talimatlar ile iş yavaşlatıldığı, üniversiteyi yeni bir kaosa sürüklemek için çalışıldığı gayet net şekilde ortada. Oysa dışa yansıtılanlar tamamen farklı. İşin içine istifalar da girmiş durumda. Üstelik bunlar öyle ballandırıla ballandıra medyaya yansıtılıyor ki, işin iç yüzünü duyduğunuzda şaşkınlığınız daha da artıyor. Prof.Dr.Necdet Osam’ın gelişinden ziyade, konu Prof.Dr.Abdullah Öztoprak’ın gidişi ile alakalı. Tüm tepki, Öztoprak’a gönül verenler ve onunla birlikte çıkılan bu yolda Öztoprak’a destek vermeye devam edileceği yaklaşımından, destek atışından başka bir şey değil. Görev süresi dolan Öztoprak’a üniversitenin en üst kurulu olan VYK kapıyı gösterince, iş farklı platformlara çekilmeye çalışılıyor. DAÜ’yü hiç bilmeyen, DAÜ’de yemeli içmeli toplantılar dışında bulunmayan “büyük gazeteciler” ise olayı çok daha farklı yönlerden ele almaya çalışıyor. Bugün, DAÜ senatosundaki bazı isimler, VYK’nın kararını tanımama, Prof.Dr.Necdet Osam’ın atanmasını kabullenmeme gibi bir yaklaşıma girdiler. Senatör bile olsalar, bir üniversite çalışanı, maaşlı personel oldukları gerçeği değişemez. İşveren konumundaki VYK’nın kararına uymama gibi bir lüksleri olduğunu sanmıyorum. Öte yandan üniversite içinde 5 yıl boyunca görev yapmış bir rektörün, Abdullah Öztoprak’ın ekibi yaklaşımı ile faaliyetler yürütülmeye çalışılıyor. Senatörleri, dekanları veya bölüm başkanlarını geçtim, sekreterlere bile Prof.Dr.Necdet Osam için, yani bu göreve atanan “yeni rektör için çalışmayın” şeklinde ciddi baskıların yapıldığını gayet net biliyorum. Necdet Osam’ın atanması öncesinde alınan prensip kararları ile sürece taş koymak, üniversitenin işleyişini değiştirmek için çalışan bazı akademisyenlerin derdinin “DAÜ’nün geleceği” olup olmadığından da şüpheliyim. Abdullah Öztoprak’a yakın bazı odakların hangi gazetecilere, ne şekilde yayınlar yaptırdığını çok yakından takip ettik. Yine bu dönemde de, sözde DAÜ’yü savunan yazarlar DAÜ’nün kuyusunu kazmaya devam ediyor.
DAÜ’yü savunduğunu iddia eden bu yazarlar, üniversitede köle pazarına dönen işçi haklarını neden hiç savunmadı?
Toplu iş sözleşmesi için günlerce süründürülen mücadele hakkında neden tek bir satır kaleme alınmadı?
DAÜ – Doğa ilişkisinde, neden DAÜ’nün özelleştirilmesine çanak tutuldu?
Daha soracak çok soru varken Prof.Dr.Necdet Osam’ın bu süreçte neler yapacağına göz atmalı ve bu üniversite için sağduyu çağrısını yinelemeliyiz.