İran'la nükleer anlaşmaya karşı çıktı, Suriye'ye askeri müdahaleyi destekledi ve Küba'yla ilişkileri normalleştirme politikası nedeniyle eski ABD Başkanı Barack Obama'ya sert eleştiriler yöneltti.
Ancak Latin Amerika tarihindeki karanlık dönemlerde oynadığı rol düşünüldüğünde, ABD Başkanı Trump'ın Venezuela Özel Temsilcisi olarak atadığı Elliot Abrams aslında sahneye yeni çıkan bir isim değil.
Karşıtları, Abrams'ın "demokrasiyi teşvik etme" adı altında ABD'nin bölge ülkelerinde insan hakları ihlalleriyle suçlanan guplara verdiği destekte önemli bir isim olduğunu söylüyor.
Reagan'ın danışmanıydı
Elliot Abrams'ın adı ilk olarak 1980'li yıllarda, Ronald Reagan'ın Latin Amerika ülkelerindeki komünizmle mücadele politikasında önemli yetkililerden biri olarak duyuldu.
Abrams sık sık insan hakları örgütleriyle tartışmalar yaşadı.
ABD'nin eğittiği El Salvador ordusunun, 1981'de El Mozote'de yaklaşık 1000 sivili katletmesi ilk duyulduğunda bunu reddetti.
Abrams daha sonra, Reagan yönetiminin İran'a silah satışından elde edilen parayı, gizlice sağcı Contra gerillalarına aktardığı İran-Contra skandalında, Kongre'yi yanılttığı suçlamasını kabul etmişti.
'Demokrasiyi teşvik etme'
Elliot Abrams daha sonra Reagan'ın halefi Başkan George Bush tarafından affedilmiş ve üst düzey dış politika danışmanı olarak Beyaz Saray'a geri dönmüştü. 2001'deki 11 Eylül saldırılarından sonraki agresif "terörle savaş" politikasının başlıca destekçilerindendi.
Abrams, ABD'de sık sık ülke dışında Amerikan çıkarlarıyla uyumlu "demokrasiyi teşvik etme" ideolojisine inanan neo-muhafazakâr bir şahin olarak tanımlanıyor.
Bu ideoloji özellikle Reagan ve baba-oğul Bush dönemlerinde hakim oldu.
Adams, geçen Haziran'da Dış İlişkiler Konseyi'ne yazdığı bir makalede "Demokrasiyi teşvik etmek ABD için iyidir" demiş ve şöyle devam etmişti;
"Bu, liderliğin anahtar önemde olduğu anlamına geliyor. Bir başkan, demokrasiyi yaymayı George W. Bush'un yaptığı yönetiminin başlıca dış politika önceliği haline getirebilir, ya da Başkan Obama'nın yaptığı ve Trump yönetiminin çok sık yaptığı gibi görmezden gelebilir.
"Amerikan halkı demokrasiyi teşvik etme fikrine yüzünü dönmedi ve ABD'nin daha fazla çağdaş, demokratik ülke olmasından faydalandığını unutmadı."
George W. Bush, döneminde Abrams Venezuela'da yaşanan olaylarla da bağlantılandırılmıştı.
Nisan 2002'de, dönemin Venezuela lideri Hugo Chavez, Washington'ın çabucak destek verdiği kısa ömürlü bir askeri darbede görevden alınmıştı. (Askerler tarafından alıkonulan Chavez 2 gün sonra görevine dönmüştü)
Belgeler ABD'li yetkililerin darbeyi önceden bildiğini ve darbe liderleriyle temas halinde olduğunu gösteriyor.
Kongre'nin daha sonra yaptığı soruşturmada da ABD'li vergi mükelleflerinin, Venezuela muhalefetini darbeden sonra da devam eden "demokrasiyi teşvik" programları aracılığıyla fonladığı ortaya çıkartılmıştı.
'Tam zamanında ekibe katıldı'
Elliott Abrams, ABD'nin Nicolás Maduro'nun sosyalist yönetimi üzerindeki baskıyı artırdığı bir dönemde görev atandı.
Abrams atanmasından sonra gazetecilere açıklamasında Venezuela'daki krizi "derin, zorlu ve tehlikeli" diye tanımladı ve "kriz üzerinde çalışmak için sabırsızlandığını" söyledi.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Abrams'ı "Venezuela halkının demokrasiyi ve refahı elde etmesine yardımcı olma misyonumuzda gerçek bir değer" diye tanımladı.
Pompeo ayrıca Abrams'ın "tüm halkların haklar ve özgürlüklere sahip olması konusundaki tutkusuyla bu göreve biçilmiş kaftan ve ekibine tam zamanında katılan bir isim olduğunu" söyledi.
ABD, çoğu AB ülkesi ve Latin Amerika ülkeleri, muhalif lider Juan Guaidó'yu geçici devlet başkanı olarak tanıdı.