“Kaliteye öncelik veren, nicel büyüme yerine nitel gelişimi hedefleyen, toplumun ve ekonominin ihtiyaçlarına duyarlı bir yüksek öğretim alanın yaratılması için kolları sıvadık.” diyen Doç. Dr. Hamit Caner, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK), Cumhuriyetçi Türk Partisi ile birlikte mali ve idari yapısını güçlendirerek tamamen özerk bir yapıya kavuşturacaklarını söyledi.
Caner sözlerine “Halkın vekaletini aldığımız takdirde, Meclis’te gerçekleştireceğim ilk işlerimden biri de özerk YÖDAK Yasası’nın düzenlemesiyle, YÖDAK ile Milli Eğitim Bakanlığının yetki karmaşasının son vermek ve bu karmaşanın doğurduğu çok sayıda sorunu ortadan kaldırmak için çalışmak olacak. Tabi ki sadece yüksek öğretimde değil, eğitimin her aşamasında, her döneminde köklü bir dönüşüm gerekiyor ve bir eğitimci olarak çalışmalarımı hayata geçirmek için elimden geleni yapmaya hazırım. Kamu Reformu ve YÖDAK yasasının ivedilikle yürürlüğe geçmesi ve denetimsizlik ve yetki karmaşası sebebiyle sorunları yumağı haline gelmiş olan Yüksek Öğretimin devlet politikası haline gelmesi için çalışacağım.” şeklinde devam etti.
KKTC’deki eğitim kurumlarının Bologna sürecinin dışında tutulması nedeniyle, bu süreçten ortaya çıkan denetim ve sonuçların, ülkemizde de sonuçlanması için başlatılan çalışmaları destekleyeceğini vurgulayan Caner, “Devlet üniversitelerine olduğu gibi özel üniversitelere de performanslarını arttırabilmeler, Ar-Ge girişimlerinin desteklenebilmesi ve bu alanlarda elde edecekleri başarılarının ödüllendirilerek performanslarının pekiştirilebilmesi için kamu finansmanlarından faydalanabilmenin yolunu açacağız. Böylece özel üniversitelerimizin inovasyon/yenilik, teknoloji ve bilim merkezleri olabilmeleri desteklenerek ülkemizin yüksek öğretimde markalaşması sağlanacak.” dedi.
“Dayanışma, Paylaşım ve Birlikte Üretim için Kooperatifçilik!”
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Çalışanları Kooperatifi’nin Yönetim Kurulu üyeliği ve As-başkanlık görevi yapmış akademisyen Doç. Dr. Hamit Caner, paylaşım ve birlikte üretme geleneğinden biri olarak kooperatiflerin önemini vurguladı.
DAÜ Çalışanları Kooperatifi’ndeki görevi için “Belki de hayatımın en verimli dönemlerinden birini yaşadığıma inanıyorum.” diyen Hamit Caner, “Dayanışma, paylaşım ve birlikte üretme geleneğinden biri olarak kooperatiflerin ne kadar önemli olduğunu görme fırsatım oldu. Sendikacılık ve üniversitede yöneticilik yaparken amaçladığım hedeflerin bir devamıydı kooperatifçilik.” şeklinde konuştu.
“DAÜ KOOP başta olmak üzere özellikle bankacılık yapan öğretmen ve memur kooperatifleri birer başarı hikayesidir.”
“Yüksek faiz uygulamalarına bir başkaldırıdır bankacılık yapan kooperatifler. İstihdam, çalışanların iyi bir yaşam sürecekleri maaş almaları, kar amacı gütmeyen işler, yerinden yönetim ve özyönetimdir kooperatif” şeklinde açıklamada bulunan Doç. Dr. Caner, “DAÜ KOOP başta olmak üzere özellikle bankacılık yapan öğretmen ve memur kooperatifleri birer başarı hikayesidir. Kendimiz, bu yapıyı çok düşük meblağlarla kurduk ve başarı elde ettik. Bu başarıyı esas olarak üretime yaymak gerekmektedir.” dedi.
Küçük üreticilerin temel sorunun markalaşamamak, yani pazarlama ve yatırım için kaynak bulamamak olduğunun altını çizen Caner, “Bu sorunu aşmak için ya bankaların "yüksek faizli kredi" isimli çıkmaz yollarına girecekler, ya da başka bir yol bulacaklar. Her faizli kredi, üretici başarılı olsa dahi tüketiciye yansır. Yani üreticinin ödediği yüksek faizi sonunda ürünün alıcısı öder.” şeklinde konuştu ve üreticileri kooperatiflerde birleştirme zamanın geldiğini vurguladı. Hamit Caner bunun için de Kooperatif Şirketler Mukayyitliği kadrolarını güçlendirmekle yola çıkmamız gerektiğini söyledi.
“Kooperatifleşme doğrudan bir devlet politikası olmalıdır.”
Her birleşen üretim sektörüne devletin arazi, kredi ve imtiyaz sağlaması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Hamit Caner, önce stratejik bazı sektörler belirlenip bu alanlarda özel destek programı açıklanması gerektiğini belirtti. Caner, “İspanya’dan İtalya’ya kooperatifleşen üretici büyük bir güç haline geliyor. Bazı ülkelerdeki kooperatifler dünya markaları yaratıyorlar. Fransa’da alkol üretiminden, çiftçiliğe ve hayvancılığa her sektörde güçlü konumda olan kooperatiflerdir. Büyük sermayeye karşı dayanışma içinde, öz kaynaklarıyla yatırım yapan ve kendi kendini yöneten yapılar. Ancak kendi kendimizi yöneten ve kendi kendimize yeter bir yapıya kavuşmamızla ayakta kalabiliriz. İşte kooperatifçilik bunun en temel unsurudur.” şeklinde konuşan Caner, “halkın vekaletiyle meclis’te ve hükümette bunun takipçisi olmak için elimden geleni yapacağım.” dedi.
