Rum Yönetimi’nin Birleşmiş Milletler (BM)’deki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Nikos Emiliyu, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın, Rum Yönetimi’nin tek yanlı ilan ettiği “Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB)” içerisinde 3’üncü tur ruhsat ihalesine çıkması konusunda 25 Mart’ta yaptığı açıklama konusunda, BM Genel Sekreteri Ban’a bir mektup gönderdi.
Fileleftheros gazetesi “Uluslararası Hukukun Ankara Tarafından Keyfi Şekilde Yorumlanması… Lefkoşa’dan Ban’a Türkiye’ye Sert Bir Mesaj Göndermesi Konusunda Talep” başlıklı haberinde, Rum Yönetimi’nin “Türkiye’nin meydan okumalarına yanıt verdiğini” savundu.
Gazete, Emiliyu’nun Ban’a gönderdiği 7 Nisan tarihli mektubunda Rum kesiminin, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamadan duyduğu derin hayal kırıklığı ve endişeyi dile getirdiğini yazdı.
Gazete, Rum Hükümeti’nin BM Genel Sekreteri Ban’dan, Türkiye’ye BM üyesi bütün devletlerin egemenlikleri ile egemenlik haklarına saygı duyarak aynı zamanda Kıbrıs sorununun çözümü çabaları ile bölgesel barış ve istikrarın ileriye götürülmesine elle tutulur bir şekilde katkıda bulunarak, uluslararası hukuka ve BM tüzüğünden kaynaklanan yükümlülüklerine saygı duyması için; sert bir mesaj göndermesini istediğini de iletti.
Gazete, Emiliyu’nun mektupta, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının “Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti karşısındaki devam eden kışkırtıcı ve istikrarı bozucu tutumunun bir örneğini daha teşkil ettiği iddiasına” da yer verildi.
Habere göre Emiliyu Ban’a gönderdiği mektubunda, 3’üncü tur ruhsat ihalesine çıkılmasının “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” egemenlik haklarının uygulanması çerçevesinde ve BM’nin Deniz Hukuku Sözleşmesi de dahil olmak üzere, Uluslararası Hukuka uygun olarak yapıldığını da savundu.
Gazete mektupta kısaca şu ifadelerin yer aldığını da yazdı:
“Türkiye Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin MEB’e sahip olma, bunu araştırma ve bunu işletme konusunda sahip olduğu egemenlik haklarına itiraz etmeyi sürdürüyor. Türkiye’nin uluslararası sözleşme ve toplantıları keyfi şekilde yorumlamasına dayanan ve kınanması gereken bu tutumu, tam anlamıyla dayanaksızdır ve hukuki temelden de yoksundur. Buna ek olarak, Türkiye’nin tavrı, uluslararası hukuk ve BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarına (özellikle de 541 ve 550 sayılı kararlar) uymayı sürekli olarak reddetmesinin bir kanıtını daha teşkil etmektedir.”
Gazeteye göre Emiliyu mektubunda “Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin haklarını korumakla ilgili iddialarının bahaneden ibaret olduğunu” da ileri sürerek, bundan duyduğu üzüntüyü de belirtti.
Gazete mektupta şu ifadelere yer verdiğini de kaydetti:
“Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti, Kıbrıs’ın doğal zenginliğinin Kıbrıs halkına, bir diğer ifadeyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına ait olduğunu defalarca açık ve net olarak ortaya koymuştur. Kıbrıs sorununun çözümünden sonra, adanın bütün sakinleri, ülkenin doğal zenginliklerinin avantajlarından faydalanacaktır.”
Simerini ise habere “BM Nezdinde Diplomatik Girişim… Ankara’nın Kıbrıslı Türklerin Haklarını Koruma Konusundaki İddiaları Bahaneden İbaret” başlıklarıyla yer ayırdı.