HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da partisinin verdiği ve milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcilerinin de bulunduğu iftar programına katıldı. Kürtçe Kuran'ı Kerim ile duaların okunduğu yemekte konuşan Demirtaş, ülkede Kürt sorununun olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:Çoğulculuk kabul edilmiş olsa, bir halkın, bir topluluğun asla tek dilde birleşemeyeceği kabul edilmiş olsa, buradan yola çıkarak zaten meseleleri çözmek kolay olurdu. İkinci husus, egemenliğin paylaşımıdır. Savaşın, çatışmaların bir başka nedeni budur. Dili, kültürü olan anavatanıyla, toprağıyla bağı olan, tarihi ve geçmişi olan bir topluluğun o toprak üzerinde bir hakkı yoksa, şu veya bu düzeyde ama ille de bir egemenlik ilişkisi yoksa, kendini yönetme hakkını kullanabilmesi, katabilme ilişkisi yoksa, bu da bir sorundur. Çatışmanın bir başka nedenidir. İşte coğrafyamızda yaşanan çatışmaların içeriden kaynaklı iki temel nedeni budur. Üçüncüsü de dış müdahaleler, emperyal müdahaleler, emperyalizmin hem imparatorluk, sömürgecilik çağındaki müdahaleleri hem son 300 yıldır modern çağdaki empery müdahaleler. Bu da çatışmaların bir başka nedenidir. Zengin bir toprak, zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Nereyi kazsanız ya su, ya petrol ya da tarih, kültür çıkar. Toprağın altı hiçbir yerde boş değil. Ya büyük yıkımlarla birlikte yerin altında büyük şehirler bırakmışız, ya da gerçekten yerin üstünde muazzam bir coğrafya. Yer üstü zenginliğiyle özellikle su kaynaklarıyla zengin bir coğrafyada yaşamışız. Dıştan müdahale ve saldırıların bir başka nedeni budur. Enerji merkeziyiz, yolların, ana yolların geçiş merkeziyiz. Stratejik bir coğrafyada dünyanın merkezinde yaşayan halklarız. İşte yaşadığımız acıların doğru tespit edilebilmesi, nedenlerinin tespit edilmesi, doğru bir sentezle doğru çözümün ortaya konulabilmesi doğru bir tarih okunmasına bağlıdır. Biz kendimize güveniyoruz. Doğru okuduğumuzu bu üç ana müdahale ve çatışma alanının da ancak bizim önerdiğimiz perspektiflerle çözülebileceğini söyledik. Hakların Demokratik Partisi bütün bu anlayışı savunanlar içerisinden süzülüp çıkmış ortak partinin adıdır.
'Başkanlıkta demokrasi de diktatörlük de olabilir'
Demirtaş, hiç bir modelin kutsal olmadığını belirterek, "Hiçbir model, gökten zembille inmiş değil, hiçbir model tartışılmaz değil, hiçbir model de kurtuluş değildir. Başkanlık modelleri, parlamenter sistemleri, yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanlık, yerinden yönetim modelleri dediğimiz eyalet, federal, kanton sistemleri, özerklik, bunların hepsi insanoğlunun deneyimlerinden çıkarak iyiyi, kötüyü deneyimleyerek hayata geçirdiği modellerdir. Hiçbiri de kutsal değildir. Ama hiçbiri tek başına demokrasi demek değildir. Hiçbir model başlı başına eşittir demokrasi anlamına gelmez. Her bir model kendi içerisinde yeteri derecede katılım sistemlerine açıksa, orada demokrasi vardır. Başkanlıkta da demokrasi olabilir, başkanlıkta da diktatörlük olabilir. Modelin kendisi demokrasiyle ilgili değil, işleyin kendisi demokrasiyle ilgilidir. Egemenliğin paylaşımı bu nedenle çok önemlidir. Bir halk kendi coğrafyasında, yönetime katılabilme, karar alma süreçlerinde bulunabilme hakkını elde edememişse, orada asla sorunu çözemezsiniz, demokrasi sorunu çözülmez. Kürt sorunun ana unsurları bunlardır" dedi.
