Nazım, hep yol arkadaşım oldu. ‘Yürümek’ şiirini her okuduğumda, kendimi daha da sevdim. Yorgun akşamlarda, iç çekmelerde, göz kapaklarım kapanmaya çalışırken, hatta uzaklara kaçmak istediğimde, bu şiir beni anlattı. Daha önce bu köşede Nazım Hikmet’in ‘Yürümek’ şiirini sizinle paylaştım mı hatırlamıyorum. Ama bu şiir bana, hep garip bir ilham verdi. Bu şiir, Kuzey Kıbrıs gerçeğinde, atılan adımları engellemeye çalışan, Sizi daha mutsuz görmeye can atan, Başarıları benimseyemeyenlerin hikayesi gibi. Hayatımıza taş koyan, taş yürekli o kadar çok insan var ki ülkemde. Dedikodu mekanizmasında, kendi yazdıkları senaryolara inanların, var oluş nedenleri “zarar vermek” olan birçok kişi ile birlikte yaşıyoruz. *** Ben bugün Nazım’ı daha çok özledim. Bugün Hrant için daha çok üzüldüm, Bugün Uğur Mumcu’nun zamansız gidişi canımı daha çok yaktı. Zamansız gidişlerde liste de uzayıp gidiyor. Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve dahası. Bugün, Ceylan Ertem’in şarkısı beni çok daha fazla hüzünlendirdi. Adını bile duymadığım Soma’daki maden işçilerinin dramı sonlanmadı. Biz, 1-2 gün üzüldük, reyting veya tiraj kaygısı ile yapılan dramatik haberler, insan olmanın önemi hatırlattı. Paralel devlettin komploları denildi, ambulansı kirletmek istemeyen madencinin botları gündem oldu. Acı hala sıcakken, gündemde gerilerde kaldı. Devlet, devlet babalığını yine yapamadı. Nazım yurdundan çok uzaklarda, bir vatan haini olarak öldü. Yasaklı bir şair, yasaklı bir aydın, Türk vatandaşlığından çıkarılan, adeta ‘hiç olmayan, hiç yaşamayan’ bir kişi şeklinde terk edildi. Moskova’daki mezarı başında anılıyor. Hala ‘Türk değil’. Hrant, “ruh halinin güvercin tedirginliğini” anlatmaya çalıştı. Ancak kurşunlandı. Geriye tabanı yırtık bir ayakkabı ve faşiszm kaldı. Ermeni veya Türk faşizmlerine karşı mücadele ediyordu. Öldükten sonra ise Ermeni faşizmi ve ona karşıda Türk faşizmi yükseldi. Uğur Mumcu, araştırmacı gazeteci kimliğiyle haksızlıkların , yolsuzlukların, yobazların üzerine gitti. Aydın insan, güzel insan, soğu bir kış gününde vuruldu. Bu cinayette araştırılmadı, Şimdi ben bir güvercin tedirginliğinde, ideallerin yolunda, tüm karşıtlarıma inat yürümeye devam edeceğim. Tıpkı onlar gibi, Tıpkı, Hrant, tıpkı Uğur Mumcu, tıpkı Ali İsmail, tıpkı Madımak Otelinde can verenler gibi. Ben yürüyorum. Tıpkı Nazım gibi. *** YÜRÜMEK Yürümek; yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak yürümek!.. Yürümek; dost omuz başlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek!.. Yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerekten yürümek...