Doğanın ekonomisinde birim para değil yaşamdır!
2022 Dünya Çevre Günü Kampanyası #TekBirDünya #OnlyOneEarth sloganı ile, gezegenimizi
kutlamak, korumak ve yeniden düzenlemek için, küresel ölçekte dönüştürücü eylem
çağrısında bulunuyor. Çevre üzerine ilk uluslararası toplantı olarak kabul edilen 1972
Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’ndan bu yana 50 yıl geçti. İlk başlarda sadece
insanın çevre ile olan ilişkisine odaklanan mücadele, artık daha geniş bir boyuta vardı.
Bugüne gelindiğinde, yeryüzünde yaşayan tüm canlıların yaşam alanlarının birbiri ile
bağlantılı olduğu anlayışı hakim.
Tüketimin yarattığı yıkıma karşı örgütlenen harekette, daha kapsayıcı bir kavram olan ekoloji
tercih edilmekte. Bu çerçevede, var olan sorunların temelinde; kirlilik yanında, kontrolsüz
büyümeye dayalı yürütülen neo-liberal politikalar temelinde gerçekleşen betonlaşma ve
doğanın dengesini bozan icraatları da dikkate almak gerekiyor. Ayrıca içinde yaşadığımız
ataerkil sistemde, insanlarla doğa arasında dengeli bir ilişki içinde olmayı tercih etmek
yerine, denetleme ve hükmetme arzusu egemen. Bu da beraberinde tüketim ve yok oluşu
getiriyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan ekolojik sorunlara bakıldığında; dağların oyulduğu taş ocakları
problemlerinden, anayasa gereği halkın malı sayılan sahillerimizin hukuka aykırı bir şekilde
peşkeş çekilmesine, insan eylemleri sonucu kirletilen denizlerin hem insan sağlığını
etkilemesi hem de oralarda yaşayan canlıların yok olmasına, ormanlık arazilerin özel kişi veya
şirketlere devredilmesine, yerel su kaynaklarımızın işbirliği anlaşmaları maskesi altında elden
çıkarılmasına ve daha birçok alanda yaşanan ihlallere yönelik tespitler yapmamız mümkün.
Ülkede yürütülen tarım politikaları ve yerel tohum kullanımı uygulamalarının da ekolojik
denge ile alakası var. Ne yazık ki bu alanlarda da olumlu bir adım atıldığını görmüyoruz.
Tüm bunların aksine, çözüm üretilmesi gerekirken, 2022 Yılı İktisadi ve İş Birliği Anlaşması ve
gayrı meşru / atanmış UBP – YDP – DP Bakanlar Kurulunca alınan hukuka aykırı kararlar
ışığında, tüm doğal değerlerimizin pervasızca tüketilmesinin amaçlandığını ve bu alanlardaki
yetkilerin devredileceğini görüyoruz.
Son olarak Akdeniz’deki doğal gaz meselesinin çözümüne yönelik yapılan tartışmaların,
hemen hemen hiçbirinin ekolojik dengeyi gözeten bir yerden yürütülmediğini söyleyebiliriz.
Bu alanda atılacak adımların, barışı ve yaşamı gözeten bir yerden şekillendirilmesinin önemi
çok açık. CTP Kadın Örgütü olarak, çizilen milli sınırlara rağmen hepimizi kucaklayan
yerküreyi koruyarak, onunla birlikte var olma mücadelesini dünden daha güçlü bir şekilde
büyüteceğiz. Ekofeminist Vandana Shiva’nın da dediği gibi: “Doğanın ekonomisinde birim,
para değil yaşamdır”. Yaşama sahip çıkacağız!