Demokrasi her zaman gerekli mi?

Oshan SABIRLI

Bazen yaşadığımız deneyimler bize çok şey öğretir. Demokrasi’nin kimi zaman toplumlar için zararlı bile olabileceğini düşünenlerdenim. Açıkçası yaşadığım bir diş hekimi deneyimi bana bu garip duyguyu hissettirdi. Hayatım boyunca diş hekimlerinden hep korktum. Üstelik diş çekimi bana en büyük eziyet gibi geldi. Sert canlılığım, soğukkanlılığım ile hep övünürüm. Bugüne kadar adrenalin sevdam yüzünden Bungeejumping, paraşütçülük, hatta dalgıçlık gibi lisanslı olarak birçok aktivite de yapmış olmama karşın en zayıf noktamın dişçi olduğunun altını çizmem gerek. Diş hekimine gitmekten keyif alan yoktur elbet ama ben çok daha korkağım bu konuda. Hiç unutmam, Aralık ayının son günleriydi. Hatta Noel günüydü ve ben yabancı bir arkadaşımın evine Noel yemeğine davetliydim. Dediğim gibi o gün diş hekiminde randevum vardı ve antibiyotik kullanıyordum. Kararlaştırıldığı gibi dişimin çekilmesi gerekiyordu. Diş hekimim çok değerli bir dostum olduğu için “bu gece yemeğe davetliyim, dişi bugün çekmesek olur mu?” diye sormuştum. Diş hekimim “tamam ama yarın gelmen gerek” diye belirtmişti. Ertesi gün ve bir sonrası günde, televizyonda ana haber bülteni bendeydi ve ayni zamanda editör olarak görevliydim. Diş çekmem yayını etkileyebilirdi. “Yarın olmaz, tüm gün çalışıyorum. Üstelik gün boyunca haberleri de seslendirmem gerek” demiştim. “Tamam o zaman. 2 gün sonra” dedi diş doktorum. Ben yine işimi bahane gösterip sallamaya çalıştım. Araya hafta sonu da girecekti ve neredeyse yeni yıla kadar dişi çektirmem imkansız gibi gözüküyordu. Bahaneleri sıraladıkça diş hekimi antibiyotik kullandığımı hatırlattı. “Oshancığım demokrasi her zaman güzel bir kavram değildir, ben dişini şimdi çekiyorum” dedi o akşamüzerinde ve daha fazla yan çizmeme fırsat vermeden dişimi çekti. Türk Dil Kurumu (TDK), Demokrasi’yi (isim, toplum bilimi) olarak tanımlıyor. Demokrasi TDK’ya göre “Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık” şeklinde ifade ediliyor. Filozof ve yazar Jean-Jacques Rousseau’nun düşünceleri hiç kuşkusuz özellikle, Fransız Devrim'den sonra kurulan yeni devletin kalkınmasında, toplumun sosyal yapısında ve eğitim sisteminde etkili oldu. Rousseau’nun kitabı The Social Contract yani Toplum Sözleşmesi’nin kitabındaki Demokrasi tanımı ise dikkat değer. Kitapta, siyasi bir sistemin kurulabilmesi için en iyi yöntemin toplumsal sözleşme olduğu açıklanıyordu. Öte yandan kitabın girişindeki tanım galiba tam da bizi anlatıyor. Halk sayısı arttıkça, yönetici sayısının azalması gerektiğini kaydeden Rousseau, “Üç çeşit yönetim biçimi vardır: Demokrasi, aristokrasi ve monarşi. Demokrasi küçük devletlere, aristokrasi orta derecede, monarşi ise varlıklı uluslara elverişlidir” diyor. Özetle Demokrasi kavramının geri kalmış küçük topluluklara daha uygun bir yapı olduğuna vurgu yapıyor. Neymiş biz daha çok demokrasi istiyoruz. İstemeye devam o zaman…