DENKTAŞ: “MÜLKİYET KONUSU GLOBAL TAKAS YÖNTEMİNE BENZER BİR YOL İLE SONUÇLANDIRILABİLİR”
“KOMİTE KURARAK DETAYLI BİR ÇALIŞMA YAPACAĞIZ”
Demokrat Parti Ulusal Güçler (DPUG) Genel Başkanı Serdar Denktaş, Kıbrıs sorunundaki mülkiyet konusunun global takas yönetimine benzer bir yol ile sonuçlandırılabileceğini, partisinin bu formülün detayları üzerinde çalışmalarına devam ettiğini belirtti.
Denktaş, değişik kesimlerin temsilcilerinden oluşan bir komite kurarak detaylı bir çalışma yapacaklarını söyledi.
Mülkiyet konusunun her kesimden insanı kapsayan bir komitede tartışılması gerektiğinin altını çizen Denktaş, olayların “yara kaşıyarak ve gruplaşarak değil”, el birliği ile ve gerçekleri göz önünde tutarak halledebileceğine inanç belirtti.
“Mülkiyet konusunda gündeme gelen tartışmaların, halkı daha şimdiden bölmeye başladığını ve bu bölünmenin geleceğin potansiyel bir tehdidi haline dönüşmeye de aday olduğunu” ileri süren Serdar Denktaş, “inşaat sektörünün bu huzursuzluk içerisinde tamamen durakladığını, ekonomik hayatın olumsuz etkilendiğini” savundu.
Serdar Denktaş, mülkiyet konusunda DPUG Genel Merkezinde bir basın toplantısı düzenledi.
“YASAL KULLANIM BELGESİ NİTELEMESİ RAHATSIZ EDİYOR”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın söylemlerinden hareket ederek bazı rahatsızlıklarını ortaya koymak istediğini söyleyen Denktaş, “Akıncı, Cumhurbaşkanı olduğu KKTC yönetimlerinin kararlarıyla insanımıza vermiş olduğu koçanları, görüşme süreci boyunca yasal kullanım belgesi olarak nitelemekle bizleri rahatsız etmektedir” dedi. Denktaş, şunları kaydetti:
“1981 yılına kadar güneyden ve kuzeyden göç ederek bugünkü KKTC sınırları içerisine gelen vatandaşlarımıza bu devlet, tahsis belgeleri vermek suretiyle, insanımızı barınak sahibi yapmış ve kendilerine geçimlerini sağlayabilecekleri toprak vermiştir. Çözüm süreci uzadıkça bir kısım vatandaşımızın koçan sahibi olması, büyük bir kısmının ise koçan sahibi olamaması büyük bir ikilem yaratmış ve aynı zamanda ekonomik çarkların döndürülmesi için gerekli olan kredilendirme olanağından da koçan sahibi olmayanların faydalanamaması, sorunu daha da derinleştirmişti. Bu sorunu çözmek için 1996 yılında, yani toprak dağıtımının sona erdirilmesinden 15 yıl sonra kullanım hakkına sahip her bireye kullandıkları malın koçanını alma hakkı yasal olarak tanınmıştır. Bu karar, sadece eşitlik hakları meselesi olarak değil aynı zamanda ekonomik bir zorunluluk olarak hayata geçirilmiş ve bu uygulama sonrasında insanımız ipotek vererek yaşamını iyileştirme, yeni iş kurma adına eşit imkanlara kavuşturulmuştur. Unutulmaması gereken, Kıbrıslı Türklerin koçan haklarının 1950'li yıllardan itibaren gasp edildiğidir.”
Geçişlerin açılmasından sonra geçici tapusunu güncellemek için Rum Tapu Dairesi’ne başvuran vatandaşların yaptırdıkları ölçümlerde geçici koçan üzerinde belirtilen dönümün çok üzerinde bir mülke sahip olduklarını tespit ettiklerini belirten Denktaş, bugün 450 bin dönüm olarak hesaplanan güneydeki Türk mülkünün, en az 600 bin dönüm civarında olduğunu ifade etti.
Denktaş, bu çalışmanın güven artırıcı önlemler kapsamında ele alınmasının doğru bir yaklaşım olacağını söyledi.
