KASULİDİS: “DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK ADİL DEĞİL”
Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, dönüşümlü başkanlığın, adil çözüm olmayacağını ancak federal devletin yetki kullanım şekline karar verilmeden dikkate alınması gereken birçok parametre bulunduğunu söyledi.
Simerini’ye verdiği özel mülakatta çözümün “Birincil Hukuk” haline gelmesinin kabul edemeyeceklerini vurgulayan Kasulidis, “dönüşümlü başkanlık adil mi” sorusuna karşılık “tek bir toplum tarafından yapılacak seçimle dönüşümlü başkanlık, adil çözüm değildir. Bunun ötesinde herhangi bir toplumdan herhangi bir vatandaşın devlet başkanını seçme hakkından mahrum edilmesi de çözüm değil” dedi.
“MÜDAHALESİZ İLERLİYORLAR”
Habere göre, Kasulidis, etnik azınlıklar barındıran bütün devletlerin, Kıbrıs sorununa iki bölgeli iki toplumlu federasyon temelinde çözüm bulunması çabalarını desteklediğini belirtti.
Amerika ve İngiltere gibi büyük güçlerin çözüme ilgi göstermelerinin Rum halkı tarafından kuşkuyla karşılandığı hatırlatılarak, bu ülkelerin jeopolitik çıkarlarının bu sefer Rumların milli hedef ve talepleriyle örtüşüp örtüşmediğinin sorulmasına karşılık Kasulidis “Hayır” yanıtını verdi.
Kasulidis, şöyle devam etti:
“ABD ve İngiltere’nin jeopolitik çıkarları her zaman bizim hedef ve taleplerimizle örtüşmüyor. Ancak şimdilik, müzakerelerin işleyiş şekli, başka güçlerin hiçbir müdahale veya karışması gereğini gündeme getirmiyor. Müdahalelere muhtemelen daha sonraki aşamada, müzakereler çok daha belirleyici aşamaya geldiğinde gerek duyulacak. Ancak BM Güvenlik Konseyi Daimi üyelerinin, yapıcı katkı koyması ve çözüm bulunmasına yardımcı olması için Türkiye nezdindeki teşvikleri yardımcı olur. Önemli olan, bu aşamada Anastasiadis ve Akıncı’nın, müdahalesiz ilerlemekte olmasıdır.”
Kasulidis’e, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden ve/veya AB’den olası çıkmasının Güney Kıbrıs açısından ne ifade edeceği, böyle bir durumda Güney Kıbrıs’ın AB içerisinde jeopolitik açıdan yalnız mı kalacağı da soruldu.
“UNUTMAYALIM Kİ...”
Bu konudaki tutumlarının net olduğuna işaret eden Kasulidis, “Unutmayalım ki Kıbrıs’ın AB’ye katılım nedenlerinden biri de Yunanistan’ın güçlü desteğiydi” vurgusunu yaptı, şunları ekledi:
“Elbette Yunanistan’ın maceralara sürüklendiğini, AB’ye katılımının tehlikeye girdiğini görmek isteyeceğimiz son şeydir. Yunanistan’ın AB’nin kurumsal çekirdeği içerisinde olmasını istiyoruz ve hükümet olarak hem Yunanistan’ın çabalarını desteklemek hem de bu yaklaşımımızı göstermek için gereken her şeyi yaptık.”
“MEB’LERİNİN POTANSİYEL ÜÇLÜ TEMAS NOKTALARI”
Münhasır Ekonomik Bölgelerinin (MEB) üçlü temas noktası bulunan Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır’ın son dönemlerde iki kez üçlü görüşme yaptıkları hatırlatılarak istişarelerin hangi noktada bulunduğu ve ortak bir MEB sınırlandırmanın mümkün olup olmadığı sorulan Kasulidis özetle şunları söyledi:
“Yunanistan ve Mısır aralarındaki MEB konusunu ayrı müzakere ediyorlar. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın da dediği gibi müzakereler mevcut şartlar altına yapılacak ve üçüncü ülkelerin talebi olan noktalar müzakerelerin dışında tutularak. Elbette Kıbrıs MEB’lerimiz arasındaki potansiyel üçlü temas noktasının netleşmesini ister. Ancak -Kıbrıs’ın bu müzakerelere katılıyor olmasına karşın- ilk hedef, Yunanistan ve Mısır arasındaki görüşmelerde MEB konusunun netleştirilmesidir.”
