Türkiye bir dönüm noktasında. Seçim sonuçları ortaya net bir şey koydu: AKP eskiden destek aldığı kesimlerden, özellikle de Kürt kökenli kesimlerden, yüzde dokuz oranında oy kaybetti. CHP de eski oy oranını korumasına rağmen, en az yüzde beş olarak beklediği artışı alamadı, o umut edilen yüzde beş ve AKP’nin kaybettiği yüzde dokuz doğrudan HDP’de birleşti. Esasında halk iradesi adına çok bir şey değişmedi, ancak o “az değişim” ortaya çok büyük bir realiteyi de koydu. Bugün Kürt kökenli TC vatandaşları TBMM’de doğrudan ve bir siyasi parti başlığı altında temsiliyet hakkı elde ettiler. Ortada duran dengeler bir koalisyonu kaçınılmaz kılıyor. Mesele, koalisyon ikili mi olacak, yoksa üçlü mü… İş koalisyon olduktan sonra artık hiç farketmez, ikili de olur, üçlü de. Esas mesele şu: Seçim sonucuna göre milletin 60% iradesini temsil eden CHP, MHP ve HDP, işbirliği yapıp da bir sonraki seçimde AKP’yi yerle bir edecek uzlaşı zihniyetine ve iradesine sahip midirler, yoksa kısır zihniyetlerin esiri olmaya devam mı edecekler, ve böylece AKP’ye yeniden toparlanma fırsatı mı verecekler… Eğer CHP-MHP-HDP koalisyonu gerçekleşirse ve herkes birbirinin varlığını kabul eder ve saygı gösterirse, özellikle MHP kanadı artık Türkiye’nin yadsınamaz bir gerçeği olan Kürt kanadının siyasal varlığını kabul eder ve saygı gösterirse, üçlü koalisyon kurulur ve karşılıklı saygı çerçevesinde devam eder, yeter ki niyet olsun. Böyle bir niyet olursa, koalisyon iktidarında geçen dört yıllık sürede AKP’nin muhalefette kalmak zorunda kalacak siyasi varlığı çok büyük bir yara alır ve gelecek genel seçimde yüzde kırklarda olan oy oranı, en az yarıya düşer, hatta daha da aşağılara çekilir, yakın geçmişte, ANAP ve DYP’nin hallerine düşer. Buna karşılık, akılcı politikalar yürütmeleri ve dengeleri iyi gözetmeleri, yıkılan adalet anlayışını yeniden tesis etmeleri şartıyla, CHP-MHP-HDP üçlüsünün oy oranlarında ise, biraz da iktidarın getirdiği nimetlerden dolayı, ciddi oy yükselmesi olur. Ancak ve ancak, yeni iktidarın işi hiç de kolay değil. Bir taraftan iç dengeleri gözetmek zorunda kalacak, diğer taraftan dış dengeleri. Ortadoğu ortamı tam bir kaos ve Türkiye kısmen bu kaosun içine çekilmiş durumda. Bugün özellikle Suriye ve Irak’ı mahveden, yüzbinlerce kişinin, onbinlerce çocuğun vahşice katledilmesine sebep olan, radikal dinci kılığında kendilerini kurtuluş ordusu olarak tanıtan, Ortadoğu’daki petrol ve silah kaçakçılığının merkezinde olan vahşi katiller sürüsü sırtlarını Türkiye’nin Güneydoğu sınırına dayamış durumda. CHP-MHP-HDP üçlüsü bu duruma isyan ediyor, sürekli olarak bu konuda “Ortadoğu’da aktör ve hatta yönetmen” olmaya soyunan, kendini daha 2000li yılların başında Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı ilan eden, ama günün sonunda bir ayağı Ortadoğu batağına saplanan, bu batağa sürüklendikten sonra da giderek ekonomik ve siyasi dengelerdeki kontrolü kaybeden AKP hükümetinin yanlış politikalarını dile getiriyordu. Şimdi CHP-MHP-HDP koalisyonu gerçekleşirse, Türkiye’nin Ortadoğu politikası tümden değişecek demektir. Ortadoğu batağı ortada dururken ve kısa vadede de çözüm olmayacağı aşikarken, Türkiye’nin yüzünü çevireceği tak taraf, Batı, yani ilişkileri uzun zamandır Kıbrıs sorunu yüzünden buzdolabına konmuş olan AB kalıyor. AKP, Kıbrıs sorununu çözmeye niyetli “gibiydi”. AKP dışında kalanların niyeti ise belli, CHP ve MHP Kıbrıs sorununu şahin gözlerle, tarihin çöplüğünü çoktan boylamış siyasi zihniyetin kara gözlüklerinin ardından görüyorlar ve çözüme pek taraftar değiller, HDP ise çözüme taraftar. Bu üçlünün koalisyon kurması halinde, anlaşabilecekleri ve anlaşamayacakları birçok konu olacak, ancak bir sonraki seçimde kendilerini garantiye almak isterlerse, muhalefette kalmak işlerine gelmez. Zaman, akıl ve iradeye saygı zamanıdır. Görelim bakalım.