Dipkarpaz ve Kaleburnu köyleri, içerisinde bulundurduğu farklı kültürleri, ürettiklerini, doğası ve çevresini harmanlayıp marka oluşturarak, ülke ekonomisinde saygınlık kazanabilecek duruma gelmek zorundadır.
Aksi halde mevcut durum, halkı daha da geriye atacaktır.
Dipkarpaz ve Kaleburnu halkı kadınları ve erkekleri ile yıllardır üreten, ürettiklerini pazarlamaya çalışan fakat yeteri kadar istendik dönüş alamayan emekçi bir halktır.
Üretmek ve ürettiklerini ülke pazarına kazandırmak, burada ki halkın kalkınmasını da beraberinde getirecektir.
Bunu yapmanın tek yolu; katma değeri yüksek tarım, turizm ve hayvancılık yapmaktır.
Nasıl yapacağız bunu?
Kadınlar ve çiftçinin ürettiği el ürünleri, pekmez, zeytinyağı, hellim, süt üretimleri marka haline getirilmeli ve pazarlaması bu şekilde yapılmalıdır.
Bunula birlikte Karpaz’a özgü turizm modeli oluşturulup, sadece bölgeye ait turizm tesisleri faaliyetler ve sürdürülebilir yapı oluşturmalıdır.
Aynı şekilde hayvancılık ve tarımsal ürünlerin üretilip satılması noktasında da aynı yöntem kullanılmalıdır.
Prof. Dr. Selçuk ŞİRİN Hoca’nın çok güzel bir örneği vardır ki her zaman dile getiririm. Türkiye’nin fındıktan elde ettiği gelir; yıllık 3 milyar dolar. Bunu milyonlarca kişiyi çalıştırarak elde ediyorlar ve dünya fındık ihtiyacının %70-80’ni karşılıyor. Aynı fındığı alıp marka haline getiren İtalyan şirket Nutella; yıllık 10 milyar dolar kazanıyor ve sadece yüzlerce kişiyle.
Aslında tam da işin özeti budur. Karpaz bölgesi olarak çalışıyoruz, emek sarf ediyoruz, üretiyoruz fakat bu ürünleri pazarlama konusunda çok ama çok zayıf kalıyoruz.
Geçmişi unutup, daha çok çaba sarf ederek Karpaz bölgesi için iyi bir katma değeri yüksek ekonomi ivmesi yakalayabiliriz.
Bu da üreterek ve ürettiğinin emeğini alarak olacaktır.
Tam da bu noktada, kırsal kesimlerin kalkınmasını istediğini söyleyen hükümet yeklilerini çok iş düşmektedir.
Bölgeye özel uygulanacak teşvikler ve proje yardımları ile kırsal kalkınma birlikte gelecektir.
Güneşin Doğduğu Yerden, Herkese Selam Olsun.