“Kıbrıs sorununa bir çözüm ve doğal gaz boru hattının İsrail’den Türkiye’ye Kıbrıs üzerinden taşınması, bölgesel istikrara katkı sağlar mı?” sorusu yöneltilen Kasulidis, Kıbrıs sorununun çözülmesinin böyle bir istikrara katkı koyacağı görüşünün altını çizdi. Kasulidis, Rum Bakan Kıbrıs sorununun çözülmesinden sonra doğal gazın İsrail’den Türkiye’ye Kıbrıs üzerinden nakledilmesinin de katkısı olacağını söyledi.
“SCHULZ’UNKİ İLK DEĞİL”
“AB içerisinde neyi yanlış yapıyoruz ki kurumsal organların başkanları Mustafa Akıncı’ya ‘Cumhurbaşkanı’ diyor?” sorusuna muhatap olan Yoannis Kasulidis “Bu ilk değil” dedi, şöyle devam etti:
“En son Schulz örneğinde olduğu gibi AB yetkilileri on yıllardır dil sürçmesi ve düzeltme yapıyorlar. Sadece onlar da değil. BM basın sözcülerinden birinin benzer dil sürçmesini hatırlıyor musunuz? Böyle durumlarda diğer bütün hükümetlerin yaptığı gibi biz de sorunlu terimler kullanma hatasının altını çizerek gerekli bütün girişimlerde bulunduk.”
Brüksel deneyimlerinden hareketle Kıbrıs’ta İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon çözümünün, aralarında azınlıklar da barındıran üye ülkeler tarafından kabul görüp görmeyeceği konusundaki görüşü sorulan Kasulidis “Şu ana kadar bütün ortaklar İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon’u destekliyor. Etnik azınlık barındıran hiçbir AB üyesi ülke bu model temelinde bir çözüme itiraz etmedi” dedi.
“BİZİM TARAF ÇÖZÜMÜN BİRİNCİL HUKUK OLMASINI KABUL EDEMEZ”
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Brüksel ziyareti sırasında, Birincil Hukuk temelinde çözümden; Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin de sıklıkla, Avrupa müktesebatına dayanan çözümden söz ettiği hatırlatılarak bu iki yaklaşımın örtüşüp örtüşmediği sorulan Kasulidis “Bu iki yaklaşım kesinlikle örtüşmüyor. AB’nin, çözümün Birincil Hukuk olmasını isteyeceğinden kuşkuluyum. Her halükarda en azından bizim taraf böyle bir şeyi kabul edemez” dedi.
“KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLMEDEN TÜRKİYE AB’YE KABUL EDİLEMEZ”
Kasulidis’e Türkiye’nin AB’ye muhtemel üyeliğinin Güney Kıbrıs ve AB’nin çıkarına olup olmayacağı da soruldu. Sözlerine “Bu çok büyük konu” diyerek başlayan Yoannis Kasulidis şöyle devam etti:
“Devletlerin kamuoyuna açıklamadıkları tezlerini bilmeme rağmen AB açısından, Türkiye’nin üyeliği sadece Kıbrıs sorununun çözümüne bağlı olmayacak. Bazı devletlerin Türkiye’nin üyeliği ihtimaline karşı olmasının, Türkiye’nin müktesebatın belirli alanlarına uyumuyla ilgili başka konularla alakası var. Ancak açıktır ki Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye AB’ye kabul edilemez.”
“ÖTEKİ TARAFLA TAAHHÜDÜMÜZ VAR...”
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “1974’ten itibaren 41 bin kişinin KKTC’ye gelerek yerleştiği, aile kurduğu, Annan planına oy verdiği ve ülkeyle birleştiğini söylediğini” iddia eden gazete Kasulidis’e, bu görüşe katılıp katılmadığını sordu.
Kasulidis TC kökenliler konusunun henüz iki lider tarafından görüşülmeye başlamadığını belirterek, “Öteki taraf ile kamuoyu önünde müzakere görüntüsü yaratacak açıklamalardan kaçınılacağı taahhüdümüz olduğunu birçok kez söyledik” ifadesini kullandı.