Dış Politika Manzarası

Burak ÇİFLİKLİ

Osmanlıdan günümüze köklü bir diplomasi geleneği bulunan hariciyeye "Bizim yaptıklarımızı monşer eskileri anlayamadı" deyip lafı çakarak yola koyulan ve bugünlere gelen Yeni Türkiye, derin stratejik politikaların sonuna gelmiş gözüküyor. Suriye'de dibi gören dış politika sonrası hükümetten dönüş sinyalleri gelmeye başladı fakat iktidarın gelinen noktadaki manevra kabiliyeti kocaman bir soru işareti.

AK Parti, çözüm sürecinde barış masasını deviren Kürtleri ve günümüzde orduya kumpas olarak nitelendirilen Ergenekon, Balyoz gibi davalarda paralel örgütü günah keçisi ilan etmiş ve tüm suçlamaları halk nezdinde bu günah keçilerine yönlendirmeyi başarmıştı. Pelikan Bildirisi ile başlayan sürece bakıldığında ise dış politikada son dönemde yapılan hamleleri Ahmet Davutoğlu ve kendisine yakın kadrolara yamayarak sorumluluktan kurtulma planı devreye sokulmuş gözüküyor. Fakat bu stratejinin uluslararası arenada karşılık bulması pek mümkün değil.

Suriye'ye baktığımızda terörist ilan ettiği YPG arması ile savaşan ABD ve uçağını düşürdüğü Rusya ile aynı anda ters köşe olmayı başarmış bir Türkiye var. ABD, yolsuzluk konusunda kendi göbeğini kesmeyen Türkiye'yi Zarrab davası ile de sıkıştırmış gözüküyor. Rusya karşısında ise "ihlal tekrarlanırsa yine düşürürüz" noktasından "bir pilotun hatası aramızı bozdu" noktasına gelindi. Rusya'nın istediği özür ve tazminat şartları yerine getirilecek mi ya da ABD ile bir uzlaşma sağlanacak mı, sağlanırsa şartları ne olacak zaman içinde hep beraber göreceğiz.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır ve Suriye ile olan ilişkileri de ülkeler arası dış politika münasebetinden çıkartıp liderler ile kişisel kavgaya dönüştürmüş durumda. Doğu Akdeniz haritasına bakıldığında aynı anda hem Suriye hem Mısır hem de İsrail ile papaz olmanın mümkün olmadığı çok net anlaşılıyor. İktidarın Suriye ve Mısır konusunda bu ülkelerin liderlerini ikna edecek bir "günah keçisi" algısı oluşturması mümkün değil. Dolayısı ile muhtemelen Mavi Marmara baskını sonrası İsrail'e yöneltilen şartlarda da geri adım atılacak ve ilişkileri normalleştirme yoluna gidilecek.

Bu arada batı cephesinden de güzel haberler gelmiyor. Almanya durup dururken Ermeni tasarısını gündemine almadı elbette. Kabul edilen tasarı, mülteci antlaşmasını pazarlık unsuru olarak kullanmaya çalışan Türkiye'ye cevap niteliğinde. Rusya ile ilişkiler kopma noktasına gelmişken gelen bu hamle, Almanya'nın da akranları gibi Türkiye ile ilişkilerde havuç yerine artık sopa kullanmayı tercih edeceğini gösteriyor.

Dolayısı ile gelinen noktada Türkiye'nin dış politika manzarası pek iç açıcı değil. İç politikada kutuplaşmadan güçlenerek çıkabilirsiniz fakat dış politika dinamikleri çok farklı işliyor. Bunu göz ardı edip "monşerler bize dış politika öğretmesin" diyerek yola başlayınca da çuvallamak kaçınılmaz oluyor