İnsanların, mutlu mesut ve huzur içerisinde yaşadığı ülke denen gemiler vardır.
Dümen kendi elindeyse istediği yere gider.
Ama başkaları bu gemiye göz dikmişse,
Önce insanın doğasında var olan rahatlıktan yararlanılıp , fabrikalar kapatılır; çalışan işçiler memur statüsüne alınarak susturulur..
Üreten çiftçiye ;kuraklık ya da başka ad altında paralar ödenerek ekip biçmesi, üretmesi engellenir…
Ücretler şişirilerek yaşam standardı yükseltilerek dirençten uzaklaştırılır…..
Liyakatla işe alım yapılmayıp ; torpil sistemiyle güdümlülük yaratılır….
Kolaylıkla yapılması gereken görevler bile siyasiler aracılığıyla yapılacak hale getirilerek çaresizlik öğretilir……
Bunlarla üretmeyen ,sadece tüketen bireyler yaratarak; bağımlı hale gelinmesi sağlanır….
Bütün bunlar yapılırken; eğitim sistemi hazırcı ve ezberci sisteme dönüştürülerek, sorgulamayan kabullenici bireyler yetiştirilmek hedeflenir….
Kitleler topluma şikayet edilerek ,kitleler arası muhalefet yaratılır….
Toplumun hassas olduğu ahlak kuralları kullanılarak,kitleler vicdanlarına hapsedilip suskun toplum yaratılır….
Parça parça sorunlarla her bir kitleye kendi içinde sorun yaşatılarak ülkede kaos yaratılıp bölünme sağlanır….
Suskun,sorgulamayan,direnmesini unutan,bölünmüş, bağımlı toplum yaratılınca ücretler de azaltılır…haklar da geri alınır…demokrasi de yok edilir…
Bütün bu anlattıklarım neyin hikayesi mi?
Bir toplumu taşıyan ülke denen geminin dümenin, başkalarının eline nasıl geçtiğinin hikayesi.
Kendi işini kendi yapan toplumlar; kendi gemilerinin dümenini elinde tutabilirler.
Aksi taktirde kendi ülkelerinde yabancı olmaya mahkumdurlar.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Nereden çıktı yine bu konu”.
Öylesine içimden geldi yazdım.
Bu hikaye size tanıdık geldi mi?
Sizin de , hikayesi buna benzeyen tanıdığınız bir gemi var mı?
Dümeni başkasının elinde, bilinmeze doğru sürüklenen bir gemi!!!