“CTP kendi kendimizi yönetmenin ve emeğin bayrağıdır.”
“Kuzey Kıbrıs’ta temeldeki en büyük sorunun hiç kuşkusuz Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözümün ve birleşik bir federal yapının henüz tesis edilememiş olduğunu düşünmekle birlikte, kendi içimizde birçok sorunun çözümünün veya sistemsel iyileştirmelerin de mümkün kılınabileceğine inanıyorum.” şeklinde konuşan Caner, “yüksek öğretimde, özel eğitimde, sağlıkta, trafikte, taç ocakları gibi çevre sorunlarında ve diğer bir çok alanda yaşanan ve her gün yüzleşmek durumunda kaldığımız problemleri çözmek mümkündür." dedi. Cumhuriyetçi Türk Partisi kadrolarının sorun teşkil eden bir çok alana ilişkin hemen uygulamaya konabilecek net çözüm önerileri, projeleri ve kaynakları mevcuttur.” dedi.
“Mevcut hükümetin başarısız icraatları, peşkeş çekilen arazilerden tutun da, TL’nın ciddi değer kaybına yönelik herhangi bir önlem alamaması, geçmişte devlet kimya laboratuvarında yaşananlar ve ihale usulsüzlükleri ve benzeri yanlış uygulamalar halkın siyasete ve siyasetçilere olan güvenini neredeyse tamamen bitirmiştir.” diyen Caner, bunun değişmesi ve halkın güveninin yeniden kazanılması gerektiğinin altını çizdi ve ekledi: “Cumhuriyetçi Türk Partisi, kadroları, programları ve projeleriyle Kuzey Kıbrıs’ta halkın hakettiği yönetimi sergilemeye ve bu sistem dışı yaklaşımları ortadan kaldırmaya hazır ve kararlıdır. 1970’ten beri emeğin yanında olan Cumhuriyetçi Türk Partisi, kendi kendimizi yönetmenin bayrağıdır.”
“Biz bu yola “Mücadele, Uzlaşı, Dayanışma, Bilgi, Üretim” diyerek çıktık.”
“Hayatımın her döneminde doğrudan, iyiden, adaletten ve haktan yana taraf oldum. Emekçiden, barıştan, ezilen ve dışlananlardan yana oldum.” diyen Doç. Dr. Hamit Caner, Milletvekili adaylığı ile ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı:
“Hiçbir haksızlığı uzaktan izlemedim. Hiçbir haksızlığa sessiz kalmadım. Kaybedeceğimizi bildiğimde de taraf oldum.
Duruşum hep belli oldu. Ancak çatışma değil uzlaşıydı her zaman amacım. Çatışarak kaybettiklerimizi biliyorum. Uzlaşarak, her zaman tüm tarafların kazandığını gördüm. Duruşumuz hep belli olacak, mücadeleden ve kavgadan geri durmayacağız ama her zaman uzlaşıyı amaçlayacağız. Bu ülke hepimizin.
Barış içinde bir yurt, çalışanlara sosyal güvence, herkese ekmek ve iş, adaletli bir ülke. Budur uzlaşı önerim. Herkese ve herkesle bu zeminde uzlaşmak için daha önceki gibi çalışacağım.
Kimsenin görüşüne, hayata bakışına aldırmaksızın herkesle dayanışmayı bildim. Etnik kökenine, dinine, diline, cinsiyetine, cinsel kimliğine veya yönelimine bakmadan bir dost eline, dayanacak bir omuza ihtiyacı olan herkesin yanında oldum. Bir işçi, bir memur, bir öğrenci, bir asistan, bir öğretmen veya akademisyen… Herkesle mücadele için, kötü günleri aşmak için dayanışmayı bildim.
Hiçbir mücadeleye kariyer vesilesi olarak bakmadım. Birşeyin doğru zemine oturması benim nereye oturduğumdan her zaman daha önemli oldu ve olacak. Hiçbir sivil toplum örgütüne başkan veya lider veya ön plana çıkmak olmak için girmedim. Dayanışma için, birlikte bilgi üretmek, hayata geçirmek için, adalet ve hakkın yanında olduğum için girdim ve çalıştım.
Akademik hiçbir unvan, hiçbir makam; dayanışmacı, mücadeleci, uzlaşı arayan karakterimden, hoşgörülü ve insancıl kimliğimden tek bir parçacık koparamadı. Bugün 30 yıldır çalıştığım Mağusa’dan milletvekili adayıyım. Dünyaları değiştirme sözü vermiyorum. Bu yaşıma kadar nasıl bir insan olduysam öyle kalma sözü veriyorum. Yalan söylemeyen, halkın içinden, içinden olduğu halkın hakkını sonuna kadar savunan, sağ duyulu, 5 yaşındaki çocukla dost, akademisyenle iyi bir meslektaş, emekçiyle yoldaş kalmaya devam edeceğim. Üreteceğim, paylaşacağım ve mücadele edeceğim. Kimseyi dışlamadan, kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi hakir görmeden, kimseyi küçümsemeden ve asla unutmadan… Birlik ve beraberlik en önemli dayanağımızdır. Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz.
Söylenmeyenleri söylemek, halkın sesi olmak, elimden gelenin en iyisini yapmak, her şart altında dayanışmayı ön plana çıkarmak, haktan ve adaletten taviz vermemek için halkın vekaletini almaya adayım...”