DİL SUSSA da YÜREK SUSMAZ.

Ayşegül Garabli

Hatırlar mısınız, bir zamanlar BBG yani “Biri Bizi Gözetliyor evi” vardı.

Hala daha var mı bilmem ama artık “Biri  Bizi Gözetliyor ülkesi “var.

KKTC !!

Senaryoyu kim yazdı bilmem ama filmi çeken de yöneten de bizim seçtiklerimiz.

Seçip, kendilerine vekalet verdiğimiz vekillerimiz, gözetlenmemiz için, hatta gözetlenmekle kalmayıp, susturulmak belki de tutuklanmamız için senaryosunu kimin yazdığını bilmediğim bir filmi çekmeye ve yönetmeye soyundular.

Oyuncular olarak da halkı seçtiler.

Senaryoyu kimin yazdığını bilmiyorum çünkü Kıbrıs halkı naiftir, hoş görülüdür ve eleştiriye açıktır.

Gerçi başına ne gelmişse bu naifliği ve hoş görüsü yüzünden gelmiştir ama yine de Kin, öfke, nefret dili yada ispiyonculuk  gibi huyları  yoktur.

Havadan nem kapıp öfke saçmazlar.

En ufak bir söylemden niyet okuyup, yargıya koşmazlar.

Fikirlerinden dolayı kimseyi ötekileştirip, kutuplaşmazlar.

Hiç kimseyi terörist ilan etmezler, zaten Kıbrıs’ta terör, Kıbrıslıdan da terörist olmaz.

Kendisini eleştiren muhalefete meclis kürsüsünden “Gızma bana” diye cevap verecek naiflikte olan bir başbakanın ülkesinde böyle bir senaryoya gerek duyan da olmaz, yazanda çıkmaz.

Tüm fikir ayrılıklarına rağmen, tüm ateşli tartışmaların sonunda “hadi gel bir gave içelimgardaş” diyen bir halk için böylesi bir senaryoya gerek duyulmaz.

O yüzden eden yazıldı ve kim yazdı bilmem.

Ama yazıldı.

Evet dün itibari ile Sosyal medyada yaşanan sorumsuzlukların önlenmesi gerekçesine  sığınılarak “Bilişim Suçları Yasası”  Mecliste oylandı ve TDP nin dışındaki tüm partilerin “EVET” oyu ile onaylandı.

Bir tek TDP “RET” oyu kullandı ama yetmedi.

“Sığınarak” diyorum  çünkü yasaya gazetelerin, ya da habere erişim engeli gibi daha bir çok “hak ihlalinin” dahil edilmesi amacın sadece sosyal medyadaki usulsüzlüklere ya da sorumsuzluklara engel olmak olmadığının işaretçisi.

Mutlaka ki sosyal medyaya bir düzen getirilmesi gerekirdi.

Hiç kimsenin bir başkasına hakaret etme, rahatsız etme ya da tehdit etme hakkı olamaz.

Ancak yasanın içeriği bundan çok daha fazlasının murat edildiğini gösteriyor ve ister istemez kaygılara neden oluyor.

Mesela yarın birisi gün batımını izlerken sosyal medyada “ Güneş ağır ağır batıyor” diye yazsa , bu yazıdan dolayı “Vay sen UBP’ye darbe yapmak istiyorsun” diyerek dava açılır mı?

Ya da hükümetin icraatlarını eleştiren birisi “devlete karşı olma” ile suçlanarak göz altına alınır mı?

Çözüm ya da barış isteyen birisi “vatana ihanet” suçu ile terörist ilan edilir mi?

Bütün bunlar olur mu?

Sadece Kıbrıslılara kalsa olmaz derdim ama bu koşullarda olur mu olur.

Yasa da ne yazarsa yazsın eğer niyet farklıysa bunların hepsi olabilir.

Eğer niyet korku imparatorluğu kurup, halkı susturmaksa bunların hepsi sahneye konulabilir.

Sadece sosyal medya ile sınırlı kalmadığı için, niyetten şüpheliyim ve kaygılıyım.

Asıl kaygım ise ana muhalefet partisi olarak, bu güne kadar hak ve özgürlüklerden yana tavır koyan CTP tabanına rağmen CTP  yöneticilerinin de bu yasaya “Evet oyu kullanması.

CTP de bu yasaya evet derse , bu yasanın kaygılarımız yönünde kullanılmamasına kim karşı çıkacak?

Bizi kim savunacak ve biz kime güveneceğiz?

Bir tek TDP vekilleri (Sayı bakımından) yeterli olabilecek mi?

Elbette ki amacım TDP’nin reklamını yapmak  ya da CTP’ yi yıpratmak değil.

Gerçi TDP vekillerininsonucu değiştirecek  sayıda olmasalar da  halkın yanında yer aldıkları bu onurlu davranışları  alkışlanacak şu anda olay sadece taktir etme ya da eleştirme boyutunda değil.

Umuyorum ki Cumhurbaşkanımız bu yasayı Veto edip geri çevirsin ve CTP’ de yaptığı bu yanlıştan dönerek TDP’ ile birlikte halkının yanında yer alsın.

Zira başak esen rüzgara boyun eğmez.
Kendisine hayat veren toprağa ihanet etmez.
Kendisini besleyip büyüten çiftçiye, işçiye, emekçiye verilen emeğe sırtını dönüp, yüzünü güneşe çevirerek eğlencelik ay çiçeği olmaya özenmez.

O yüzden umuyorum ki CTP özüne döner ve bir zamanlar olduğu gibi yeniden halkın sol yanında büyüttüğü umut olur.

Bizim, ayrışmaya, ötekileşmeye, bölünüp küçülmeye değil, bir olup, birlik olup, insanca yaşanır bir memleketi  kurmaya ihtiyacımız var.

Bizim bir birimizi ispiyonlayacağımız, gözetlenip ,susturulup, sindirileceğimiz bir yasaya ihtiyacımız yok.

Bizim özgürce ve yüksek sesle “dillirgayı”, “portokalatışalımı” söylemeye .

Ayrı ayrı mitingler yapıp, bitince birlikte gave içmeye ihtiyacımız var.

Bizim bu ülkede karanlıklara, korkuya ya da hapislere değil,

Özgürce boy verip büyüyen başaklara,

Gökyüzüne özgürce kanat çırpan güvercinlere

Özgürce ve demokrat bir ortamda ışık tutan meşaleye,

Hiç batmayan ve başka uyduların yörüngesine girmeden özgürce doğan güneşe ihtiyacımız var.

Bizim susmaya değil, konuşmaya ihtiyacımız var.

O yüzden bu yasaya gerek yok.

Zira bu memlekete bu aşk olduktan sonra dil sussa da yürek susmaz.