“6 BAŞLIKTA KOÇANLAR..”
Mülk konusunda bir değerlendirmeye gidilecekse bu değerlendirmenin hangi yıl baz alınarak yapılacağı meselesinin dahi “ciddi ve önemli bir müzakere konusu” olduğunu kaydeden Denktaş, “1974 bu anlamda baz alınamaz 1960 belki en doğru baz alınacak tarih olsa da, o yıllara dönülerek mülk değerlendirmesi yapılmasının ortaya çıkaracağı sonucun sağlıklılığı da çok tartışmalı olacaktır” dedi.
Denktaş, basın toplantısında bugün var olan mülk çeşitlerini de ortaya koyarak, 6 başlıkta koçan çeşitlerini anlattı.
Koçanları; Türk malı, eşdeğer, tahsisten hak sahipliliğinden dönen, topraklandırma kapsamında verilen ve koçana dönüşen mülkler, şehit aileleri ve malul gazi koçanları ve koçanlandırılmış kırsal bölge arazileri olarak inceleyen Denktaş, verilen her koçan kapsamının aslında bir karşılığı bulunduğunu ve istisnalar hariç kimsenin haksız mal almış kapsamına girmediğini ifade etti.
Denktaş, “Bu ana kadar yapmış olduğum açıklamaların esas nedeni kendi insanımız içinde bazı kesimler tarafından tartıştırılmaya çalışılan ‘hakkımız yoktu’ tartışmasını sona erdirmek içindir. Özellikle gençlerimiz tarihimiz boyunca yaşanan süreci o günlerin koşullarıyla değerlendirememekte, bugünkü koşullardan hareket ederek geçmişi ‘yanlış’ bulabilmektedir. Sosyo-ekonomik yaşamı sürdürebilmenin gerekleri ve o günlerin koşulları hesaba alınmamakta ve kendi siyasilerimizin söylemleri nedeniyle de yanılgıya düşülebilmektedir. Bu durum gelecek açısından kaygı yaratıcıdır” diye konuştu.
“RUS ŞİRKETLERİNİN KUZEYDEKİ MAL ALIMI HIZLANDI”
Son zamanlarda KKTC'de kurulan Rus şirketlerinin kuzeydeki mal alımının hızlandığını, kuzeyde yatırım yapılması engellenen birçok bölgede bu tür mal alımlarının çoğaldığını söyleyen Denktaş, kuzeyde ucuza alınan bu mallara karşılık olarak bu malların yeni sahiplerinin takası kabul etmek suretiyle güneydeki Türk mallarının sahibi konumuna da gelebileceklerini kaydetti.
Denktaş, “Geriye kalan Türk mallarını da güçlü Rus sermayesi vasıtası ile (özellikle çok hisseli Türk mallarını) değerinin çok altında satın alma girişimlerini de mutlak surette göreceğiz” dedi.
“BANKALAR VE EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK”
Mülk konusunun bankalar ile ekonomiyi de olumsuz etkileyebilecek bir husus olduğunu belirten Denktaş, KKTC'deki şube bankalarının Türk koçanlı ve eşdeğer dışındaki malları ipotek olarak kabul etmediğini, bu yüzden yerel bankaların bu tür malları çoğunlukla ipotek almış durumda olduğunu söyledi.
Denktaş, “Bu bankalarımızda, bu iki kategori dışındaki malların rayiç bedelinin %50’sini üst rakam olarak kabul edip borçlandırmaları bu rakamın yarısı olarak yapmaktadırlar. Mülkiyet konusunun meçhule başlattığı seyahatin devam etmesi halinde yerel bankalarımız verdikleri kredileri geri talep etme veya dondurmaya gitmeleri halinde ekonomimiz ve insanımız bundan çok olumsuz bir şekilde etkileneceklerdir” dedi. Denktaş, şöyle devam etti:
“Mülkiyet hususunun görüşülmeye başlanmış olması ve spekülatif haberlerin (yılbaşından önce morotaryuma gitme olasılığı) ortalıkta dolaşması, tehdidi daha da büyütmektedir. Bu nedenle ve her şeyden önce, bankalarımız, kuzeydeki mülk sahipleri ve ekonomimiz emniyet altına alınmadan bu konunun müzakeresinin devam ettirilmesi son derece yanlıştır.”
