New York Times’ta yayımlanan habere göre, bu soruların bazılarına verilen cevaplar, Aborjin Avustralyalılarının DNA’sında saklı. Bu hafta yayımlanan 111 Aborjin Avustralyalının genetiği üzerine çalışma, dikkat çekici ve bazı açılardan beklenmedik bir cevap sunuyor.
TEK BİR POPÜLASYON SOYUNDAN GELİYORLAR
Çalışmada, yaşayan tüm Aborjin Avustralyalılar yaklaşık 50 bin yıl önce kurulu tek bir popülasyonun soyundan geldiği belirtiliyor. Yüzyıllar boyu kıta sahili boyunca sürüklendiler ve yine de on binlerce yıl sonra dahi bu popülasyonlar nadiren karışarak izole kaldı.
Yeni çalışmada kullanılan DNA’lar, 1926-1963 yılları arasında yapılan bir dizi seferden elde edilen aborjinal saçlarından elde edildi. Adelaide Üniversitesi’ndeki Antropolojik Araştırmalar Kurulu, bir grup araştırmacıyı Avustralya genelindeki topluluklara araştırması amacıyla görevlendirdi ve orada aborijin dilleri hakkında çok miktarda toplanmış oldu: Törenler, sanat eserleri, kozmolojiler ve soy kütüğü bunlara bir örnek teşkil ediyor.
TORUNLARDAN İZİN ALINDI
Bugün birçok Aborjin Avustralyalı, antik atalarının yaşadığı yerlerde uzun süredir yaşamıyor. 1900’lü yıllarda, ülke hükümet, zorla birçok kişiyi geleneksel topraklarından çıkarttı ve çocuklarını da ailelerinden ayırdı. Birçok Aborjinli Avustralyalı, büyüdükleri şehirlere yerleşti.
Detaylı kayıtlar sayesinde bilim insanları sömürge öncesi geçmişi incelemek amacıyla saç örneklerini inceledi. Adelaide Üniversitesi’ndeki eski DNA araştırmalarının öncülerinden Alan Cooper, “Açıkça görülüyor ki bu koleksiyon belki de Avustralya tarihini yeniden kurmanın belki de en iyi yolu.” diyor.
Cooper ve meslektaşları, saç örneklerinden toplanlan insanların torunları test etmek için rızalarını almak istedi. Endişelerini gidermek için birkaç gün aile üyeleriyle konuştular ve aborijin cemaatlerini ziyaret ettiler. Ziyaret ettikleri ailelerden biri hariç hepsi çalışmayı yürütmek için izin verdi.
Cooper ve meslektaşları, DNA analizlerinin kolay çıkarılmayacağını biliyordu. Saçın depolandığı on yıllar boyunca genetik izlerin bozulmaya uğraması söz konusu olabilirdi. İncelemede görüldü ki saçlar makasla kesilmişti. Oysa bir saç telinden genetik materyal almanın en iyi olu DNA’nın zengin kökünden alınmasıdır.
Bu belirsizlikler göz önüne alındığında, bilim insanları, hücre çekirdeğinin dışında bulunan ve yalnızca anneden miras kalan bol miktarda mitokondrial DNA’yı araştırarak çalışmanın başarıya ulaşmasını amaçladılar. Nihai olarak, araştırmacılar, saç örneklerinin her birinde bulunan tüm mitokondriyal genleri bir araya getirmeyi başardılar.
TEK BİR GÖÇLE GELDİLER
Aborijinlere ait DNA dizilimleri dünyanın diğer bölgelerindeki DNA dizilimleri ile kıyaslandığında, hepsinin tek bir insan soyuna ait olduğu belirlendi ve bu da bütün göçmenlerinin kıtaya tek bir göçten geldiğini gösterdi.
Saç örneklerinde mutasyonların eklenmesiyle, bilim adamları sahiplerinin hepsinin yaklaşık 50.000 yıl önce yaşamış olan ortak bir atadan geldiğini tahmin ediyorlardı. Bu bulgu, Avustralya’daki en eski arkeolojik alanların tahmin edilen yaşlarına da çok iyi uyum gösteriyor.
Mitokondriyal ağaç, insanların kıtaya nasıl yayıldığına dair ipuçları da sağladı. Elli bin yıl önce, deniz seviyeleri o kadar düşüktü ki Avustralya ve Yeni Gine tek bir kıtada var oldu. İnsanlar Güneydoğu Asya’dan bu bölgenin üzerine taşındılar, bazıları şimdi Yeni Gine’ye yerleşti, bazıları daha güneyde Avustralya’ya gitti.
49.000 yıl önce Güney Avustralya’ya ulaşana kadar sahil şeridinde kaldılar. Ancak, yeni çalışmaya göre, bu büyük göç bittikten sonra bugünkü yerlilerin ataları, on binlerce yıl boyunca yeni evlerinde kalmışlar. Araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarından biri de mitokondriyal DNA analizine göre bu popülasyonların önemli bir şekilde karıştığına dair hiçbir kanıt bulunuyor. Dr. Cooper, “Her yerde, çok çeşitli insan melezleşmesi bekliyorduk” diyor.
NEDEN TARIM YÜKSELMEDİ?
Dr. Cooper, Afrika, Asya ve Avrupa’nın aksine, Avustralya’da binlerce yıl önce tarımın yükseliş göstermemesine dair nedeni de şöyle açıklıyor. “Eğer ucuz karbonhidratınız yoksa, nüfus büyüklüğünüzde bir artış yaşanmaz.” dedi. Nüfusların diğer kıtalarda büyümesiyle beraber, sıklıkla mahsullerinin zarar görme riskiyle karşı karşıya kalmışlardı. Dr. Cooper, “Tek bir cevap var: Toplu göç” dedi. Bununla birlikte, Avustralya’da, aborjinler mahsullere bağımlı değildi ve ayrı bölgelerde göçebe olarak yaşıyordu. Kıtada hiç dolaşmaya ihtiyaç duymazlardı.
Araştırmaya katılmayan, Almanya İnsanlık Tarihi Enstitüsündeki bir nüfus genetiği uzman olan Stephan Schiffels, “Bu gerçekten çok şaşırtıcı, aynı zamanda şüphe duymak çok zor” diyor. Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden ve yine araştırmaya katılmayan bilim insanlarından arkeolog Peter Bellwood ise yeni verilerin çoğunun arkeolojik bulgulara uygun olduğunu belirtiyor. Bellwood ayrıca birçok aborijin kültürü tarafından uzak mesafelerde olmasına rağmen ortak kullanılan araçların yanı sıra birçok aborijin grubu tarafından konuşulan bir dil ailesi olduğuna işaret ediyor. : İnsanlar hareket etmiyorsa, neden diller ve araçlar hareket etsin?
Schiffels ve diğer araştırmacılar, mitokondriyal DNA’nın Avustralyalı tarihin önemli ayrıntılarını kaçırma ihtimalini de arttırması anlamını taşıdığını da gündeme getirmiş oldular.