'Başaramadığımız barış süreci ortada duruyor'
Demirtaş, yaklaşık 2.5 yıl Ak Parti ile müzakere yürütmeye çalıştıklarını ifade ederek, "Çok zorlandık, gerçekten çok zorlandık. Çünkü demokrasi anlayışlarımız çok farklı. Barış, halk, birey, kadın, çocuk, dediğimizde anlayışlarımız çok farklı, her şeye bakışımız çok farklı, müzakere yürütürken çok zorlandık. Yaklaştığımız, uzaklaştığımız dönemler oldu. Birbirine yakın çözüm önerilerimizin geliştiği dönemler oldu, iki ayrı uca savrulduğumuz dönemler oldu. Ama nihayetinde ortaya çıktı ki; bir tarafta sayın Öcalan'ın, bir tarafta Erdoğan'ın yürüttüğü, öncülüğünü yaptığı süreçlerde ortada buluşabilmek bile imkansızmış. Dolmabahçe mutakabatıyla işte bu ortaya çıktı. Bütün arkadaşlarımızın bunu iyi anlaması lazım. Bizim ortaya koyduğumuz Dolmabahçe'deki perspektif bölge, Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan perspektifidir. 10 temel maddede yeni bir anayasa, yeni bir barış anlayışı, eş zamanlı olarak ta PKK'nın tümden Türkiye'ye karşı silahlarını bıraktığı bir konferansın, kongrenin toplanması. Ve bütün bunlar 3 ay içerisinde hayata geçebilirdi, mümkündü. Bugün bu Türkiye'yi kasıp kavuran Cizre'den, Edirne'ye kadar herkesin artık bu ateşte yandığı yangın çıkmayabilirdi. Ama tümden sönmemişti, ama küllenmişti. 40 yıldır bu yangının içerisinde yanan herkes o küllü halini bile sevmişti. Barışın ihtimali bile çok güzeldi. Barışın gelme olasılığı bile muazzam bir gelişme fırsatı yaratmıştı. Biz belli bir noktaya inanın ki getirdik, biz belli bir noktada atılması gereken her türlü adımı atarız dedik. En nihayetinde başaramadığımız bir barış süreci ortada duruyor. Şu veya bu kişiyle, şu veya bu hükümetle, bugün ya da yarın başarmamız gereken bir barış sürecide önümüzde duruyor" dedi. İngiltere'deki referandum sonuçlarına değinen Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirip, "Bak daha iki gün önce İngiltere'yle ilgili referandum muhtemelen o para saydığı anket şirketleri onun önüne bir araştırma koymuşlar. İngiltere'de zaten dedi AB'ne evet çıkacak, göreceksiniz. Bir gün sonra tersi çıktı, çıkıp neredeyse bu da benim başarım diyecek neredeyse. 'Bak diyor İngiltere Başbakanı 3 bin yılında Türkiye ancak AB girer dedi, ama kendisi 3 gün bile dayanamadı. Analiz kafası bu. Yahu arkadaş senin yüzünden referandumu kaybetti farkında değilmisin yahu. Türkiye AB'ye girecek diye kampanya yaptılar. Hayır oy çıkardılar, Erdoğan tehdidi geliyor diye kampanya yaptılar hayırcılar burada. Ve orada hayır verenlerin hepsi Erdoğan'a hayır dedi. Ve bunu kendi başarısı zannediyor. Yahu İngiltere'de yenilen sensin, sen. Bir tane akıllı, jölesiz adam yok mu senin etrafında yahu? Sana akıl veren bir tek kişi yok mu yahu? Bu ırkçı, bu Türkçü, mezhepçi, dinci anlayış bu ülkeye artık her gün, her saat, bu ülkeye kaos getirecek bundan emin ol. Tek bir günümüz artık huzura açık olmayacak. Bu bir siyasi, ideolojik, örgütsel, tarihsel çarpışmadır. Buradan başarılı çıkan geleceği belirleyecektir. Ve eminim inanıyorum özgücümüze, sentez ve tarihi okuma gücümüze, örgütlenme, halktaki fedakarlığa güvenerek söylüyorum biz kazanacağız. Kendi ülkemizin tarihini biz yazacağız" dedi.