Bizler siyasetteki kirlenmelere, para karşılığı transferlere, mecliste havada uçuşan dolarlara alıştık. Koltuğun yumuşaklığı güzel olsa gerek kimse oturduğu yeri terk etmek istemiyor. Siyasetçilere “siyasetteki kirlenme” şeklinde cümle kurmaya başladığınızda hemen lafı ağzınıza tıkıyorlar. Sokaktaki adam mı yalancı? Yoksa siyasetçiler mi doğu söylemiyor? Kirlenme hat safhaya ulaşırken, kişisel rantın, rüşvetin kol gezdiği bir ülkede yaşıyoruz. Rumlar sahte devlet diyor kızıyorlar. Oysa Dianellos Sigara Fabrikası'nın meclise dönüştürülmüş halinde bordo renkli koltuklar kime emanet diye soruyorum kendime. Meclis her geçen gün daha da azalıyor. Yerel seçimler yaklaştıkça, vekiller köy ziyaretlerinde, oy avcılığında. Anayasa, yavruyasa, yasama gündemi kimin umurunda. Meclis başkanları sürekli idealist açıklamalar yapsada kimi kimden diye sormalı. Oy vermenin bir vatandaşlık grevi olduğunu söylüyorum hep. Sandığa gidip birilerine oy vermek şart. Savunmam ise tamamen “birilerine kızacak, birilerine küfredecekseniz en azından kendi sorumluluğunuzu yerine getirin” şeklinde. Şimdi meclisteki 50 sandalyenin beni temsil ettiğini savunamıyorum. Beni anlatan, duygularıma tercüman olan tek bir vekil görmüyorum. Ben de oy kullandım bu ülkede, benim de seçtiğim vekiller var. Ancak günün sonunda benim vekillerimden çok kendi koltuklarının ötesine geçmiyorlar. Siyasi partilere bakarken, bir defa UBP’nin başarısız bir muhalefet görevi yürüttüğünü söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Yok arkadaş, siz bu işi kıvıramadınız. CTP-BG ile DP-UG’nin karşısında, bir kez daha ezildiniz yok oldunuz. TDP’ye baktığımızda ise keşmekeş sürüyor. Kim başkan, kim değil belli değil. Mecliste üç vekili bulunan bu garip siyasi parti, ne parti bütünlüğünü, ne tek sesliliği, nede muhalefeti başarmış gözükmüyor. Diğer yandan koalisyon hükümetindeki bu evlilik tamamen yasak aşklar, çarpık ilişkiler ile dolu. Hükümet partilerimiz pısırık, dayanaksız, iknadan, icraattan uzak duruyor. Ben mi tatminsizim, yoksa meclisteki vekiller mi beceriksiz anlamış değilim. Meclisin dünkü notlarına baktığımda vekillerden utanıyorum. Gündemde yine Anayasa vardı. Cesaretsiz vekiller çıkıp canlı yayında konuşmaya bile tenezzül etmekten kaçındı. Başbakan Yorgancıoğlu “DP ve TDP’den endişesi olan arkadaşları ikna edip Perşembe günü görüşmeyi uygun bulduk” dedi. DP-UG Genel Sekteri Taçoy “Anayasa’nın değişmesini istiyoruz ancak aceleye getirilmesini istemiyoruz” yorumunu yaptı. UBP Lefkoşa Milletvekili ve partinin Lefkoşa İlçe Başkanı Sucuoğlu, “bu acele ne anlamıyoruz” derken Çakıcı “Böyle bir meclis’te yer aldığım için utanıyorum” demekle yetindi. Bunlar konuşanlardı. Bir de konuşmayanlar vardı Dianellos sigara fabrikasında. Derdinin ne olduğunu bilmeyen, anlatmaya cesaret etmeyenler sanırım dışarıda sigara kahve içmeyi tercih ediyordu bu vekiller. UBP boykot etti, DP-UG ve TDP’de bazı milletvekilleri endişelendi. Ne demeli ben şimdi, bu ülkenin vatandaşı olduğum için daha da endişelenmeli miyim?