“GLOBAL TAKAS”
Mülkiyet konusunu kolay ve halkı meşgul etmeden sonuçlandırmanın yolu bulunduğuna işaret eden Denktaş, “Bu yol, Denktaş'ın ısrarla üstünde durduğu global takas yöntemine benzer bir yoldur aslında” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1964 yılından beri Kıbrıslı Türklerin hayatlarını idame ettirebilmelerine yardımcı olmak adına sürekli mali katkıda bulunmak zorunda kaldığını ve uzun bir süreden beri gerek altyapı gerekse cari bütçe ihtiyaçları içinde kredilendirme yaptığını belirten Denktaş, şöyle devam etti:
“Devlete feragat edilmiş güney mülklerinin sahibi devletimizdir. Bireyler tek tek satmaya kalksa değeri düşecek olan bu mallar, tek sahip tarafından satışa sunulursa gerçek değerini bulacaktır. Üstelik içerisine yatırım da yapılarak satışa çıkarılması halinde hem kuzeydeki Rum malları tazmin edilir hem de eşdeğercimize kullanım kayıplarına karşılık belirlenecek bir meblağ oransal olarak dağıtılabilinir. Bu oran aynı zamanda Rum saldırıları sonucunda hayatlarını kaybedenlerin ailelerine de tazminat ödemek için kullanılabilinir.”
Bu yöntemle, hem kamu vicdanını yaralayan haksızlıklar olarak adlandırılan konuların çözümünün, hem her iki tarafı, hem de halkı birbirine karşı getirmeyecek bir şekilde aşılmasının mümkün olabileceğini belirten Denktaş, bu formülün detayları üzerinde çalışmalarının devam ettiğini ifade etti.
Denktaş, “Esas olan iki tarafta kalan malların rayiç bedellerinin hangi yöntemle saptanmasının en doğru sonucu üreteceğinin hesaplanabilmesidir. Kuzeydeki mülk bedellerinin Güney’e göre daha ucuz olduğu bir gerçek olmakla birlikte bunun kaynağının Rum saldırganlığı olduğunun ve oluşan duruma üçüncü dünya ülkelerinin tavırlarının da sebep olduğunun hatırlarda tutulması gerekmektedir. Masada Kıbrıs Türk tarafını temsil etmekte olan heyetin, tüm olayların tek suçlusunun bizler ve Türkiye olduğu inancından kurtulması halinde nasıl bir yöntemle sonuca ulaşılabileceği konusu kendi içimizde detaylı olarak konuşulmalıdır” dedi.
Kendi çalışmalarında bu formülü oluşturmuş durumda olduklarını söyleyen Denktaş,
“Mesele bu formülü önce kendi halkımıza, sonra da öncelikle Türkiye olmak üzere tüm dünyaya da kabul ettirebilmektir. Detayları ilgili kesimlerle tartışmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“KOMİTE OLUŞTURULACAK”
Toplumun değişik kesimlerinin temsilcilerinden oluşan bir komite kurarak bir çalışma yapacaklarını belirten Denktaş, mülkiyet sorunu çözümünün siyasi partilerin tekeline bırakılamayacağını, konuyla ilgili gerek ülke içinden gerekse ülke dışından katkıların alınması ile konuyu irdelemeye devam edeceklerini kaydetti. Serdar Denktaş, sivil toplum örgütlerine de işbirliği çağrısında bulundu.
Mülkiyet konusunun yanında garantiler meselesinin de önemli olduğuna işaret eden Denktaş, "garantiler tabu değildir" söylemini eleştirdi.
Denktaş, ortaya koydukları mantığın iyi anlaşılması ve detaylarının özel ve her kesimden insanı kapsayan bir komitede tartışılması gerektiğinin altını çizerek, “Hangi kesimden olursa olsun olayları yara kaşıyarak ve gruplaşarak değil, el birliği ile ve gerçekleri göz önünde tutarak halledebileceğimize olan inancımı yinelerim” dedi.